Soma'dan başkente gelen maden işçileri DİSK'e bağlı Genel İş Sendikası önünde toplanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) yürüdü. (Murat Kula - Anadolu Ajansı)

Soma faciası ile ilgili Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ilk iddianamenin iadesi sonrası ikinci iddianame Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek 2015/81 esas sayılı dosya olarak kaydı yapıldı. Sekizi tutuklu olmak üzere kırkbeş sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması, olaydan tam on bir ay sonra 13.04.2015 tarihinde görülmeye başlandı. Mahkemece duruşmanın iki hafta kesintisiz sürdürülmesine karar verilmesi ile toplam 8 gün sürdü ve 24.04.2015’te sona erdi. Bu ilk 8 günlük oturumda sanıkların kimlik tespitleri ve sorguları yapıldı. İddianamede de görüldüğü üzere, kırkbeş sanıktan sadece yedisi kamu görevlisi diğerleri ise Soma Kömürcülük A.Ş. idari yetkili ve personelleridir. Kamu görevlisi olan yedi sanık da Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Ege Linyit İşletmelerinde çalışan baş mühendis ve mühendis kadrosunda çalışan personellerdir.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince iddinamenin kabul edilmesinden sonra hazırlanan tensip kararında tutuklu sanıkların mahkemede hazır edilmeleri için tutukluluların bulunduğu ilgili ceza infaz kurumlarına yazı yazılmıştı. Ancak Adalet Bakanlığı’nın duruşmaların daha kolay ve ucuz yolla görülebilmesi için  ses ve görüntü bilişim sistem (SEGBİS) yolunun kullanılmasını tavsiye etmesi ile duruşma öncesi Mahkemenin de tutuklu sanıkları bulundukları ceza infaz kurumlarında SEGBİS yoluyla dinlemeye karar verdiği tespit olunmuştu.
13.04.2015 günü sabah saatleri gerginlikler ile başladı, duruşmanın görüleceği Akhisar Kültür Merkezi girişinde oldukça fazla güvenlik önlemi alınmış ve üç ayrı kimlik kontrol ve arama noktası hazırlanmıştı. Mahkeme’nin tensip kararında ölen madencilerin nüfus kayıtları uyarınca mirasçıları görülen kişiler şikayetçi olarak gösterilmişti. Ve bu eksik şikayetçi listesi kolluk personeline verilmiş ve bu listede dışındakilerin duruşma salonuna girişlerine izin verilmemesi talimatı verilmişti. Kayıp yakınları güvenlik bölgesine geldiklerinde listede isimlerinin olmadığı gerekçesi ile içeri alınmadılar. Müşteki vekilleri öncelikle kolluk personeline listenin eksik olduğunu, kayıp yakınlarına güvenlik noktalarında hem kimlik tespiti hem de üst araması sırasında oldukça zorluk çıkarıldığını, “duruşmanın içerisi ve dışarısı ile bir olduğunu” iletmiş ancak durumda değişiklik olmaması üzerine, müşteki vekilleri Mahkeme heyeti ile görüşülerek durum ve dışarıdaki gerginliği aktardı. Heyet, liste uygulamasından vazgeçerek kayıpların birinci derecede akrabası olan tüm şikayetçilerin salona alınması talimatını verdi. Ancak bu süreçte kolluğun orantısız müdahaleleri ile müşteki vekilleri ile kolluk arasında gerginlikler yaşandı.
Duruşma öncesi bir kısım şikayetçilerin bulundukları yerlerdeki mahkemeler aracılığı ile dinlendikleri bu sebeple bütün şikayetçilerin hazır olmadığı ama yine de kalabalık bir şikayetçi grubunun hazır bulunduğu duruşmada; sanıkların SEGBİS yoluyla dinlenmek üzere ceza infaz kurumlarına bilgisayar ortamında bağlanılmış olduğu, sanıkların görüntüsünün salondaki ekrana yansıtılmış olduğu görüldü. Kayıp yakınları bu duruma haklı tepkilerini gösterdiler.
Müşteki vekilleri de ceza yargılamasının esas ilkelerinden birinin olan doğrudan doğruyalık ilkesi olduğunu, sanıkların duruşma salonunda hazır edilerek dinlenilmesi gereğini vurguladılar. SEGBİS ile ilgili mevzuattaki düzenlemelere göre, istisnai bir yol olduğu, bu yolun kullanılması için dinlenilecek kişilerin mahkeme ile aynı yargı çevresinde bulunmaları gerekmektedir. Oysa tutuklu sanıkların mahkemenin yargı çevresi ile yakın hatta aynı yargı çevresinde bulunan ceza infaz kurumlarında bulundukları da bilinmektedir. Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın tavsiye(!) yazısı ile ceza yargılamasının ana ilkesinden vazgeçilmesinin, yürütmenin yargıya müdahalesi anlamı taşımakla kabul edilemez olduğu açıktır. Müşteki vekillerinin sanıkların duruşmaya getirilmesi yönündeki talepleri Mahkemece de haklı görülerek kabul edilmiştir.
Ceza yargılamasının maddi gerçeğe ulaşmak amacı taşımasından bahisle; katliamın gerçekleştiği maden ocağı üzerinde idarenin denetim sorumluluğu esası ile, ilgili kamu görevlilerinin de yargılanmaları gerekmektedir. Ancak sadece yedi TKİ ELİ müessesi denetim baş mühendisleri ve mühendisleri sanık olarak yargılanmaktadırlar. Müşteki vekilleri bu hususa ilişkin de davada maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için kamu görevlileri hakkındaki soruşturma dosyalarının akıbetlerinin sorulması gerektiğini beyan ettiler. Bu talep de Mahkemece haklı bulunarak Soma Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan kamu görevlileri hakkındaki soruşturmaların ne aşamada olduğunun ve akıbetlerinin sorulmasına karar verilmiş ve duruşmaya 15.04.2015 tarihine kadar ara verilmiştir.
15.04.2015 tarihinde ikinci celse  tüm sanıkların duruşma salonunda hazır edilmişlerdi. Hazır olanların kimlik tespitlerinin yapılması sırasında Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Can Gürkan’ın aylık gelir tespiti sorusuna “yok” diyerek cevap vermesi salonda tepki ile karşılandı.  İddianamenin okunması aşaması bir buçuk gün sürdü ve 16.04.2015 tarihinde öğleden sonra sanık sorgularına başlandı.
İlk sanık  olan Can Gürkan sorgusunda özetle; şirket kuruluş ve  işleyişini aktararak, şirketlerinin “tertemiz sicilinin en büyük onurları olduğunu söyledi. Yönetim kurulu başkanı olduğunu ancak aslen finansçı olduğunu, kendisinden talep edilen tüm maddi talepleri yerine getirdiğini, başkaca sorumluluğu olmadığını, kendisine bilgilerin Ramazan Doğru tarafından verildiğini, maden ocağındaki eksikliklerden haberi olmadığını  beyan ederek tahliye ve berrat talebinde bulundu.
Şirketin genel müdürü aynı zamanda protokol düzeyinde işveren vekili olduğunu beyan eden tutuklu sanık Ramazan Doğru, sorgusunda; altı değişik fimanın genel müdürü olduğunu, kendisine bağlı bölge müdürlerinin mevcut olduğunu, işletmelerdeki ihtiyaç ve her problemi işletme müdürleri ile görüşerek yönetim kuruluna tutanak ile aktardığını, toplantıda alınan kararların uygulanıp uygulanmadığını işletme müdürünün verdiği bilgi çerçevesinde denetlediğini, iş güvenliği açısından hiçbir sorumluluğu olmadığını sadece idarecilik görevi olduğunu, protokol düzeyinde işveren vekili olduğundan yazışmalarda imzası olmadığını; olay günü somada olduğunu, kendisine trafo patlaması olduğunun söylendiğini, halen kazaının nasıl olduğunu anlayamadıklarını, bilim adamlarının bu kazanın nedenini bulmaları gerektiğini çünkü soma kömürlerinin ülke ekonomisi için çıkarılması gerektiğini beyan etti. Ayrıca bölge müdürnün Haluk Evinç olduğunu söylemiştir; oysa Haluk Evinç’in dosyada sanık sıfatı taşımaması da dikkat çekicidir.
