ABD Federal Soruşturma Bürosu(FBI)’nun kullanıcıların telefon şifrelerine erişim talebine karşı Apple’ın, mahkeme kararına direnmesi ve mahkeme kararının iptalini talep etmesi, dünya devi pek çok teknoloji firmasının da Apple’a destek sunması ile birlikte tüm dünyada kişisel verilerin gizliliği/korunmasının ve devletin bu kişisel verilere erişiminin sınırlarını yeniden ve daha şiddetli bir şekilde dünya gündemini meşgul eden bir tartışma haline getirdi. Kamusal güvenlik ve ceza soruşturması adı altında aralanacak bir kapının milyonlarca insanın kişisel verilerinin denetlenmesine ve bu verilerin üzerinde devlet kontrolüne ve tahakkümüne yol açacak bir yola dönüşmesinden korkuluyor. Kişisel veri güvenliğinin sınırlarını yeniden gündemimize taşıyan Apple-FBI Davası’nda neler olup bittiğini ve tartışmanın özgürlükler bağlamında ne gibi etkileri olabileceğini Hukuk Politik okurları için derledik.

Apple – FBI Davası

Syed Rizwan Farook ve karısı Tashfeen Malik, geçen Aralık’ta California’nın San Bernardino kentinde çalıştıkları sosyal yardım merkezine saldırı düzenlemiş, olayda 14 kişi ölmüş, 22 kişi yaralanmış, olaydan kısa bir süre sonra saldırganların her ikisi de hayatını kaybetmişti. Olaydan sonra  FBI, saldırı ile ilgili önemli bilgiler içerdiğini düşündükleri Syed Rizwan Farook ’un kullandığı iPhone’un şifresinin kırılması için Apple’dan teknik yardım talep etti.

Apple’ın bu talebi geri çevirmesi üzerine FBI, 1789 tarihli All Wrist Act (AWC) yasasına dayanarak federal mahkemeye başvurmuş ve yargıç Sheri Pym, telefonun yazılımının devre dışı bırakılması ve telefonun içeriğine erişimin sağlanması halinde Farook ve karısının, varsa yardım aldığı kişiler, gittikleri yerler ile saldırının nasıl planlandığı hakkında önemli kanıtlara ulaşılacağı gerekçesi ile Apple’ın FBI’nın soruşturmasına teknik yardım sağlaması gerektiğine” hükmetti. Ayrıca mahkeme kararına göre telefon resmi olarak Farrok’un işyeri olan sosyal yardım merkezi adına kayıtlıydı ve bu merkez tarafından da FBI’ın telefona erişimine onay verilmekteydi.

Apple’ın belirleyeceği tavır, öznel bir dosyaya ilişkin tartışmanın ötesinde kullanıcıların kişisel bilgi ve iletişimlerinin gizliliği ile terörizmle mücadele arasındaki dengenin sağlanması açısından da önem taşıyordu. Bu nedenle de kamuoyunda Apple’ın alacağı tavır bir anda gündeme yerleşti. Apple’ın üst düzey Yöneticisi (CEO) Tim Cook, mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “şirketin, FBI’ın taleplerini yerine getirmesinin dünyadaki bütün iPhone’ların güvenliğini tehlikeye atacağını” dile getirerek, mahkeme kararına uymayacaklarını duyurdu. Ardından Apple, mahkeme kararının iptalini talep etti.

Apple, FBI ve Adalet Bakanlığı avukatlarının katılımıyla gerçekleşecek davanın ilk duruşmasının 22 Mart tarihi itibarıyla gerçekleşmesi bekleniyordu. Ancak FBI tarafından son anda federal mahkemeye sunulan dilekçeyle, Amerikan hükümetinin dışından geldiği özellikle belirtilen, ancak adı açıklanmayan bir kurumun yardımıyla “Farook’a ait iPhone’un içeriğine erişilmesi ihtimalinin bulunduğu ve yardım öneren kurumun uygulayacağı yöntemin işe yaraması halinde Apple’ın yardımına olan ihtiyacın ortadan kalkacağı, bu durumda da davadan vazgeçilebileceği” gerekçesiyle davanın ertelenmesi talep edildi. Bu talep üzerine mahkeme, FBI’ın, Apple’ın desteği olmadan Farook’un Iphone’nundaki bilgilere erişmesini sağlayacak yöntemi test etmesi için FBI’a süre vererek davayı erteledi.

