Orhan Gazi Ertekin’le Yargıtay ve Danıştay yapısını tamamen değiştirmeyi öngören ve Meclise gönderilen kanun değişikliği tasarısı üzerine konuştuk.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Danıştay Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı TBMM Başkanlığına sunuldu.

Tasarı kabul edilirse, Yargıtay ve Danıştayda neredeyse baştan bir düzen oluşacak. Yargıtay ve Danıştayda üye sayıları azaltılırken, daire sayılarında da ciddi düşüş yaşanacak. Ayrıca Yargıtay ve Danıştay üyelerinin çoğunun üyelikleri de düşürülecek.

Söz konusu düzenlemeyi Demokrat Yargı Eş Başkanı ve İzmir Hakimi Dr. Orhan Gazi Ertekin ile konuştuk.

Ertekin, düzenlemenin Gülen Cemaati’ne karşı yapıldığını ifade ederken, Türkiye’de yargının özellikle son 10 yıldır iktidar ilişkileriyle doğrudan alakalı olduğu görüşünde.

Neler değişecek?

* Yargıtayın daire sayısı 46’dan 24’e düşürülüyor. Kapatılması öngörülen 22 daire, 3 yıl içinde Birinci Başkanlık Kurulunca kademeli olarak kapatılacak.

* Yargıtayın 516 olan üye kadrosu 300’e, boşalan her iki üyelik için bir üye seçilmek suretiyle kademeli şekilde nihai olarak 200’e düşürülüyor.

* Yargıtay üyelerine Anayasa Mahkemesinde olduğu gibi 12 yıl görev süresi getiriliyor.

* Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay Birinci Başkanı, Cumhuriyet Başsavcısı, Birinci başkanvekili, Cumhuriyet Başsavcıvekili ve daire başkanı olarak görev yapanlar hariç mevcut Yargıtay üyelerinin üyelikleri sona erecek.

* Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren beş gün içinde görevi sona eren üyeler arasından HSYK tarafından Yargıtay üyesi seçimi yapılacak. Yeniden seçilen üyeler 12 yıl daha görev yapacak.

* İstinaf Mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle vakıa denetimi istinaf mercilerince yapılacağından, Yargıtay sadece hukukilik denetimi yapacak. Yargıtay içtihat mahkemesi olacak.

* Danıştayın daire sayısı 17’den 10’a düşürülüyor. Kapatılması öngörülen 7 daire, 3 yıl içinde Başkanlık Kurulunca kademeli olarak kapatılacak.

* Danıştayın 195 olan üye sayısı 116’ya, boşalan her iki üyelik için bir üye seçilmek suretiyle kademeli şekilde nihai olarak 90’a düşürülecek.

* Danıştay üyeliğine 12 yıllık görev süresi getirilmekte ve bir kişiye bir defa seçilme imkanı getiriliyor.

* Danıştay Başkanı, Başsavcısı, başkanvekili ve daire başkanı olarak görev yapanlar hariç mevcut Danıştay üyelerinin üyelikleri sona erecek.

* Kanunun yürürlüğe girmesiyle Danıştay üyelikleri sona eren üyeler arasından HSYK ve Cumhurbaşkanı tarafından yeniden Danıştay üyeliği seçimi yapılacak.

Ertekin’in açıklamaları şöyle:

Yargıtay ve Danıştay meselesi iktidar ilişkileri ile doğrudan alakalı”

Yargıtay ve Danıştay meselesi son 10 yıldır iktidar ilişkileri ile doğrudan alakalı.

2010 referandum öncesi Yargıtay ve Danıştaya hakim olan geleneksel güçler AKP ile Gülen Cemaati’ne yer açmamak için Yargıtay ve Danıştayda üye sayısının genişletilmesi gerektiğini söylüyordu. Çünkü eski HSYK kendince Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçebilecek durumdaydı.

AKP de HSYK’yi yönlendiremediği için tam tersine Yargıtay ve Danıştay kadrosunu daraltma yanlısıydı.

AKP çok kısa süre içinde HSYK’yi ele geçirince bu defa tam tersi bir pozisyona büründüler ve eski gelenekçi güçler kadroların daraltılmasını, AKP de genişletilmesinin doğru olduğunu söylemeye başladı.

17-25 Aralık’ın etkisi

17-25 Aralık krizinden önce Yargıtay ve Danıştay üyelerinin kendi kontrolünde olduğunu zanneden AKP, buralardaki kadroların çoğunun Cemaate ait olduğunu anladı.  

Geldiğimiz noktada Yargıtay ve Danıştayda Cemaate bağlı kişilerin olağanüstü oranı, genişletmeler yoluyla bu durumla başa çıkılamayacağını gösterdi.