İşletme Müdürü olan tutuklu sanık Akın Çelik sorgusunda; tüm şirket personelinin titizlikle çalıştığını, bilirkişi raporunun eksik olduğunu, ocakta sıcaklık sensörünün bulunmasının zorunluluk olmadığını, grafikler incelendiğinde ısının düşüşünün saptanması halinde yangın sayılmayacağını, ocaktaki dinamit atımlarına dair kayıtların tutulduğunu, maskelerin kontrolünün ölen iş güvenliği uzmanı Mehmet Efe tarafından yapıldığını, ocak içindeki maskelerin durumunu kendisinin bilemeyeceğini beyan etti.
Tutuklu sanık İsmail Adalı sorgusunda; üretim teknik müdürü olduğunu, işletme müdür yardımcılığı sıfatını kabul etmediğini, sadece üretim biriminde sorumlu olduğunu, savcılıkta kendisine gösterilen organizasyon şemasını kabul etmediğini;  iş güvenliğinden Mehmet Efe’nin sorumlu olduğunu, ocağın acil durumlarda nasıl tahliye edileceğini bilmediğini bu konuda eğitim almadığını, yarı mekanize ayaklarda sürekli top atımı olduğunu, maskelerin durumu konusunda sorumluluğu olmadığını, kendi maskesinin bir yıllık olduğunu ve hiç bakım yapılmadığını; olay günü ocağı boşaltın emri verdiğini; alev olmadığını ama ocakta alışık olmadıkları bir sıcaklık olduğu için su tuttuklarını; ocağın nasıl tahliye edileceğini bilmediğini beyan etti.
Teknik nezaretçi tutuklu sanık Ertan Ersoy sorgusunda; tuttuğu defterlerde eksiklik olmadığını; işletme müdürüne 04.05.14 tarihinde ocaktaki eksiklikler konusunda rapor verdiğini, su basmalarının olduğunu ve bunları Akın Çelik’e bildirdiğini, havalandırma sistemindeki eksiklikler konusunda Migem’in de kendilerine bir şey demediğini, havalandırma sistemin hatalı olduğuna dair kimsenin bir şey demediğini; yönergenin seri havalandırma yapılamaz demediğini  beyan etti.
17.04.2015 tarihindeki duruşmada sanık sorguları devam etti. Tutuklu sanık Memet Ali Günay Çelik sorgusunda; emniyet biriminde Mehmet Efe’ye bağlı çalıştığını, sabit sensörlerle el cihazları arasındaki değer farkları ile ilgili bilgisi olmadığını, ölçüm yapmadığını, defterin nasıl tutulduğunu bilmediğini, sensör değerlerinin Mehmet Efe tarafından değerlendirildiğini, 10-15 dakika içerisinde her yere müdahale edebilceklerini, üç adet kül tesisi bulunduğunu, çoğu kez yangın başlamadan müdahale edebildiklerini,her ayağın hava çıkışında bir sabit sensör olduğunu bildiğini, havalandırma yöntemini belirlemediğini sadece fan ya da kapı istendiğinde gidip yaptığını, S panosunda çalışma şartlarının daha zor olduğunu, bu panoda daha az hava ve daha fazla sıcaklık olduğunu, S3 ayakta daha önce ısınmış mal tespit edip bildirdiklerini ve bu yüzden o bölgeden daha hızlı mal aldıklarını; S panosunun sabit emniyet amirinin Hüseyin Demir olduğunu; olay günü nefeslikte çok yoğun olmayan gri bir duman gördüğünü ve yanık bant kokusu aldığını, temiz hava olması gereken yere pis hava dolmuş olduğunu, havalandırma sisteminin değiştirildiğini bu kez dumanın kurtarma ekiplerine döndüğünü; maskelerin çalışıp çalışmadığının ancak takıldığı zaman belli olacağını beyan etti.
Tutuklu sanık  vardiya amiri Yasin Kurnaz sorgusunda; sabit panosunun olmadığını, sorunlu olan yere gittiğini, 6 kişilik emniyetçi grubu olduğunu, ona bağlı emniyet nezaretçileri olduğunu ve her vardiya sonunda bunların kendisine bilgi verdiğini, kendisinin B sınıfı iş güvenliği uzmanı olduğunu ve ocakta toplam 9 iş güvenliği uzmanı bulunduğunu, bunların koordinasyonun Mehmet Efe tarafından yapıldığını; olay günü kendisinin vardiyada bulunmadığını yardımcısı Engin Yılmaz’ın olduğunu; S panosunda ayak içlerinin serin olduğunu, rekup bölgelerinde sıcaklığın daha fazla olduğunu, oksidasyon olduğunu; kendisinde el sensörü olduğunu, her vardiyada emniyet nezaretçilerinin ölçümler yaptığını, ayak içlerinde 10-15 ppm arasında ölçüm alındığını; dinamit atım defterlerinin tutulduığunu, ve her dinamitçide bulunan bu defterlerde her atımın görüleceğini, her vardiyada 15-20 arasında dinamitçi olduğunu; sabit sensör değerlerini kendilerinin görmediğini; 50 ppm üstü ölçümlerin kaynağının mutlaka ve sadece dinamit atımı olabilceğini; el sensörlerinin kalibrasyonlarının cihaz bakımcılar tarafından yapıldığını ve kayıt tutulduğunu bildiğini; ayak çıkışlarındaki sabit sensörlerin yanından geçerken el sensörleri ile karşılaştırdıklarını, bozuk olduklarını tespit ederlerse müdahale ettiklerini; vardiya sırasında ölçüm ortalamalarını göremediklerini sadece vardiya sonunda görebildiklerini ve bu kayıtların yer üstü bilgisayarda tutulduğunu; eksikliklerin Mehmet Efe ye bildirildiğini; kendisine göre ocaktaki sensör sayısının yeterli olduğunu ancak ısı sensörlerinin yerini bilmediğini ve sensörleri kontrol sorumluluğunun da olmadığını; havalandırma konusunda hiç şikayet olmadığını;klasik ayak tarafında işçiler fiziki eforla çalıştıkları için ısının daha fazla olduğunu hissediyor olduklarını; maske kontrollerinin Harun yıldırım tarafından yapıldığını; acil durumlar için tatbikat yapılmadığını; haberleşme konusunda risk değerlendirmesi görevi bulunmadığını ama genel olarak idari konularda Mehmet Efe nin görevli olduğunu beyan etti.
Tutuklu sanık Hilmi Kazık, ocağın genel emniyetinden sorumlu olduğunu, vardiyada işlerin dağıtımını yaptığını; sensörlerdeki sıkıntıyı emniyet vardiya amirine bildirdiğini, kendisinin vardiya sonunda tertipleri toplayıp emniyet baş mühendisine aktardığını ve sonraki vardiya amirine neler yapılması gerektiğini bildirdiğini; daha önce 50 ppm üstü ölçümlerde yangın tespiti yaptığını bunun deftere kaydedildiğini, ancak kendisinin teknik nezaretçiye bildirme görevinin olmadığını; rekuplarda ısınma olduğunu; beş konuda risk analizi yapma görevi olduğunu ve terslik gördüğünden müdahale edip gereken tedbiri alıp uzamanlara yönlendirdiklerini; bantların özelliklerinin teknik mesele olduğunu, bantlardan Emir Usta’nın sorumlu olduğunu; emniyet ile ilgili sıkıntı gördüğünde Memet Ali Günay Çelik ve Memet Efe’ye bildirdiğini; el cihazlarındaki ölçümlerin dinamit atımı ile yükseldiğini, pik yapmış ve düşüşe geçtiğini yangın emaresinin olmadığını; sabit sensörler ile el cihazları arasında ölçüm açısından büyük fark varsa cihazcıya söylediklerini; kalibrasyon işinin Harun Yıldırım ya da cihaz bakımcılarda olduğunu; havalandırma plan pojesi ile ilgili görevli olmadığını; olay günü ocakta ateş olup olmadığını görmediğini; su sıkılmasına rağmen dumanda ve ısıda azalma olmadığını; vardiyasında tatbikat yapılmadığını; olay günü nefeslikte olayın büyük olduğunu anladığını, büyük bir kesitte havanın türbülanslı şekilde dönüp durduğunu beyan etti.