Bu arada ABD Adalet Bakanlığı, 28 Mart tarihinde federal mahkemeye sunduğu dilekçeyle, “ABD hükümetinin Farook’un iPhone’undaki verilere başarılı bir şekilde ulaştığını, bu nedenle Apple’ın yardımına artık ihtiyaç kalmadığını” ifade ederek, davadan vazgeçtiğini bildirdi. Ancak, adı açıklanmayan 3. bir kurumun yardımıyla Apple’a rağmen Iphone’nun şifresinin kırılması, Apple-FBI arasındaki San Bernardino davasını sona erdirse de kullanıcıların gizliliğinin teknoloji firmaları tarafından korunmasını imkansız hale getirecek uygulamaların ve dünyada milyonlarca kişinin gizlilik hakkının tehlikeye girmesinin yaratacağı hak ihlallerinin yeni tartışmaları da beraberinde getireceği anlaşılıyor.

Aslında bu davanın gündemin başına taşınmasının sebebi, bugüne kadar istihbarat örgütlerinin ve güvenlik birimlerinin isteklerine pek karşı çıkmayan, hatta bu nedenle yazılımlarında “açık kapı” bırakan teknoloji şirketlerinin bu tutumlarını değiştirerek, birdenbire kullanıcılarının özgürlüklerini savunmaya başlamalarından kaynaklanmıştı. Dolayısıyla bu dava, “kişisel özgürlüklerin sonuna kadar korunması mı önemlidir? Yoksa suçlarla mücadele için her türlü kişisel bilgilere erişimin sağlanması mı önceliklidir?” tartışmasında belirleyici bir hale dönüşmüştü. Böylece davanın bu şekilde düşmesiyle aslında tartışma sonuçlanmamış, bu tartışmayı yeniden alavlendirecek bir başka vakaya kadar ertelenmiş oldu. Bu arada FBI’ın, Iphone şifresini Apple dışında bir kurum tarafından kırması, hem Apple kullanıcıları için yeni bir güvenlik açığı endişesi yaşanmasına, hem de Apple’ın yeni güvenlik önlemleri için çalışmasına sebep olacak gibi gözüküyor. Peki ne oldu da teknoloji şirketleri kullanıcılarının kişisel özgürlüklerine bu derecede sahip çıkmaya ve sürekli kişisel güvenlikleri korumaya yönelik ürünler çıkarmaya başladılar?

Rekabet konusu olarak güvenlik ve şifreleme yöntemi

2013 yılında Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) elemanı olan Edward Snowden tarafından pek çok kişi ve olaya dair bilginin ifşa edilmesi, teknoloji firmaları ile hükümet arasındaki gerilimi tırmandırmış, kullanıcılar arasında güvenlik ve iletişimin gizliliği konularında kaygıların artmasına sebep olmuştu. Öte yandan güvenlik açıklarından dolayı ünlü isimlerin şifrelerinin kırılarak, özel fotoğraflarının yayınlanması da bu konuda kaygıları artırmış ve teknoloji firmalarını milyonlarca dolarlık tazminat davalarıyla karşı karşıya bırakmıştı. Sonuçta günlük yaşamın bir parçası haline gelen telefonlar ve internet kullanımının artması ile birlikte kullanıcıların güvenliği ve iletişimin gizliliği, teknoloji firmaları arasında temel rekabet konularından biri haline geldi.

Nitekim FBI’ın, kullanıcıların telefon şifrelerine erişim talebine karşı Apple’n en önemli endişelerinden bir tanesi de FBI gibi devlet kuruluşlarına istedikleri her cihazın bilgisine erişim gücü verildiği takdirde, müşterilerin firmaya duyduğu güveni sarsabileceği ve Amerika dışında Rusya, Çin gibi kullanıcıların güvenliğini kendi güvenliği olarak gören ülkelerin pazarlarını kaybedebileceği riskidir.

