[ Buket Olcay ]
Soma katliamının yargılamasının 3. celse bloğuna 18 ağustos 2015’te başlandı. Daha önce askerde olan sanık Erdem Canbaz ifadesinde; 9 aydır yer altı emniyet biriminde mühendis olarak çalıştığını, emniyetle ilgili eğitimi olmadığını ama işçilerin güvenli çalışmaları için emniyetlerini sağladıklarını; vardiya amiri Hilmi Kazık’ın sorun olduğunda kendisine telefonla ulaştığını; vardiya amiri nereye uygun görürse o bölgede çalıştığını; ölçüm kayıtlarında ölçüm aldıkları pano ve ayakların isimlerini not aldıklarını; kömürü genişletmek için yer altında dinamit kullanıldığını ve bu sırada karbonmonoksit oranının 50 ppm üzerine çıktığını beyan etti.
Mahkeme heyetinin ocaktaki ısınma ile ilgili sorusu üzerine sanık Canbaz, ısı artışını, işçilerin de makinelerin de çalıştıkları için ısı yaydıkları ile açıkladı. Sanık ifadesinin devamında, dinamit atımı sonrası ayağın havasının 15-20 dakika içerisinde temizlendiğini, bazı yerlerde karbonmonoksit biriktiğini ve üretim yapıldığında bunun da ortama yayıldığını bildiğini; sabit sensörlerin el cihazlarına göre daha geç algıladığını; karbonmonoksit oranı 50 ppm üzerine sadece dinamit atımında çıktığını; sorun çıktığında gaz izlemenin ya da vardiya amirinin onlara ulaştığını; el cihazlarının kalibrasyonun yer üstündeki bir ekipçe yapıldığını ama ne sıklıkta yapıldığını bilmediğini; el cihazlarının sabit sensörlere göre daha hassas olduğunu; gaz ölçüm defterine kendisinin de kayıtları yazdığını sabit sensör verilerinin de yazıldığını ve defterilerin gerektiği şekilde tuttuklarını; dinamit atılmış havanın değerlerini deftere yazmadıklarını; sıcaklık artışı da ocak yangınlarının da olmadığını; riskli yerlerde emniyetçiler olmadan dinamit atımı yapılmadığını ama risk olmayan bölgelerde yapıldığını; olay günü 16-24 vardiyasında çalıştığını, vardiyaya başlamak için bekledikleri sırada haber verildiğini; ocağa 3. bant boyundan girdiğini yangın görmediğini ama soğutma için su tutulduğunu gördüğünü; amirlerinin hava akımının ters çevrileceğini söylediğinde yukarı çıktıklarını ve bir daha da ocağa inmediğini, iş güvenliği uzmanı belgesi olmadığını; iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili eğitim almadığını; emniyet bölümü ile ilgili de diğerlerinden farklı eğitim almadığını, işi çalışırken vardiya amirlerinden ve diğer mühendislerden öğrendiğini beyan etti.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/222 E. sayılı dosyası ile birleştirme kararı verildi ve davaya, bu dosyadan daha önce sanığın talimatla ifadesi alınmış olan dosyada tutuksuz yargılanan sanık daimi nezaretçi Mehmet Erez’in ifadesi ile devam edildi. Sanık ifadesinde; sadece hazırlık biriminde daimi nezaretçi olduğunu, baca ilerlemeleri sırasında sorun olduğunda müdahale etme görevi olduğu; şirkette 4 daimi nezaretçi olduğunu; şirketin talebi doğrultusunda Ertan Ersoy’un daimi nezaretçilik görevini sözlü olarak kendisine bildirdiğini; taşınabilir gaz ölçüm cihazı taşımadığını beyan etti.
Mahkeme heyeti şirket kayıtlarında daimi nezaretçi olarak görülen sanıklar Hilmi Karakoç, Hüseyin Alkan’a daimi nezaretçi olarak görevlerinin neler olduğunu sordu. Hilmi Karakoç daimi nezaretçi olduğundan haberi olmadığını kimsenin kendisine bilgi vermediğini ama atanmış olabileceğini söyledi.
İşçiler Çalıştıkları İçin Isı Yayıyorlardı
Bu ifadelerin de tamamlanması ile, önceki iki celse boyunca müşteki vekilerinin talepleri doğrultusunda verilen ara kara uyarınca, aralarında ast-üst ilişkisi yani menfaat çatışması bulunan sanıkların aynı olan müdafiilerin istifa etmişlerdir.