Emniyet vardiya mühendisi olan  sanık Yalçın Erdoğan sorgusunda özetle; vardiya amirinin görevlendirdiği panoda seyyar gaz ölçüm cihazlarıyla ölçüm yaptığını, bu cihazların ısı ölçme fonksiyonu olduğunu ama kendilerinin ölçüm değerini göremediklerini; tahkimatın emniyete uygun olmadığını ve emniyet işçisinin görevini yapıp yapmadığını kontrol ettiklerini; görevli olduğu dışındaki panoların durumunu bilmediğini; yer sütündeki gaz izleme merkezinden ölçüm değerlerinin neden yükseldiğini kendilerine sorulduğunu, 50 ppm üstüne çıktığında düşme olmazsa dinamit atımlarını durdurup beklediklerini ve araştırma yaptıklarını;  yeni açılan ayaklarda daha fazla dinamit atımı olduğunu, bu sebeple değerin düşmesinin süresinin uzayabildiğini; dinamitçilerin defter tuttuğunu; kendilerinin el sensörleri ölçümlerine göre kayıt tuttuklarını; iş güvenliği uzmanı belgesinin olmadığını; tatbikat yapıldığını görmediğini; maskelerle ilgili bilgisi olmadığını bu konuda Harun Yıldırım’ın görevli olduğunu; havalandırma konusunda panolarda havalandırmanın çalışıp çalışmadığını ve fan bezlerinin yırtık olup olmadığını denetlediğini; olay yerinde havalandırma sorunu görmediğini bu konuda panolardaki işçilerin de kendisine bir bildirim yapmadığını, havalandırma sistemi konusunda yetkili ve görevli olmadığını; ağaç tahkimat ve bantlarla ilgili bilgisi olmadığını beyan etti.
Sanık Ergün Yılmaz sorgusunda özetle; olay günü 00.00- 08.00 vardiyasında olduğunu vardiya amirinin izinli olması ile bu göreve kendisinin baktığını; iş güvenliği uzmanı olduğunu beyan etti. Önceki sanıkların beyanlarına benzer olarak sensör verilerini tutmadıklarını, gaz izleme merkezinin kendilerine bildirim yaptığını, rekuplara göre ayak içlerinin daha soğuk olduğunu söyledi, Mahkeme Başkanı’nın sensör verileri ile ilgili sorusu üzerine sensör verilerinin yüksek olduğu 11 mayıs tarihini hatırlamadığını ama 13 mayıs ile ilgili bilgi verebileceğini; dinamit defterlerinin olduğunu bunların avukatlarında bulunduğunu, avukatların Mahkeme’ye sunacaklarını söyledi. Akabinde Can Gürkan müdafii ve Akın Çelik müdafiisi avukatlar, sorguya müdahale ederek defterlerin Eynez ocağında bulunduğunu ve kendilerinde olduğunu, tasnif edildiğini ve Mahkemeye sunacaklarını söylediler. Oysaki delil niteliği taşıyan, bilirkişilerce ve savcılıkça şirketten sorulan ve defalarca sunulması istenen dinamit atım defterleri en önemli delillerden biri olma niteliği taşımaktadır. Delillerin, sanıkların ulaşabileceği koşullarda ve sanık müdafiilerinin elinde bulunması, üstelik kendi beyanlarına göre tasnif ediliyor olması delillerin karartılma ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Bu durum tüm sanıklar için tutuklama kararı verilmesi ve delilleri Mahkemeye sunmayıp elinde tutanlar hakkında gerekli cezai işlemlerin yapılmasını gerektirmektedir. Bu aşamaya kadar tüm sanıkların beyanlarında geçen dinamit defter kayıtlarının bulunup Mahkemeye sunulmaması yargılamayı zedelemiştir. Öncelikle bu sanık için olmak üzere tutuksuz tüm sanıklar için tutuklama nedeni ve tutuklama incelemesi yapılacak sanıklar için de tutuklamanın devamı sebebidir, ancak müşteki vekillerinin bu yönde talebi hakkında Mahkemece bu aşamada bir karar verilmemiş, talepler dikkate alınmamıştır.
Havalandırma mühendisi tutuksuz yargılanan sanık Fuat Ünal Aydın sorgusunda özetle; tek başına havalandırma ölçümü yaptığını ve başkaca sorumluluğu olmadığını; havalandırma fan bezlerinde bozukluk olduğuna dair kendisine bildirim yapıldığında gündüz vardiyasındaki görevlilere söyleyip fan bezlerini değiştirttiğini,  bu görevi kendisine Mehmet Efe’nin verdiğini ve aksaklıkları da ona bildirdiğini; havalandırma plan ve projesinde yetkisi ve imzası bulunmadığını; Mahkeme Başkanı’nın dosyadaki raporlara göre havalandırma projesi ile güncel halin birbirini tutmadığı konusundaki sorusu üzerine sanık, birim amirlerine hava miktarındaki farklılıkların bildirildiğini ve kendisinin de bunu iş müfettişine söylediğini beyan etti. Ayrıca sorgu sırasında; havalandırma defterinin son sayfasının kendisi tarafından doldurulmadığını ama imzanın kendisine ait olduğunu, son sayfanın tahlisiyeci Harun Yıldırım tarafından sayfa boş kalmasın diye ve önceki sayfalardaki değerler kopyalanıp yazılarak doldurulduğunu söylemiştir. Bu beyan üzerine de sanık evrakta sahtecilik ve delil karartma suçlarını işlediklerini ikrar etmiştir, bu sanık için de tutuklama kararı verilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca davada sanık olarak yer almayan Harun Yıldırım hakkında da ivedilikle Mahkemece Başsavcılığa suç duyurusunda bulunulması ve Harun Yıldırım hakkında da soruşturma açılması gerektiği de ortaya çıkmış ancak yine müşteki vekillerinin bu yöndeki talebi hakkında Mahkemece bir karar verilmemiştir. Sanık sorgusunda devamla; defter kayıtlarını sadece el sensörü verilerine göre tuttuğunu; yoğunluktan dolayı gaz izlemeyi takip edemediğini; sıcaklık ölçümü yapma görevi olmadığını, havalandırma görevine bile yetemediğini  bu durumu Mehmet Efe’ye söylediğini; tatbikat yapıldığını görmediğini; kendisini işe Süleyman Sarı’nın aldığını, Park Teknik döneminde yapılmış ocağın yüksek yangın riski taşıdığına dair hazırlanan rapordan haberi olmadığını belirterek “ Süleyman Sarı beni işe alırken bu raporu ve riski bana neden söylemedi, söylese girmezdim” demiştir.
İş güvenliği vardiya mühendisi tutuksuz yargılanan sanık Serkan Kocaman sorgusunda özetle; Akın Çelik’in kendisine sözlü olarak patlatma mühendisliği görevi verdiğini; tek patlatma mühendisi olarak gündüz vardiyasında çalıştığını; dinamitçilerin tertiplerini kendisinin yaptığını; noter onaylı patlayıcı madde sarfiyat defterlerinin depocular tarafından tutulduğunu ve kendisinin de kontrol ettiğini; vardiya sarfiyat defterlerinde de dinamitçilerin aldığı malzemelerin ve hangi panoda olduklarının yazılı olduğunu; dinamitçilerin kendi defterleri de olduğunu, bu deftere de dinamitçinin gittiği bölgede kullandığı malzemeyi yazdığını, bu defterde hangi usta için yaptıysa o ustanın da imzası bulunduğunu ve vardiya sonunda çavuşlarca da imzalandığını; olay günü 18 dinamitçinin olduğunu ve bunlardan 7 sinin öldüğünü; iş güvenliği belgesinin C sınıfı olduğunu;  kendisinde sadece metan ölçüm cihazı olduğunu karbonmonoksit ölçüm cihazı bulunmadığını bununla ilgili defter tutma görevi de olmadığını beyan ederek, dinamit atımlarının sistemini aktardı.
Tutuksuz yargılanan sanık Soner Günay sorgusunda özetle; gittiği panolarda gaz ölçümü yaptığını ve bunları emniyet amirine bildirdiğini; ocakta lokal ısınmaların olağan olduğunu; her dinamit atımında kendilerine haber verildiğini; pano sayısına göre emniyetçilerin yeterli olduğunu; maskeler konusunda Harun Yıldırım’ın yetkili olduğunu, kendisinin sadece işçilerde maske olup olmadığına baktığını; kendi gaz maskesinin 2010 yılından beri kontrol edilmediğini; ölçümleri dinamit atımı yapılmadığı zamanlarda yaptıklarını; cihaz kalibrasyonlarının da Harun Yıldırım tarafından yapıldığını beyan etti.