İşte bütün bu nedenlerle ve özellikle kullanıcıların kendi kişisel alanlarına dışarıdan müdahale edilmesini önleyecek kişisel güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere Apple, 2014 yılı Eylül ayında yeni bir şifreleme programı geliştirdi ve bu program ile Apple cihazlarında cep telefonu mesajları veya fotoğraflarının şifrelenmesi sağlandı.

Bu uygulama, telefonun dört haneli PIN koduna sahip olmayanların cihaza erişimini engelliyor ve kodun 10 defa yanlış girilmesi halinde içinde barındırdığı tüm verileri silerek fabrika ayarlarına dönüyor. Tartışma da işte tam bu noktada başlıyor.

FBI, Apple’dan iki talepte bulunuyor; birincisi bu güvenlik sistemi ayarlarının değiştirilip şifre denemelerinin sınırsız hale getirilmesi, ikincisi her bir şifre kombinasyonunun hızlı bir şekilde manuel olarak girişinin sağlanması.

Apple, FBI’ın bu taleplerinin, müşterilerin firmaya duyduğu güveni sarsabileceğini ve yetkililere istedikleri her cihazdaki bilgiye erişme gücü verme riski taşıdığını ve devlet kuruluşlarının müşterilerin verilerine erişebilmesi için ‘bir arka kapı’ yaratacağını savunuyor.

Apple’ın CEO’suna göre asıl sorun, “sadece tek bir telefon için arka kapı açılması değil, böyle bir arka kapı bir kez açıldığı takdirde, aynı tekniğin her yerde ve olayda kullanılabilecek olması.”

Şifrelemenin devre dışı bırakılması kişisel veri güvenliğinin ihlalini doğurur mu?

Bu davada Apple’ı destekleyenlerin en önemli endişeleri, bir kez güvenlik şifresini kıracak yazılım geliştirildiği takdirde, aynı yöntem kullanılarak, bütün kullanıcılarda erişimin mümkün hale gelmesi; dünyanın her yerinden devlet güvenlik güçlerinin Iphone kullanıcıları için bu yönde taleplerde bulunacak olmaları; bu tarz taleplerin kabulü halinde, teknoloji firmalarının ürünlerini hükumetlerin erişimine uygun olarak yapmalarını zorunlu kılacak yasal düzenlemeler yapılmasının önünün açılması olarak özetlenebilir.

FBI’ın, kullanıcıların telefon şifrelerine erişim talebi karşısında, devletin kişisel verilere ulaşmadaki limitini de belirleyecek olan bu davada, teknoloji dünyasından aralarında Google, Amazon, Facebook ve Microsoft’un da bulunduğu çok sayıda teknoloji şirketi ve bağımsız kuruluş, federal mahkemeye şifrelemenin önemini ve devletin kişisel verilere erişiminin sakıncalarını dile getiren bilirkişi raporları hazırlayarak ve “Dijital çağda kullanıcıların güvenliğini tehlikeye sokacak olan bu tarz talepler karşısında doğru tarafta yer almaz ve güçlü bir şekilde savunmalarımızı geliştiremezsek, dünya çapında teknoloji firmalarını olumsuz etkileyen sonuçların ortaya çıkmasını engelleyemeyiz” şeklinde açıklamalarla Apple’a büyük destek verdiler. Bu firmaların ortak kaygısı ise, kullanıcıların git gide daha fazla kişisel güvenlik ve özgürlük alanı sağlayan yazılım ve cihazlara yönelmesi ve böylece kırılamayan şifreleme uygulayan firmaların, rekabette diğerlerine üstün gelme olasılığının çok yüksek olması. Esasen rakip olan çok sayıda teknoloji ve internet firmasının bu konuda aynı noktada buluşması ve desteği, bu davanın teknoloji endüstrisi için ne kadar önemli olduğunun da altını çizmiş oldu.