Aralarında menfaat çatışması olan sanıkların müdafiilerinin değişmesi ile şimdiye kadar verdikleri ifadelerde değişklik olup olmadığı hususu sorularak usuli işlem tamamladı. Sanıklardan ifadesini değiştiren olmadı.
4857 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesi uyarınca cumhuriyet savcısı, sanık müdafii ve müşteki vekillerinin sanıklara doğrudan soru sorduklara aşamaya geçildi. İlk sanık olan katliam tarihinde Soma Kömür İşletmeciliği A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı Can Gürkan’ın doğrudan sorgusu tam gün sürdü.
Savcı, Can Gürkan’a madene yaptığı çok miktardaki yatırımın ne kadarının işçi sağlığı güvenliğine harcandığını, belgesi olup olmadığını sordu?
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı sanık Can Gürkan cevabında üretim için yaptığı yatırımların tamamının aslında işçi sağlığı güvenliği yatırımları olduğunu çünkü tamamının mekanize sisteme harcandığını, gelişmiş teknoloji yatırımlarının öncelikle işçi sağlığı güvenliği yatırımları olduğu, madencilikte yapılan yatırımdan ancak 7-10 yıl sonra kâr etmeye başlandığı, Soma bölgesinin mekanize için zor bir alan olduğunu, kendilerinin daha çok işçi sağlığı ve güvenliği için ve uzun vadeli madencilik için bu yatırımları yaptıklarını söyledikten sonra yatırım belgelerini sunmak istedi.
Mahkeme heyetinin bilirkişi, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TBMM komisyon raporlarına atıfla malzemelerdeki eksiklikler, bantların alev yürütmez özellikte olmadıkları ile ilgili sorusu üzerine, sanık alev yürütmez bantların alımına işletme bünyesinde karar verildiğini, kazadan önce alev yürütmez bantlardan haberdar olmadığını, yer altında tamamen çelik tahkimat kullandıklarını, teknik bir konu olduğu için aralarda ne kadar ahşap tahkimat kullanıldığını bilmediğini ama firma olarak 25 yıl önce ahşap tahkimat kullanmayı bıraktıklarını; 2010 yılı itibariyle toplam 5300 maske aldıklarını beyan etti.
İsmail Adalı müdafiinin işletmenin işleyişi ile ilgili sorusu üzerine; sanık Can Gürkan şirketin işleyiş ve görevleriyle ilgili işletme müdür ya da genel müdür yardımcısı pozisyonundakilerin işletmeyi yönettiklerini, işletme müdürü Akın Çelik’in altında beş-altı tane teknik birimlerde görevli mühendis olduğunu; bu müdür yardımcılarıyla işletmenin yönetildiğini, İsmail Adalı’nın sorumlu kıdemli baş mühendislerden biri olarak üretimden sorumlu olduğunu; ocaktaki hiyarşi ile ilgili sorusu üzerine; tüm baş mühendislerin işletme müdürüne bağlı olduğunu; baş mühendisler arasındaki asıl kıdem ilişkisini Akın Çelik’in bileceğini; işletmede uzmanlık sistemi kurduğunu, her birimin kendi konusunda uzmanlaştığını, görevlendirmenin de bu uzmanlıklara göre yapıldığı; sanık müdafiilerinden Av. Mahmut Yılmaz’ın TKİ mühendisleri ile ilgili sorusu üzerine, kontrol şube müdürünün ne iş yaptığını bilmediğini; ocağa alınacak ağır makinelerin kendilerinin inisiyatifindeki yatırımlar olduğunu; diğer sanık müdafiilerinin soruları üzerine; Migem ve Bakanlık teftişlerinin belli periyotlarda olduğunu ama periyotlardan haberi olmadığını, işletme müdürü ve genel müdürün bunları birlikte yürüttüğünü, eksikliklerin bunların yetkisini aştığı zaman kendilerine geldiğini; olay öncesi müfettiş raporlarında hiçbir eksiklik tespit edilmediğini bildiğini; güvenlik konusunda eksiklik tespit edilmesi halinde ilgili birim sorumlusunun giderdiğini; eksiklik varsa ve teftiş raporunda yazılmadıysa bu müfettişin sorumluluğunda olduğunu, hangi birimde eksiklik varsa o birim sorumlu olduğunu söyledi.
