Avukat ve hukuk dünyasının dev çınarı Gülçin Çaylıgil’i kaybetmemizin üzerinden 3 yıl geçti. Onu saygıyla anıyoruz.

Bu kitap emek, barış ve düşünce özgürlüğünün savunucusu Avukat Gülçin Çaylıgil’i anlatıyor. Çaylıgil 12 Mart döneminde Deniz Subayları Davası, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının İstanbul’daki davaları, Aydınlık Davası, Madanoğlu Davası, TKP Türkiye Komünist Partisi Davası, Bomba Davası, Kültür Sarayı Yangını Davası; 12 Eylül Döneminde de DİSK Davası, Barış Davası, Türkiye işçi Köylü Partisi Davası (TİKP), Aydınlar Dilekçesi Davası, THKP-C Davası, Devrimci Sol Davası vb. davalarda avukatlık görevi üstlendi.

Kitabın yazarı Bilgesu Erenus ise, Gülçin Çaylıgil’in 1960’tan bu yana çeşitli mahkemelerde savunduğu, Adnan Benk, Orhan Kemal, Orhan Apaydın, Mehmet Fuat, Can Yücel, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Doğan Avcıoğlu, Çetin Altan, Talat Turan, Alp Kuran, Numan Esin, Çetin Özek, Şiar Yalçın, Kerim Korcan, Harun Karadeniz, Vedat Günyol, Demir Özlü, Server Tanilli, Uğur Mumcu, Ali Sirmen, Erdal Atabek, Neşe Düzel gibi sayısız “düşünce suçlusu” aydın ve sanatçıdan yalnızca birisidir.

Bilgesu Erenus, “düşünce suçluları” savunucusu Çaylıgil’in kendi doğallığı içinde yaşayan bir insan olarak yaşamını anlatırken sürekli darbeber altında yaşayan toplumumuzda her insanın isterse insana yaraşır bir yaşam oluşturabileceğini de gösteriyor.

xxx

Halkın Olmayan Huzurunu Bozan Kadın

Günlerden Perşembe, İstiklal Caddesi-Beyoğlu, bu akşamüstü de anlamsız bir insan kalabalığını ağırlıyor. Bunca insan bu hafta ortası nerden gelir nereye gider bilemiyorum ama, ben, beni, devlet güvenlik ve askeri mahkeme karşısında defalarca savunmuş olan avukatım ve dostum Gülçin Çaylıgil’in, Orhan Adli Apaydın Sokak, Baro Han’daki bürosuna uğramak zorundayım, çünkü çantamda açılması mümkün bir davaya ilişkin önemli bir fezleke var.

Asansörle, beşinci kata çıkarken, aynada kendime gülümsüyorum. Gülçin, çantamdaki fezlekenin, benim değil de, kendisi hakkında düzenlenmiş olduğunu görünce kim bilir nasıl şaşıracak?

504 numaralı odaya her ne zaman girsem, bir avukat bürosundan çok çiçekleri tabloları ile bir sanatçının mekânında olduğumu düşünürüm. Sahibesi de bir avukattan çok, bir sanatçı izlemini vermiştir bana. Sanırım, böyle düşünen yalnızca ben değilim, çünkü heykeltıraş ve ressam, aynı zamanda da Gülçin’in bir dönem duygusal bir beraberlik yaşadığı Gürdal Duyar, yıllar önce bu büroya bir arkadaşıyla birlikte geldiğinde, Gülçin’in neden bu masada oturduğunu anlamakta zorlanmış, çünkü Gülçin’i de kendileri gibi avukat ziyaretine gelen bir sanatçı sanmış.

Bizim Gülçin’imiz herkesi şaşırtsa da bügün ben onu şaşırtmak niyetindeyim, davalarım için geldiğim zaman, onun hukuksal açıklamalarını dinlediğim mavi koltuğa oturmayacağım, hayır! Bunun çok farklı bir ziyaret olduğunu fark ettirmek adına, bir iskemle çekip yanına oturduktan sonra, hiçbir açıklama yapmadan çantamdan çıkardığım fezlekeyi önüne bırakıverdim.

O fezlekeyi incelerken ben dikkatle onun yüzüne bakıyorum, Gülçin nasıl tepki vereceğini kestiremez durumda, çünkü incelediği kâğıtta aynen şöyle yazıyor.

Şuçun Nevi

:Halkın Olmayan Huzurunu Kaçırmak

Yeri

:Türkiye

Tarihi

:Bütün bir yaşam ve hâlâ

Davacı

:Kamu Hukukunu Ele Geçiren Eylülizm

Suçun Sübut Delilleri

:Tanıkların beyanları, zanlının itirafı ve otuz dokuz numara, lacivert, az giyilmiş üstten bağcıklı süet botlar

Tanıklar

:Küçükten büyüğe numara sırasıyla, 1,2,3,4,5 ve 6

Maznun

:Behice Gülçin Hasa (Çaylığil)

Olay

:Hazırlık evrakı doğrultusunda adı Behice Gülçin Hasa olup Gülçin Çaylıgil diye tanınan şahsa ulaşılmış bu kişinin hakkındaki ihbarları doğru çıkartacak tarzda hâl ve gidiş sergilediği tarafımızdan da sabit görülmüştür. Elimizde arama-tutuklama türünden herhangi bir hâkim kararı bulunmadığı için açık kimlik belgeleri ile büro ve konut adresleri alınarak maznun salıverilmek zorunda kalınmıştır.

Bilgilerinize saygı ile arz olunur.

BİLGESU ERENUS

(Kitabın girişinden)