Konunun teknoloji firmalarının geleceğinden daha önemli olan yanı ise, bu davada dile getirilen en önemli endişelerden biri olan, bir kez güvenlik şifresini kıracak yazılım geliştirildiği takdirde dünyanın her yerinden devlet güvenlik güçlerinin Iphone kullanıcıları için bu yönde taleplerde bulunacak olmalarıdır.

Muhaliflerin veya insan hakları aktivistlerinin şifre ve telefonlarına erişim için ileride talepte bulanabilecek otoriter rejimlerden gelebilecek taleplerden çekinen özgürlükçü avukatlar da, bu davada Apple’ı destekleyerek, hükümetlerin kişisel verilere erişimine olanak verilmesinin sakıncalarını dile getiriyorlar.

Amerikan Sivil Haklar Birliği Avukatı Alex Abdo açıklamasında, “Şayet FBI, telefona erişim içim Apple’ı zorlarsa, dünyadaki diğer baskıcı rejimler de istedikleri kişilerin telefonlarına erişim için Apple’ı zorlayacaktır.” diyerek, bu gerçeğe dikkat çekti.

İletişim politikaları hakkında araştırmalar yapan Amerikan Medya Enstitüsü ise, Iphone’nun erişimine olanak verilmesinin tüm dünyada domino etkisi yaratacağını belirttikten sonra, “hükümetler tarafından basın mensuplarının telefon, bilgisayar gibi araçlarındaki gizli ve kişisel verilere erişimin mümkün hale geleceği ve hükümetler tarafından bu bilgilerin medya kuruluşlarına karşı kullanılabileceği” konularında uyarılarda bulunuyor.

FBI’ın talebinin ceza soruşturması kapsamında delillere ulaşmanın ötesindeki anlam ve önemi

Bir diğer sakınca ise, FBI ve benzeri kuruluşların bu tarz taleplerinin kabulü halinde, hukuki altyapının bu duruma olanak verecek şekilde düzenlenmesinin önünün açılması ve teknoloji firmalarına, teknolojik cihazların, hükümetler ve FBI gibi kuruluşların erişimine imkan verecek şekilde tasarlanmasını zorunlu kılacak hukuki yaptırımların getirilmesidir. Yasal zemin bu duruma göre oluşturulduğu takdirde, artık hükümetlerin her olay için izin alması gerekmeyecek ve istenildiği zaman istenen kişi ve kuruluşun telefon ve diğer teknolojik araçlarına erişim sağlanabilecektir. Nitekim, Californiya’dan bir yasama meclisi üyesi tarafından bütün cep telefonlarının şifrelerinin kırılabilir olarak üretilmesi için bir yasa teklifi sunulmuştur. Dolayısıyla özellikle hükümetin istediği zaman erişim sağlayacağı şekilde teknolojik araçların tasarlanmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin önüne geçmek için de teknoloji firmaları için Apple-FBI davası oldukça önem taşımaktadır.

Buna karşılık suçu ve suçluyu araştırmak amacıyla, talep halinde, teknolojik araçlara erişimin sağlanmasını savunan gruplar, çocuk pornosu, insan kaçakçılığı gibi pek çok ceza soruşturmasında delile ulaşmanın en önemli parçası olan iletişim araçlarına erişim talebinin reddi ve bu araçlara hükümetler tarafından erişimin imkansız hale getirilmesini eleştiriyorlar.

Apple’ın bu davada aldığı tavrı eleştiren ve hükümeti destekleyen gruplardan Federal Kolluk Görevlileri Derneği (FLEOA) yaptığı açıklamada, “Apple’ın bu olayda aldığı pozisyonun kamu güvenliğini etkileyen sonuçları olacaktır. Kamu güvenliği için yetkililere yardımcı olmamak ve yükümlülüklerini yerine getirmemek vatandaşları tehlikeye atar. Apple bu davayı kazanırsa, ülke içinde gerçekleşen bu terörizm olayından dolayı pek çok Amerikalı etkilenecektir. Mahkemelerin, savcıların ve kolluk güçlerinin işlerini yapabilmeleri ve toplumun güvenliğini sağlayabilmeleri için teröriste ait  iphone’nun içeriğine erişim sağlanmalıdır. Bu davanın suçu önleme, delilleri açığa çıkarma, masumları sorumluluktan kurtarma gibi konularda önemli sonuçları olacaktır. Ayrıca bu şifreli telefonlar, teröristler ve diğer suçlular için “tercih edilen cihaz” haline gelmiştir” demektedir.