Tutuksuz sanık R7 panosu vardiya amiri olduğunu beyan eden Nazmicem Nesemioğulları sorgusunda özetle; tam mekanize sistemde çalıştığını, olayın olduğu panoları bilmediğini; üretim zorlaması olmadığını, kendisinin sadece üretimden sorumlu olduğunu, iş güvenliği konusunda görev ve sorumluluğu olmadığı gibi cihazlarla ilgili de olmadığını; ocakta, madenlerdeki en iyi sistemin uygulandığını, herkesin işini layıkıyla yerine getirdiğini; sıkıntı olursa emniyetçilerin kendilerine haber verdiğini; olay günü su ile soğutma yapıldığını gördüğünü ama açık alev görmediğini, havalandırma çevrildikten sonra 340 nefeslik tarafından S panosundaki revire kadar gittiğini ve yanık plastik kokusu aldığını; dumanın birikerek türbülans yaptığını gördüğünü beyan etti.
Mekanize ayak üç vardiya amiri tutuksuz sanık Hüseyin Akan sorgusunda özetle; mekanize ayakta çalıştığını; görevinin temel olarak üç vardiyanın tertiplerinin yapılması ve üretimin sağlıklı olmasının sağlanması olduğunu beyan ederek “iş güvenliği hepimizin temel sorumluluğudur” demiştir. Olay günü koyu gri duman ve hava türbülansı olduğunu gördüğünü beyan etti.
Gaz izleme merkezinde çalışan tutuksuz sanık Batuhan Ünlüyol, sorgusu sırasında kayıp yakınlarının tepkileri üzerine sağlık sorunu yaşamış, fenalaşmıştır, ancak sorguya  devam etmiştir; sanık sorgusunda özetle; gaz izlemede görevli olduğunu, ocağa inmediğini; sensörlerin kalibrasyonu ve arızasıyla ilgilenmediklerini bu konularda sadece cihaz bakımcıları aradıklarını; panoda sorun görürlerse panonun amirine haber verdiklerini; ölçüm değerlerinin yükselmesinin nedeninin genelde dinamit atımı olduğu bilgisi verildiğini beyan etti. Mahkeme Başkanı’nın 12 saat boyunca 50 ppm altına düşmeyen sensör verileri ile ilgili sorusu üzerine, konuyla ilgili bilgisi olmadığını söylemiştir.
Elektrik mühendisi tutuksuz sanık Ümit Şahin sorgusunda özetle; yer altı kablolarının MGM tipi olduğunu; olay günü U3 bölgesi dördüncü bant boyunda bantların yandığını bundan ötürü kabloların da yandığını; telefon hatlarının zarar görmüş olduğunu ve çalışmadığını beyan etmiştir.
Türkiye Kömür İşletmeleri’ne bağlı Ege Linyit İşletmesi’nde çalışan kontrol baş mühendisi ve mühendis sıfatıyla yedi tutuksuz sanık benzer savunmalar yapmışlar ve kurumlarının kuruluş amaçlarında iş güvenliğine ilişkin bir şey olmadığını, kendilerinin de bu konuda sorumluluk ve yetkilerinin bulunmadığını; şartnameye uygun nitelik ve miktarda kömürü teslim almak ve dağıtımını yapmaktan başka görev ve sorumluluklarının olmadığını,şartnamede de iş güvenliği ile ilgili bir madde olmadığını beyan etmişlerdir.
Gaz izleme görevlisi tutuksuz sanık Ozan Sezer sorgusunda; izleme odasında çalıştığını, ölçüm verilerini değerlendirdiğini, verilerin düşmesinin en fazla 40-45 dakikayı bulabileceğini, vardiya emniyet nezaretçisine ve emniyet vardiya amirine haber ve bilgi verdiğini beyan etmiştir.
Tutuksuz sanık Erdoğan Cinoğlu sorgusunda; gaz izleme personeli olduğunu; karbonmonoksit, karbondioksit ve oksijen ölçümlerine baktıklarını beyan etmiştir.
Gaz izleme merkezinde görevli tutuksuz sanık Halil Burhan sorgusunda; park teknik döneminden beri çalıştığını; ölçüm verileri yükseldiğinde ilk olarak o panoda görevli emniyet nezaretçisini aradıklarını ve verilerin yükseldiği bilgisini verdiklerini, bunun sebebinin genellikle dinamit atımı ya da fanın durmasından kaynaklandığını; ölçüm değerleri düşüşe başlamazsa emniyet üç vardiya amirine, emniyet baş mühendisine hatta işletme müdürüne haber verir, bunların arasındaki iletişimi de sağladıklarını; ayak boşaltma üretim durdurma yetkilerinin olmadığını beyan etmiştir.
Gaz izleme görevlisi olan ve olay günü vardiyada bulunan tutuksuz sanık Olcay Ersin sorgusunda özetle; olay günü cihazlardan veri alamadığını ve panolardaki fanların enerjisinin gittiğini emniyet vardiya amirine bildirdiğini, elektirikçi Adem’in kendisini aradığını ve U3 bölgesinden duman geldiğini söylediğini, kendisinin de dördüncü bant başını aradığını ama meşgul tonu verdiğini, İsmail Adalı’ya haber verdiğini, Cihan Sutay’ı, Burak’ı ve Koray’ı aradığını ve durumu aktardığını; İsmail Adalı’nın gaz izlemeden ayrıldığını ve sonra aradığında acilen ocağı boşaltın dediğini; Vedat Eren’in S3 panodaki enerjinin gittiğini kendisine haber verdiğini, ocak ağzındaki şaltercileri arayıp aşağıya kimsenin salınmamasını söylediğini; ulaşabildiği tüm amirleri arayıp durumu aktardığını; İmbat ocağından Gökalp Bey’i arayıp sıkıntı olduğunu tahlisiyeci göndermeleri gerektiğini söylediğini;tehlike anlarına dair yönerge ve talimatın olmadığını; en son telefonu 140 ayak hava çıkışına en yakın telefondan aldıklarını ancak haberşleşme olmadığı için alt kotlara haber verme şansı olmadığını beyan etti. Sensör verilerinin tutulduğu bilgisayara müdahale edilmediğini, edilse idi harddiskin yanacağını bildiğini; vardiya sonu tuttukları verileri ve manuel girdikleri değerleri emniyet baş mühendisi masasına bıraktıklarını; olay günü cihazların gittiğine dair ilk bilgiyi Cihan Sutay’a verdiğini, ilk sorunu panoların sabit sensörlerinin enerjisinin gittiği olarak fark ettiğini beyan etmiştir.
S panosu vardiya mühendisi tutuksuz sanık Mehmet Avcı sorgusunda; görevinin kömürün yer üstüne çıkarılmasının takibi olduğunu, iş güvenliği görevi olmadığını; el cihazı olmadığını gaz ve hava ölçümü yapmadığını; üretim zorlaması baskısı olmadığını, ocakta yeni çalışmaya başladığını; S panosu dışındaki panoları bilmediğini beyan etti.
Tutuksuz sanık Hüseyin Ergin sorgusunda özetle; R ve P panolarında çalıştığını; sensörlerle ve iş güvenliği ile ilgili görevi olmadığını beyan etti.
Tutuksuz sanık Caner Uysal sorgusunda; üretim sorumlusu olduğunu beyan ederek; olaydan sonra ocağa girdiğini ve görgülerini aktardı.
Tutuksuz sanık Ömer Değirmenci sorgusunda özetle; H panosunda üretim vardiya mühendisi olduğunu; olay günü 16.00-24.00 vardiyasında çalışmak için ocağa yeni geldiğini; gazlarla ilgili değerlendirme ve ölçüm yapmadığını defter tutmadığını; aynı zamanda tahlisiye ekibinde olduğunu ve olaydan sonra tahlisiye çalışmalarına ilişkin görgülerini aktardı.
Tutuksuz sanık Halil Sarı sorgusunda özetle; 2008 yılından beri ocakta çalıştığını, 2013 yılından beridir de kalsik ayak üç vardiya amiri olduğunu; İsmail Adalı’nın verdiği talimatlar doğrultusunda 140 klasik ayak ve H panolarında tahkimat, iş planı, kömürün yeryüzüne çıkarılması, naklinin sağlanması ve eksikliklerin giderilmesi görevlerinin olduğunu; her amirin bölgesindeki iş güvenliğinden sorumlu olduğunu; saatlerce süren dinamit atımı görmediğini;emniyetçisiz dinamit atımı olmadığını; olay günü vardiyada olduğunu, Vedat Eren’le birlikte gündüz vardiya tertibini yaptıklarını; 140 klasik ayak panosunun 5 mayısta yeni üretime başladığını; olay günü 14.00 14.30 civarı yer üstüne çıktığını, o gün geçtiği hiçbir bölgede olağanüstü hal, sıcaklık, hava akımı azlığı görmediğini; olay günü 3. bandın u3 şaltere gelmeden 50 metre öncesi kulikar yolu irtibat noktasına geldiğinde bölgenin duman içinde olduğunu gördüğünü; su hattının hazırlanması için 140 klasik ayak panosundan gerekli teçhizatı temin ettiklerini; kamaların yanmış olduğunu gördüğünü beyan etti.