Eksiklik Müfettiş Raporunda Yazılmadıysa Bu Müfettişin Sorumluluğundadır
Müşteki vekillerinin soruları üzerine; 2009 yılındaki devirde Bahtiyar Ünver’in raporundaki eksikliklerden de rapordan da haberi olmadığını; madencilikte her zaman metan ve su yangını riski olduğunu, madenciliğin standart risklerini her madencilik firmasının gördüğünü, buna göre hareket edildiğini; 100 kişilik bir emniyet birimi olduğunu toplam dört yüz bin TL maaş ödemesi yapıldığını, bu birimi riskleri standart görmedikleri için kurduklarını; Park Teknik’ten 700 işçi devredildiğini Park’ın kendi işçilerine de bu uyarıda bulunmadığını; Bahtiyar Ünver’in 2008 yılındaki raporunda tavan taşının nasıl kırılması gerektiği ve kırılmamasından doğan tehliklerle ilgili olduğu, bu raporun tehlikeli bir rapor olduğunu kendilerine verilmesi gerekirken verilmediğini, bu hususun olaydan sonra öğrendiklerini; basiretli bir tacir olarak kendilerinden gizlenmiş raporlar ve bilgilerle ilgili yasal yollara başvuru yapmadıklarını beyan etti.
Mahkeme heyeti: Can Gürkan’ın Park Teknik devrinden hatta 2007 yılından itibaren ticaret sicil kayıtlarına göre yönetim kurulu üyesi olduğu ve her yönetim kurulu üyesinin münferiden imza yetkisi verildiğini belirtti.
Sanık Can Gürkan devamında; olay yerinin neresi olduğunu savcılık aşamasında öğrendiklerini; ilk günkü açıklamalarının afaki olduğunu, bilgi eksiklikleri olduğunu; olay yerinde bulunan işçilerin beyanları alındıktan sonra ancak olayın nerde olduğunu anlayabildiklerini; kömür yangını olsaydı o bölgede kurtarma yapılmasının imkansız olduğunu; Bahtiyar Ünver ‘in en komplike maden kazası olduğunu ve bunu araştırmanın 10-15 milyon dolarlık bir bütçe gerektirdiğini söylediğini bildiğini; üst düzey mühendislerinin çoğunun 25-30 senelik deneyime sahip olduklarını; kadrolarının Türkiye standartlarına göre deneyimli ve inisiyatif alabilecek niteliğe sahip olduğunu; Soma’da 150 maden mühendisi çalıştığını ve Türkiye’de bu sayıda mühendis çalıştıran başka maden olmadığını; madenin tahsisini kimden istediği sorusu üzerine; görüşmelerin Ramazan Doğru tarafından yapıldığı; Park’ın yatırımı için ilk olarak 55 milyon ödediklerini; Park Teknik’in neden ocağı sattıklarını sormadıklarını, satmak istediklerini onların da aldığını; Park la kendisinin herhangi bir görüşmesinin olmadığını; Soma bölgesinde 150 milyonu öz sermaye 350 milyonu kredi olmak üzere 500 milyonluk yatırım yaptıklarını, maden dışı inşaat sektöründen 150 milyon öz sermayeyi madene yatırdıklarını, elde edilen taşınmazları teminat gösterdiklerini ve madencilik için kredi aldıklarını; madencilikte ek yatırım olmaksızın düzenli yapılan, işleyiş için gerekli yatırımlar vardır, en büyük kredi finansörlerinin Yapı Kredi Bankası olduğunu, Yapı Kredi’nin kredi güveni için raporu olduğu, değerlendirme raporları varsa da kendilerinin bilmediğini, şu anda zorda olduklarını ama hala kredileri geri ödeyebildiklerini; işletme ve yatırımlarının sigortalanmadığını ifade etti. Termik Santral alacak mısınız, sorusu üzerine Gürkan almayı düşünmediğini belirtti.
Bölge müdürü Haluk Evinç’in olay sırasında Işıklar Maden Ocağı’nda işletme müdürü olduğunu; Hayri Kebapçı’nın teknik genel müdür olduğunu ve plan projenin Hayri Kebapçı’dan geçtiğini bu kişilerin niye yargılanmadıklarını bilmediğini; yerüstünde çalıştırıldığı gösterilen yeraltında çalışan ve ölen madencilerden haberdar olup olmadığı sorusuna ise teknik bir konu olduğunu bilmediğini söyleyerek firmalarının kurumsallık iddiasını anlattı.Olayı şirketin ve ocağın yönetici ve yetkililerinden değil de sendika temsilcisi Taner Bey’den öğrendiğini beyan etti.