San Bernardino mağdurlarının avukatı Stephen G. Larson ise, “San Bernardino saldırganı Syed Rizwan Farook’un kullandığı telefonun kendisine dahi ait olmadığı, telefonun işvereni adına kayıtlı olduğunu ve işverenin telefonun FBI’ın erişimine onay verdiğini, Apple’ın itirazlarının kabul edilebilir nitelikte olmadığını, olayın özel hayattan ziyade önemli bir ceza soruşturması kapsamında delillere ulaşılması ile ilgili olduğunu ve Apple’ın olayı abarttığını” açıklamıştır.

Ancak San Bernardino mağdurlarından olduğu halde bu davada Apple’ı destekleyenler de var. Saldırıda eşi ağır yaralanan Mr. Salihin Kondoker, mahkemeye yazdığı mektupta, “Apple’n mücadelesinin bir telefondan fazlası olduğunu, hükümetin oluşturulmasını istediği yazılımın ilerde milyonlarca masum insana karşı kullanılabileceğini ve kendisinin de bu endişeleri paylaştığını” vurgulamıştır.

Brooklyn Davası emsal teşkil eder mi?

Benzer bir olayda FBI yetkililerinin New York’un Brooklyn şehrinde bir uyuşturucu davası ile ilgili iPhone’un içindeki bilgilere ulaşmak için Apple’a yaptığı müracaat sonuçsuz kalınca, konu mahkemeye taşınmış, yakın zamanda karara bağlanan bu davada, mahkeme hakimi James Orenstein, iPhone’un kilidinin kırılarak, bilgi paylaşımında bulunması konusunda Apple’a baskı uygulanamayacağına hükmetti.

FBI, benzer pek çok olayda olduğu gibi, hem Brooklyn hem de San Bernardino davalarında, “Federal yargıçların gerekli gördükleri durumlarda, kanunlara bağlı kalarak, insanlar veya şirketlere yaptırımlarda bulunabileceğini” öngören 1789 tarihli All Wrist Act (AWC) yasasına dayanarak Apple’a kanuni olarak baskı uygulanmasını istiyorlar.

Ancak Brooklyn Davası’nda hakim, FBI’ın 1789 yılında kabul edilmiş ve en son 1911 yılında değişikliğe uğramış, All Writs Act (AWC) kanununa dayanarak yaptığı başvuruyu reddetmiş ve “IPhone’ın içindeki bilgilere ulaşmak için telefonun şifresinin kırılması konusunda Apple’a baskı uygulayamayacağına ve bu yasanın Apple’a baskı uygulamak için yeterli yasal dayanağı oluşturmadığına” karar vermiştir. Amerikan Adalet Bakanlığı ise bu karara itiraz edeceğini açıkladı. Ancak bu davanın seyri tartışmaya yeni bir yön verecek mi, yoksa bu tartışmanın yeniden gündeme geleceği yeni bir olayı mı beklemek zorunda kalacağız? Onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Son olarak Apple-FBI tartışması ile başlayan ve dünya devi diğer teknoloji firmalarının da dahil olduğu gizlilik, özgürlük ve güvenlik tartışmaları gelişen teknoloji ile birlikte boyut değiştirse de temel sorular değişmeyecek gibi görünüyor: Güvenlik ve özgürlük arasındaki denge nasıl, kim tarafından ve ne şekilde sağlanacak? Güvenlik tedbirleri arttırılarak mı özgürlük alanlarımız genişler, yoksa özgürlüklerimiz genişletilerek mi güvenliğimiz sağlanabilir? Genişleyen güvenlik alanları nedeniyle özgürlük alanlarımız ne kadar daralacak? Güvenlik ihtiyacı içinde olan vatandaşlar mıdır, yoksa vatandaşına karşı kendisini güvende hissetmeyen devlet ve iktidarlar mıdır?

KAYNAK: HUKUK POLİTİK