Tutuksuz sanık Fahri Pançar sorgusunuda; sensör taşımadığını, ölçüm görevi olmadığını; hava çıkışlarında sensör olduğunu bildiğini; dinamit atımı sonrasında ölçümlerin 50 ppm üstünde saatlerce durmadığını; daha önce S3 üçüncü ayakta sıcak kömür çıktığını ve ayağın kapatıldığını; U3 trafo bölgesini bilmediğini; son bir haftada değişik sıcaklık ve hava değişimi görmediğini; olay günü vardiyadan çıktığını; S2 yarı meknazie nefeslik  2. bant boyuna kadar gittiğini, ocağın girişinde İmbattan Gökalp ve Yavuz beyi gördüğünü; S2 yarı mekanize de vefatlar olduğunu; çalıştığı sürece tatbikat yapılmadığını; gaz maskesinin 14 aydır kullandığını ama kontrol yapılmadığını beyan etti.
Mekanize ayak vardiya mühendisi tutuksuz sanık Hilmi Karakoç sorgusunda; 2007 den beri Eynez bölgesinde çalıştığını; görevinin tahkimat ünitelerinin montajı demontajı, rekupların taranması, üretim faaliyetinin düzenlenmesi olduğunu; gaz ölçümünün emniyet mühendisince yapıldığını kendisinin yapmadığını; üretimdeki artışın panoların büyüklüğü ve mekanize ile ilgili olduğunu; sadece mekanize ayak bölümüne gittiğini; sıcak kömür çıktığından haberinin olmadığını; ara sıra elektrik kesintileri olduğunu; çalıştığı panoda dinamit atımının nadiren blok taş denk gelirse yapıldığını, emniyet alındığını, işçilerin rekuplara çekildiğini, kendi panolarında sürekli emniyetçi bulunduğunu; klasik ayak panosunda hiç çalışmadığını; son zamanda sıcaklık hissetmediğini, havalandırma ile ilgili bir sıkıntı yaşamadığını, kendisine yaşandığını söyleyen olmadığını; gaz masklerine emniyet biriminin baktığını 6 ayda bir kontrol yaptıklarını bildiğini, tatbikattan haberi olmadığını; olay günü kurtarma ekiplerinin hava çıkış dediğimiz yerden giriş yaptıklarını gördüğünü, kendilerinin 6 gibi ocağa girebildiğini, mekanize panosunun nefesliğinden çıkan kişinin aşağıda yaşayan olduğunu söyleyince nefeslik boyundan mekanize nefesliğe doğru ilerlediklerini, nefeslikteki kapılardan aşağı tarafa duman sızdığını, aşağıda olanlar zehirlenmesin diye  kapıyı taşlarla kapatmaya çalıştıklarını;  revire bağlı kapılara kadar inebildiklerini; beyaz bir duman olduğunu ve gözlerini de yaktığını; gittiği yere kadar sıcaklık hissetmediğini beyan etti.
Tutuksuz sanık Serhat Dinç sorgusunda;  Yasin Kurnaz’a bağlı çalıştığını ve görevinin onun gönderdiği panolarda ölçüm yapmak ve eksikleri tespit etmek olduğunu; önceki vardiyadan işleri devralır yapılıp yapılmadığını takip ettiğini; yanlarında bulunan seyyar sensörü en fazla 5-6 dakikada bir kontrol ettiklerini; dinamit atımlarında çağrıldıkları sürece gittiklerini, panoda sorun varsa ordaki emniyet amirine yani kendilerine haber verildiğini, dinamit atımı varsa bildirdiklerini; 12 saat boyunca 50ppm üzerinde ölçüm yapılmış olmasının normal olmadığını ama konuyla ilgili açıklamayı diğer sanık Serdar Günay’ın yapacağını beyan etti. Bu beyan sanıklar arasında bir iş bölümü yapıldığını açıkça ortaya çıkarmıştır, bu iki sanığın da öncelikle tutuklanmalarına karar verilmesi gerekmektedir.
Sanık sorgusunda devamla; gaz izleme kendilerini arayınca, gidip ölçüm yapıp
araştırdıklarını; ayaklar seri olduğu için her ayakta 3 -4 defa top atımı olabildiğini ve uzun sürdüğünü; klasik ayaklarda sürekli dinamit atımı olduğunu; dinamitçilerin defter tuttuğunu; vardiya sonunda gaz ölçümlerinin kendisine geldiğini ve bunlara göre gaz ölçüm defterini tuttuğunu, vardiyasındaki amirin kendisine söylediğini ve onun da yazdığını; sabit sensörlerin 4 saniyede bir ölçüm yaptığını; kendilerinin vardiya aralarında en temiz değerleri almaya çalıştıklarını, çalışma olmadığında ayakta dinamit atımı yapılmadığı sırada ölçüm yaptıklarını; el ve sabit sensörler arasında 5 ppm den fazla fark varsa cihaz bakıma haber verdiklerini; Harun Yıldırım’ın cihaz bakımdan sorumlu olduğunu; çalışmayan veya anlamsız değer veren sabit sensör olmadığını; rekuplardaki kabloların koptuğu yerler olduğunu, o yüzden sabit sensörlerin enerjisinin bittiğine denk geldiğini, hemen haber verilip onarıldığını; her dinamit atışına yetişemediklerini ya da haber verilmediği olabildiğini; sensör sayısı ile ilgili mevzuatta sayı olmadığını; havalandırma projesinde yetkisi olmadığı, görevli olduğu panoda havalandırma konusunda şikayet olmadığını; ocakta terleme ve ısı artışı gördüklerinde müdahale ettiklerini, S3 üçüncü ayakta sıcak kömür çıktığını özellikle sıcak kömürün  tamamını çıkardıklarını; sıkıntılı kısımlarda ağaç tahkimat kullanmasının zorunlu olduğunu, bu konuda mevzuatta bir sıkıntı olmadığını bildiğini; 2012 yılında maskesini kontrol için bıraktığını, başka bilgisi olmadığını, Harun Yıldırım’ın görevi olduğunu;  kendisinin maden teknikeri olduğunu ve risk yönetimi yapma yetkisi bulunmadığını; olay gününden 5 gün sonra U3 olay bölgesinden geçtiğini, ağaç ve borular yanmış olduğunu gördüğünü; dördüncü bant başından 149 irtibat kapılarına kadar geçtiğini, 35 40 metreyi emekliyerek geçtiğini, sıcaklık olduğunu, yangın olmadığını, taşların sıcak olduğunu ve tavanda göçmeler gördüğünü; ağaç kama ve bantların yandığını gördüğünü ama sebebini anlayamadığını, fanın çalıştığını ama çok terletici bir sıcaklık olduğunu beyan etti.
Maden teknikeri olan tutuksuz sanık Mehmet Uçgun sorgusunda özetle; vardiya amirinin verdiği talimatlar doğrutusunda genelde A0 mekanize panoya gittiğini ve gaz ölçümleri yaptığını; kendi vardiyalarında S panosuna ve U3 bölgesine Yüksel Akcan ve Hüseyin Demir’in gittiğini; bölgesinde 6 sabit sensör bulunduğunu, bunları vardiya başından sonuna kadar kontrol ettiğini; sonraki vardiya amiri gelmeden bırakmadığını, herhangi sorun olduğunda çalışmayı durdurduğunu; çalıştığı panodaki bütün dinamit atımlarına gittiğini; ama klasik ayaklarda her an emniyetçi olmadığı için emniyetçisiz dinamit atımı olabildiğini; ölçüm değerlerini vardiya amirine verdiklerini ve Refik Bostancı’ya bildirdiklerini onun da defteri doldurduğunu; el cihazıyla ölçümleri vardiya başı hava başında yaptıklarını ve değerin hangi dereceye kadar düştüğüne baktıklarını; ocağın her yerinde aynı ölçüm değerinin olmasının mümkün olmadığını; dinamit atımlarında değerlerin 500 ppm’e kadar çıktığını, normale dönmesinin 15-20 dakika sürdüğünü beyan etmiştir.