Yargıtay ve Danıştayın son tasfiyesi 17-25 Aralık sonrası iktidar çalışmalarının artçı sarsıntılarından bir tanesini oluşturuyor.

Çünkü 17-25 Aralık’ta Cemaatin kurumsal planda olağanüstü bir güce sahip olduğu ve kendi ortağını da rahatlıkla soruşturabilecek seviyede bir örgütlülüğü olduğu biçimde anlaşıldı.

Cemaatin asli gücü devlet kurumları alanında”

AKP içindeki çatışmanın Cemaat-Hükümet çatışmasıyla da tabii ki ilgisi var.

Ama tartışmayı Yargıtay ve Danıştaydaki güç dengeleri üzerinden yapıyorsak, dikkat çekeceğimiz nokta, AKP içindeki yarılma, politik cepheleşme değil, AKP-Cemaat çatışması olmak zorundadır.

Çünkü cemaatin asli gücü toplumsal ya da siyasi alanda değil, devlet kurumları alanındadır. Orada son derece yaygın bir biçimde stratejik noktaları da içerecek şekilde belirleyici sayı ve oranda var olduklarını gördük.

İstinaf Mahkemeleri çözüm mü?

“İstinaf Mahkemeleri*  iş yükünü azaltacak” iddiası

Tasarının gerekçesinde, bölge adliye ve idare mahkemelerinin 20 Temmuz tarihinde faaliyete geçeceğine dikkat çekilerek, ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların adli yargıda yaklaşık yüzde 90’ının, idari yargıda ise yaklaşık yüzde 80’inin istinaf kanun yolunda kesinleşeceğinin tahmin edildiği belirtiliyor.

Bunun sonucu olarak, Yargıtay ve Danıştayın iş yükünün de aynı oranda azalacağı ifade edilirken, “Bu nedenle Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayılarını yeniden belirleme ihtiyacı doğmuştur” denildi.

İstinaf Mahkemeleri AİHM’in ve Avrupa Konseyinin adil yargılama şartlarından saydığı yargılama zeminidir.

Bu mahkemelerde ikinci defa yargılama talep edersiniz. Dolayısıyla iki dereceli yargılamayı bir adil yargılama şartı olarak sayar.

İstinaf Mahkemelerinin varlığı aslında önemli ölçüde Yargıtayı rahatlatır. Fakat İstinaf Mahkemelerinin ayakta durabilmesi için bir kaç tane temel şart lazım.

Bunlardan bir tanesi geniş kadro. İkincisi hukuki bilgi standardı ve içtihat standardı gereklidir.

Eğer bir hukuki bilgi ve içtihat standardı yoksa İstinaf Mahkemelerinin olağanüstü bir kaos içinde faaliyet göstermesine yol açarsınız. Birinci derece mahkemelerdeki kaosun daha geniş bir alana yayılmasını sağlarsınız.

Şimdiye kadar ceza kanunları çıkmasaydı, İstinaf Mahkemelerinin yaklaşık 70-80 yıllık bir hukuki bilgi standardı üzerinden kendisini üç aşağı beş yukarı toparlayabileceğini bekleyebilirdik.

Fakat son derece sınırlı bir kadroyla çalışıyor. Onun ötesinde hukuki bilgi standardı hemen hemen hiç yok. Mahkemelerin sınırları belli değil. Böyle bir alanda İstinaf Mahkemelerini inşa edebilmek son derece zor ve tehlikelidir.

Öte yandan dünyada mahkemeler belli bir cemiyet kültürünün üstünde yükselir. Türkiye’de böyle bir cemiyet kültürü de yok. Yani yargı alanını ayakta tutabilecek, onun kültürel alanını, reflekslerini, faaliyetlerini belirleyebilecek cemiyet kültürü yoksa eğer, şu an olduğu gibi taşranın veya çok çeşitli politik hizip gruplarının rahatlıkla gelip darmadağın edip sonra çıktıkları bir sahaya dönüşebilir. 

İstinaf Mahkemeleri Yargıtayın işini azaltabilir ama Türkiye’deki hukuk açısından, yargının geleceği açısından daha olumlu olacağına dair ipuçlarını göremiyoruz”. (EKN)

* İstinaf, Arapça kökenli bir sözcük olup yeniden başlamak, baştan başlamak anlamına gelmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında görülen bidayet mahkemeleri ile temyiz mahkemeleri arasındaki mahkemeye ve bunlara başvuruyu sağlayan kanun yoluna istinaf deniliyordu. (Prof. Dr. Köksal Bayraktar – Mayıs 2016 guncelhukuk.com.tr)

-Bu yazı 13.06.2016 tarihinde Bianet sitesinde yayımlanmıştır.