 
Maden teknikeri olan tutuksuz sanık Saltuk Alpdemir sorgusunda; bazı panolarda sürekli emniyetçi ile çalışıldığını ama bazılarının ise sürekli takip edilmediğini çünkü yetişilemediğini; dinamit atımı için delikler delindiğini, dinamitçi ve ustanın sıkma yapıtığını ve çalışmaya ara verildiğini; dinamit atılan yerde bir kere ölçüm yapıldıktan sonra bir daha ölçüm yapılmadığını, üretim yaparken bununla ilgili sıkıntı yaşamazdıklarını; üçüncü ayakta sıcaklık olduğu ve emniyetçilerin bunu bildiğini, ve sıcak kömür alındığını, bölge rahatlatılana kadar çalışıldığını, sıcak kömürün olayın büyümemesi için alındığını; kendisinin ölçüm cihazı olmadığını; çalıştığı üç ay boyunca U3 bölgesine hiç gitmediğini; gaz maskesini üç aydır kullandığını, hiç kontrol edilmediğini;kendisinin ayakların tahkimatından sorumlu olduğunu ve şimdiye kadar bir sıkınıtı yaşanmadığını; bandın yandığını, ağaç kamaların yandığını gördüm olay yerine kadar gitmediğini; olay yerinin 50-100 metre gerisine kadar gittiğini ve önünde göçük olduğunu; genzi yakan koku ve duman olduğunu ve sıcaklığın yüksek olduğunu beyan etti.
Vardiya teknikeri tutuksuz sanık Serdar Günay sorgusunda;  panodaki tahkimat, gaz ölçümü, emniyet gibi konularda vardiya amirinin direktifleri doğrultusunda çalıştığını; görevli olduğu panodaki tüm sorumluluğun kendisinde olduğunu; S,H, A0 panolarında çalıştığını; vardiya amirinin emri ile S2 ve S3 yarı mekanize ayağı gezdiğini; sonra S3 ikinci ayaktan çağırdıklarını söylediklerini, kendisinin de S3 hava çıkışına gittiğini; hava çıkışındaki sensörün pik yapmış olduğunu, tekrar gittiğinde 250 ppm değerine inmiş olduğunu gördüğünü; fan bezlerini değiştirdiğini ve sensör değerlerinin düşmeye başladığını gördüğünü; dinamit atımı olacağı için S2 ye doğru geçtiğini, ikinci ayakta üretimi durdurduğunu, dinamit atımına başlandığını ve ayak içinde hiçbir sıkıntı olmadığını; S3 ayakta ılıman kömür olduğu; kömürün 400 450 derecede yandığını bildiğini; şef Hüseyin’e söyledim ayakta sıkıntı olduğunu söylediğini ve vardiyasını teslim ettiğini; 1-13 mayıs tarihleri arasında H ve S panolarında çalıştığını; sensör defterlerini tekniker Serhat Dinç’in tuttuğunu; dinamit atışlarında ölçüm almadıklarını, her 50 ppm üzerinde gaz izlemeden arandığını, her telefonda gidip baktıklarını ve ölçüm yaptıklarını; bacalarda emniyetsiz atış yapılmadığını ama ayaklarda emniyetsiz dinamit atılabildiğini; dinamitten sonra 15-20 dakika sonra değerlerin normale döndüğünü ama tekrar tekrar dinamit atıldığını, 8 saat boyunca da dinamit atılabildiğini; uzun süre anormal değer veren sensör olmadığını ve sensörlerin yeterli olduğunu; havalandırma ile ilgili sıkıntı olmadığını; U3 bölgesinde sorun olmadığını, 13 mayısta U3 bölgesinden en son geçenin kendisi olduğunu ve herhangi bir sıkıntı olmadığını; işçilerden de bir şikayet gelmediğini; bazı tanıkların ordaki amirlere gıcık oldukları için sıcaklık artışı olduğu ve eksiklik olduğuna dair beyan verdiklerini;  U3 bölgesinde sıkıntı olmadığını; maske bakımının düzenli yapıldığını, ocak ayında da tüm maskalerin bakımının yapıldığını ve hepsinin çalışıyor olduğunu bildiğini; ocakta risk olmadığını bu yüzden de ki risk yönetimi yapılmadığını beyan etmiştir.
Maden teknikeri olan emniyetçi tutuksuz sanık Uğur Karabulut sorgusunda; daha önce P panosuna baktığını, bu panonun kapandığını ve A0’a eklendiğini; kendisinin genelde R panosuna gittiğini; ölçümleri vardiya sonunda vardiya amirine verdiklerini ve deftere yazıldığını; R panosunun tam mekanize olduğunu, fazla dinamit atımı olmadığını, sabit sensörlerin çalıştığını;  ölçüm almaya vardiya başinda başladıklarını ve ayak içinde oldukları sürece devamlı ölçüm aldıklarını; gaz izlemeden aradıklarında önce şalterciye sorduğunu, gidip baktığını, sorun varsa vardiya amirine bildirdiklerini; el cihazı tertip kağıtları olduğunu; dinamit atımından sonra havanın vardiya sonuna kadar temizlenmediğini; bulunduğu panodaki havalandırma ve fan bezleriyle ilgilendiğini; S panosuna gitmediğini; ocakta ağaç kama kullanıldığını; maske bakımlarının Harun Yıldırım tarafından yapıldığını, kendi maskesinin 13 aydır bakımının yapılmadığını; S panosu 340 bölümünde kurtarma çalışmalarına katıldığını, orada hava ters olduğu için yanık kokusu olduğunu beyan etmiştir.
Askerde olan üç sanık dışındaki sanıkların ifadeleri alınmış olmakla, sanık müdafiilerine savunmalara ekleyecekleri hususlar soruldu. İlk olarak Can Gürkan müdafiisi Av. Kadir Çekin; olayın aniden geliştiğini, soruşturma aşamasında savcının tutumunun kendilerine karşı olduğunu; linç tavrı sergilendiği, olayın nedeni anlaşılmasın müvekkileri üzerinde kalsın diye çabalanmış olduğunu iddia etti. Can Gürkan’ın ekonomi eğitimi almış olduğunu, 2013 yılının aralık ayında Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildiğini; her ocakta 3362 kişi çalışanı, her ocağın işletme müdürü, vardiya amiri ve bir çok pozisyonda bir çok görevlileri bulunduğunu, sanık Can Gürkan’ın şirketlerin idaresini ve kendisine ulaşan talepleri yerine getirme görevi bulunduğunu beyan etmiştir. Savcılığın kullanılan kül miktarı konusunda, sanki ocakta devamlı yangın varmış gibi tespit yapmış olduğunu aslında bu kadar kül miktarının alınan önlem ve tedbirleri açıkladığını; sanık müvekkiline sadece bu kişilerin neden atandığı ile ilgili suçlama yapılabileceğini böyle bir suçlamanın da olmadığını zaten personelin de konularında ehil ve uzman olduklarını; olayın aniden birden birden bire gaz püskürmesi halinde olduğunu; sensörlerin çalıştığını, verilerin pik yapması zaten çalıştığını ve olayın aniden olduğunu gösterdiğini, sensörler maksimum 500 ppm ölçebildiğini, sensör verilerinin ortalaması diye bir şey olamayacağını; sensör verilerinde sürekli yükselme varsa yangından bahsedilebileceğini; ocakta ısı sensörü olma zorunluluğu bulunmadığını; bilirkişilerin sanıkların aleyhine delil ürettiklerini; havalandırma değiştirilmeseydi, daha fazla oksijen ile yangın artacağını; vardiyadaki insan sayısından daha fazla hava verildiğinde ocağın yanacağını; havalandırma palnlarının kamu kurumlarınca onaylandığını; maskelerin 2009 yılında alındığını ve 15-20 yıl kullanma süreleri olduğunu; sanıkların masum olduğuna inandığını ve bu insanların savunmasını yapmaktan onur duyduğunu beyan etmiştir.
Can Gürkan müdafiisi devamla; ocak satın alındıktan sonra mekanize üretime geçildiğini bu yüzden üretimde artış olduğunu, planlanan üretiminin 2013 yılı için 3,5 milyon ton olarak MİGEM’e bildirilmiş olduğunu, 2014 yılı için planlanan 2.8 milyon ton olduğunu ve MİGEM’in onayından geçildikten sonra üretim yapıldığını; teknik nezaretçi defteri ile ilgili teknik nezaretçinin savunma yapacağını; üretim zorlamasının mümkün olmadığını, makineler  ve işçi sayısının artımı ile üretimin arttığını ve mekanize üretime geçildiği yönünde savunmalarını tamamlamıştır.
Ramazan Doğru müdafiileri Av. Ömer  Fatih Şimdi ve  Av. Ali Rıza Belgin savunmalarında; müvekkilerinin ayın yarısından fazlasını şehir dışında geçirdğini, satın alma yetkisinin bulunmadığını, yetkilerinin dar olduğunu, resen yapabileceği icrai husus bulunmadığını; yönetim kurulunda alınan kararlar uyarınca talimatlar doğrultusunda yapılan işleri kontrol ettiğini; kendisine iletilen eksiklikleri yönetim kuruluna ilettiğini; genel müdürün herşeyi bilmediğini ama bileni bildiğini; ilgili müdürlerin yönetim kurulunda hazır bulunduklarını ve taleplerin karşılıklı ilk ağızdan iletildiğini; çalışan temsilcisi atama yükümlülüğü yerine getirildiğini, yasa gereği kurullar kurulduğunu ve bu kurulların çalıştığını;  işveren defteri ve teknik nezaretçi defterileri bulunduğunu; olay ile Ramazan Doğru arasında illiyet bağı bulunmadığını; müvekkillerinin fikri takip yaptığını, iş sözleşmesi de olmadığını, vekaletnamenin görev sınırını çizen tek belge olduğunu; Migem ve iş müfettişlerinin denetim yaptıklarını,  9 tane rapor bulunduğunu ve bir tanesinde dahi olumsuzluk tespit edilmediğini; Migem ve Bakanlık yazışmaları da işletme müdürü tarafından yapılmaktadır; teknik verilerin olay günü ani bir gaz deşarjının olduğunu ortaya koyduğunu;  sensör verilerinin arada düştüğü için yangın göstergesi sayılamayacağını; havalandırma konusunda TKİ ve MİGEM’in havalandırma planını eleştirmediklerini; seri havalandırmanın mevzuata uygun olduğunu, Enerji Bakanlığı, TKİ , Migem ve Bakanlık müfettişlerinden eleştiri gelmemiş olduğunu; müvekkillerinin satın alma yetkisi olmadığını, koordinasyon görevi olduğunu; kendisine iletilip de yerine getirmediği eylem bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Sanık Akın Çelik müdafiisi Av. Yusuf Koçyiğit; olayın şekline, kusur ve sorumluluklara dair sözde bilim  insanlarının ve siviil toplum örgütlerinin sözde mütalaalar verdiklerini; bir kısım siyasilerin de gerçekten bu olayın neden meydana geldiğini araştırmak yerine olayın oluş şeklini sadece işveren ve vekillerinin sorumluluklarından bahseden açıklamaları bulunduğunu; çalışanların ifadelerinin de çelişkili olduğunu, kömürün sıcak çıktığı şeklindeki beyanlara itibar edilebileceğini;  bu iddiayı tam olarak reddetmediklerini; söz konusu ısı artışına ilişkin bilirkişiler, S paosuna gitselerdi, burada var oldupu birkaç derece kabul edilebilecek olan ısı artışının sebebinin oradaki makineler olduğunu tespit edeceklerini; ocak içinde oksijen verileri ölçüldüğünde yasal sınır altında kalan değer olmadığını, O2 azaldığı ve karbondioksit artışının aynı zamanda olduğu bir veri olmadığını, ancak böyle bir ters orantı varsa içten yanmadan bahsedilebileceğini; olayda sabotaj ihtimali olabileceğini;  enerji sektöründeki artan ivmeye engel olmak çabası, dirensoma grubunun kurulması, kömürü sobada bile görmek istemeyen marjinal grupların, ideolojik örgütlerin somada eylem yapmasının dikkate alınması gerektiğini; S panosu üzerinde bulunan açık ocak üzerinde olay günü 3 şiddetine varan patlatmalar yapıldığını; patlatmalar nedeniyle kırılmalar yaşanmış olması ihtimali de bulunduğunu, bu patlatmalar haritalarda var olmayan boşluklar olabileceği hipotezine vardıklarına; bilirkişilerin sensör verileriyle ilgili ortalama almak suretiyle sensörlerin yaşanmışlıklarını ortadan kaldırdıklarına; havalandırma sisteminin seri değil karma sistemle yapılan bir havalandırma olduğunu; yetersiz olmadığını, bilirkişi raporunda manipülasyon olduğunu iddia etmiştir.
Sanık İsmail Adalı müdafiisi Av. Faruk Çalışkan beyanlarında; müvekkiline kusur izafe edilmediğini; İbrahim Tire’nin üretim departmanında değil, hazırlık biriminde görevli olduğunu beyan etmiş, yeniden keşif yapılmasını talep etmiştir. Teknik nezaretçi olan müvekkilinin, iki haftada bir doldurduğu teknik nezaretçi formlarını Ali Uluğ’a sunduğunu, Ali Uluğ’un ruhsat sahibi olduğunu ve imzası gerektiğini, Ali Uluğ’un yargılanmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu; Harun Yıldırım’ın da gaz izleme sensörlerinin bakımlarından sorumlu olmasına rağmen tanık olması, sanık olmaması kabul edilemez olduğu yönünde savunma yapmışlardır.
Mehmet Ali Günay Çelik ve bütün gaz izlemeden sorumlu sanıkların müdafii Av. Özdemir Avcı beyanında; havalandırmanın mevzuata uygun olduğunu; gaz izleme bi,riminde bulunan müvekkili sanıkların, elektriksel şebeke ve kalibrasyonla ilgili görev ve sorumlulukları bulunmadığını, zira hepsinin lise mezunu olduklarını, sensörlerle ilgili gerekli bilgiyi üstlerine verdikleri yönünde savunma yapmışlardır.
Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık müdafii Av. Murat Balcı savunmasında; müvekillerinin sensör verilerini dikkate almasalar, defterleri olması gerektiği şekilde tutmasalardı kendi hayatlarını tehlikeye atmış olacaklarını; risk değerlendirmelerini yaptıklarını; kişilerin kusuru varsa sorumlulukları olacağını illiyet bağı kurmak gerektiğini; salt bazı ihmalleri var diye sorumlu tutulamayacklarını; sensörlerin doğru ölçtüğünün belli olduğunu; buna rağmen defter kayıtlarında hata olduğu için sorumlu olduklarının söylendiğini; havalandırmanın şeklinin müvekkillerimin sorumluluğunda olmadığı yönünde beyanda bulunmuştur.
Sanık Ümit Şahin müdafii Av. Gani Engin Ulusoy; sanık müvekkilinin mağdur olduğunu;  . elektirik kablolarının şartnameye uygun olduğunu;  elektrik projelerinin TKİ zamanında yapıldığını; müfettişler geldiğinde müvekkilinin sorması üzerine projenin onaylatılmasına gerek olmadığının söylendiğini;  2005’te TKİ tarafından açılan madenin 2006 yılında hizmet alım sözleşmesi ile Parlk Teknik’e verildiğini, bu şirketin 2009 yılında teknik problem ile karşılaşıyorum/büyük riskler var deyip ihaleden vazgeçmek istediğini söyleyerek, “siz işi almıyorsanız SOMA AŞ ile anlaştım” dediğini ve  bunun üzerine TKİ tarafından sözleşmenin aynı şartlarla SOMA AŞ ile devam etmesine karar verdiğini ama bütün bunlara rağmen şirket Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan ile  Ramazan ve Akın’ın bu olayın nedenini bilmediğini iddia ettiğini; bu olayın gerçek sorumlularının Park Teknik’in yaptığı başvuruyu kabul eden TKİ yetkilileri ve SOMA AŞ’nin 2009 tarihindeki yöneticileri olduğunu; iş güvenliği denetimi yapmakla görevli ÇSGB ve İş teftiş müfettişlerinin asli sorumlu olduğunu belirterek 2009 yılındaki devre onay veren ihale komisyonu ve onay makamı, Soma A.Ş.’nin o tarihteki yöneticileri, MİGEM ve Çalışma bakanlığı müfettişleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını; 27.7.2006 tarihinde Park Teknik ile yapılan sözleşmenin, bu sözleşmenin Soma A.Ş.’ye devrinin kabulune ilişkin 20.10.2009 tarihli kararın; Park Teknik ve Soma A.Ş. arasındaki 30.10.1009 tarihli devir protokolünün ve 2009-2014 tarihileri arasındaki müfettiş raporlarının celbini talep etmiştir.
TKİ’de görev yapan yedi kontrol mühendisinin tamamının vekili olan Av. Mahmut Yılmaz, müvekkillerinin üretimle ilgili hiçbir yetki, sorumluluk ve faaliyetlerinin olmadığını; bu nedenle teknik konularda savunma yapmayacağını; müvekkillerinin çıkarılan kömürlerin kalite ve miktarını tespit edip hak edişleri belirlemekle görevli olduğunu; bilirkişi raporunun tutarsız ve mantıksız olduğunu; iddianamede Kamu İhale Kanununun dikkate alınmadığını;  sözleşme ve şartnamelerde kontrol teşkilatının görev ve sorumlulukları belli iken bu hususların göz ardı edildiğini; daha önce meydana gelen kazalarda TKİ – ELİ görevlilerinin suçlanmadığını ve yargılandığını; bu olay sistem hatasından kaynaklanmış ise müvekkillerinin değil başbakan, bakan ve  müfettişlerin sorumlu olduğunu; eğer olay teknik hatadan kaynaklanmış ise sorumlular işi yapan şirket personeli olduğunu; eknik nezaretçinin ELİ tarafından atanmadığını, atanan teknik nezaretçinin kim olduğunun şirket tarafından ELİ’ye, ELİ tarafından TKİ’ye ve TKİ tarafından MİGEM’e bildirildiğini ve atamanın MİGEM tarafından yapıldığını; TKİ’nin 2000 yılında Türkiyedeki linyit işletmelerinin yangın riski ile ilgili inceleme yaptırdığını ve bu inceleme sonucunda Türkiye’deki bütün linyit işletmelerinin yüksek yangın riski taşıdığının bilindiğini belirtmiş olayın meydana geldiği maden ocağının hemen yanındaki İmbat ve Demirexpo madenlerinde neden yangın çıkmadığını sorarak sözlerini tamamlamıştır.
Halil Sarı ve Mehmet Avcı müdafii Av. Uğur Osman Zincir; hazırlık soruşturması aşamasını, bu aşamada yapılan keşif işlemi ile düzenlenen bilirkişi raporunu eleştirmiş; müvekkillerinin üretimden sorumlu maaşlı işçi olduğunu; diğer işçilerle birlikte yer altına indiklerini; bilinçli taksir olduğunun iddia edildiğini ama bu doğru ise kendileri de yeraltına inen müvekkilerinin kendi canlarını da tehlikeye attıklarını; CMK md. 224 uyarınca yargılamanın iddianamedeki fiil ve faile hasredilmesi gerektiğini ancak iddianamede fiilin belli olmadığını; müvekkillerinin üretim zorlaması yapmak, yangının oluştuğunu ve devam ettiğini gösteren sensör değerlerini görüp ilgili kişilere haber vermemekle suçlandığını ancak müvekkillerinin sensör verilerini görme, değerlendirme yetki ve görevi olmadığını; müvekkillerinin sadece üretimden sorumlu olduklarını ve yanında el sensörleri olmadığını; madendeyken sensör verilerini göremediklerini; bilirkişi raporunun kusur atıflarına bakıldığında üretim zorlaması kısmında müvekkillerine atıf yapılmamasına rağmen iddianamende bu yönde isnatlar olduğunu; üretim zorlamasının yangına sebebiyet vermediğini; üretimin artışının üretim baskısından değil pano sayısının artması, üretim ve nakliye şeklinin değişmesi, mekanize ayakların artmasından kaynaklandığını; müvekkillerinin üretimden pay almadığını, maaşlı çalışan işçiler olduğunu beyan etmiştir.
Mehmet Uçgun, Soner Günay, Uğur Karabulut, Serdar Günay müdafii Av. Yalçın Güdül; iddianamede somutlaştırma yapılmadığını, illiyet bağı kurulmadığını; müvekkillerinden Mehmet Uçgun’un olay vardiyasında olduğunu diğerlerinin olay sırasında madende olmadığını ve bu sebeple de herhangi bir sorumluluklarının olmadığını belirtmiştir.
Nazmicem Nesemioğulları, Hüseyin Alkan, Saltuk Alp Demir, Caner Uysal müdafii Av. Erkan Gül; özelleştirmeler sonucu madenlerdeki devlet denetiminin azaldığını; ülkemizdeki bütün linyit ocaklarında yangın riskinin yüksek olduğunu; sensör verilerinde afaki ve dikkate alınmayan bir durum olmadığını; müvekkillerinin üretimden sorumlu oldukları için yanlarında taşıdıkları bir alet ve sorumluluklarının olmadığı; sözleşme gereği 1,5 milyon tonun altında üretim olduğunda şirketin cezai şart ödemesi gerektiğini; bu cezai şart nedeni ile üretim yapmanın zorunlu olduğunu ama üretim zorlaması olmadığını; müvekkillerinin üretimden sorumlu olması nedeni ile üretimden kaynaklanan bir kaza varsa bunun sorumluluğunun onlara ait olacağını ama meydana gelen kaza ister yanmadan ister gaz püskürmesinden olsun, üretim miktarı ile ilgisi olmadığını; iddianamede kusur oranlarının ve neden dolayı kusur izafe edildiğinin detaylandırılmadığını; kusurlu davranışların ne olduğunun ve bu davranışların neticeye etkisinin somutlaştırılarak illiyet bağının kurulması gerektiğini belirtmiştir.
Serkan Kocaman, Ergün Yılmaz, Harun Güneş ile birlikte toplam onsekiz sanığın müdafii olan Av. Aytaç Yüksel kömür yangını varsa karbonmonoksit değerlerinin bir artıp bir azalmayacağını, yavaş yavaş ve sürekli artacağını; karbonmonoksit değerlerinde iniş çıkış varsa bunun dinamit atımından kaynaklandığını; madendeki sıcaklık sensörünün doğru veri üretmediğini; mx4 el sensörlerinin hem karbonmonoksit hem de sıcaklık verilerini ölçmekte olmasına rağmen bu verilerin karbonmonoksit kısmı bilirkişi raporuna alınırken sıcaklık verilerine ilişkin ölçümlerin alınmadığını belirtmiş; temel olarak bilirkişi raporunu eleştirerek müvekkillerinin hiçbirinin sorumlu olmadığını iddia etmiştir.
Yalçın Erdoğan ve Fuat Ünal Aydın müdafii Av. Turgay Konyar; madenin çok büyük olduğunu bu nedenle müvekkillerinin madenin her tarafından haberdar olmasının mümkün olmadığını; müvekkillerinden Yalçın Erdoğan’ın işinin el sensörü ile gaz ölçümü yapmak olduğunu; müvekkilin kullandığı cihazın 12075NS_0011 seri numaralı sensör olduğunu; Mx4 model el sensörünün ısı ölçümü yapar cihazda sıcaklık verisini gösteren ekranın olmadığını, cihazın sıcaklık verilerini hafızasında tuttuğunu ama o an sadece karbonmonoksit değerlerini gösterdiğini; olay anında madende değilse olan olaylardan sorumlu tutulamayacağını; Yalçın Erdoğan’ın olay günü saat 16-24 vardiyasında görevli olduğundan o gün olan olaylardan sorumlu tutulamayacağını; sektörün en büyüklerinden olan şirkette işin doğası ve sürdürülebilirliği gereği herkesin sorumluluk alanının işveren tarafından belirlenmesi gerektiğini; müvekkillerinin kendi görev ve sorumluluk alanında olmayan sabit sensörler veya gaz maskeleri gibi işler nedeni ile sorumlu tutulamayacağını; müvekkilinin gaz maskelerinin ne zaman ne şekilde denetlendiğini kontrol etmek veya deftere bakmak yükümlülüğü olmadığı gibi sensör sayısını ve yerini belirleme konusunda yetkisi olmadığını; diğer müvekkili Fuat Ünal Aydın’ın 10 kilometrelik alanda kendisine gelen tüm aksaklıklarla uğraşmaya çalıştığını; yaptığı işin, maden içindeki havanın mevzuata ve madenin koşullarına uygun şekilde dağıtılması olduğunu; ancak bunun için eğitim almadığını zaten eğitim almasının gerekmediğini, bu konuda elinden geleni yaptığını; müvekkilinin asli işinin havanın fiziksel niteliğini ölçmek ve dağıtımını yapmak olduğunu, havanın içindeki gaz değerleri ile ilgili sorumluluğu olmadığını; devre rağmen devletin sorumluluğu devam ettiğini; madenin TKİ tarafından işletildiği dönemde kaza sayısı çok azken özelleştirme sonrası çok sayıda iş kazası ve ölüm olduğunu; teftiş sorumluluğu olan kişiler bu dosyanın içine girmeden savunma yapmanın mümkün olmadığını beyan etmiştir.
*Bu yazı  SHD-Sosyal Hukuk Dergisi‘nde yayımlanmıştır.