Can Gürkan, Ramazan Doğru ile aralarındaki husumet ile ilgili soruya, konuyu detaylı aktardığı TBMM komisyon raporundaki beyanlarının eksik ve hatalı olarak tutanağa geçirildiği iddiası ile cevap verdi; oysa Komisyon oturumları sırasında sesli ve görüntülü kayıt olduğu gibi ayrıca iki stenograf bulunmaktadır.
Ocağın ihalesiz devri ile ilgili soruya; kendilerinin daha önce bu usulle devir almadıklarını ama daha önce başka firmalarda bu usulle devredilmiş ocaklar olduğunu bildiğini; Ramazan Doğru ya da Akın Çelik’in risk var demesi halinde, müdahale edileceğini ve kapatılacağını daha önce Merzifon’daki ocağı bu yüzden 35 milyon zarar ile kapattıklarını, Eynez için de risk var deselerdi kesinlikle ocağı kapatacaklarını; kaza olursa 35 milyon değil 350 milyon zarar olacağını ifade etti.
2012 hazırlanan ama gerçekleştirilmeyen S panosu ile ilgili havalandırma revize projesi, havalandırmadaki eksikliğin en azından olaydan 2 yıl önce tespit edilmiş olmasına rağmen projenin uygulamaya geçirilmemiş olması S panosundaki kayıp sayısını çok çok arttırmış olduğu dosyadaki raporlarda da değinilmiş ve vurgulanmıştır. Bu projenin kendilerince hazırlanmış olmasına rağmen uygulanmamış olması ile ilgili soru üzerine; işletmenin bu işleri kendi bütçesi olan daimi harcama bütçelerinden gerçekleştirildiğini, işletme ile TKİ arasında yapılarak yönetim kuruluna gelmediğini, ek bütçe gerektiren bir proje olmadığını, 100-200 bin TL lik yatırım olduğu için kendilerine gelmesini gerektiren bir durum olmadığını, zaten devamlı yeni yollar panolar açıldığını; katliam sonrasında yapılan basın açıklamasında nerede bulunduğu sorusuna; o sırada bankacılarla kazayla ilgili alınması gereken önlemler için görüşmede olduğunu belirtti.
Şirket Yetkililerinin Katliam Sonrası Yaptığı Basın Açıklaması Sırasında Can Gürkan Önlemleri Tespit Etmek İçin Bankacılarla Görüşmedeymiş!!!
Raporlarda da belirtildiği gibi maden mühendisleri ile taşeronlar arasındaki maaş farkı olduğu mühendislerin 2-3 bin tl alırken taşeronların 6 bin TL maaş neden aldığının sorulması üzerine Gürkan; konuyu bilmediğini, primle beraber en düşük maaşın bordroda 5 bin tl göründüğünü, maaşların işletme müdürünün takdiri olduğunu beyan etti.
Dayı başı (taşeron) ve üretim baskısı sorusuna; üretimin %80’inin mekanizasyondan kaynaklandığını söyledi. Bilirkişi raporlarında ise ocakta tam mekanize üretim olmadığı vurgulanmaktadır.
Ramazan Doğru’nun CMK 201 uyarınca doğrudan soru ile ifadesi devam etmiştir.
Cumhuriyet Savcısının havalandırmanın ters çevrilmesi hakkındaki sorusu üzerine; daha öncekli beyanlarını olay günü aktardığını ayrıca mayıs ayı başında yeni fanın geldiği, fanın takılacağı 80 metrelik galeri açıldığı, yeni fanın 18 Mayıs gibi takılmasının planlandığını; eski imalat ve kapanan alanların barajlanarak yoğun kül enjekte edildiğini, barajın önüne de monoksit ve metan sensörlerinin yerleştirildiğini; 2002 yılında Geventepe’de işletme müdürü olduğunu, 2005 yılına kadar taşeron sistemi olduğunu ama sonrasında vazgeçtiklerini; müdafiisinin sorusu üzerine; para harcama yetkisi olmadığını, Eynez ocağıyla ilgili yazılı ya da sözlü hiçbir eksiklik bildirilmediğini, bildirilse hemen eksikliği gidereceklerini; diğer sanık müdafiilerinin soruları üzerine; işletmenin kendi ihtiyaçlarını kendilerinin belirlediklerini, kendisinin inceleyip yönetim kuruluna sunduğunu; bandın özelliğini ilgili birimin belirlediğini; yönetim kurulu başkanının genel müdür olarak kendisinden de, genel müdür yardımcısından da işletme müdüründen de bilgi alabileceğini; sanık İsmail Adalı’nın müdafiinin sorusu üzerine; İsmail Adalı’nın işletme müdürü Akın Çelik’in birinci derece yardımcısı olduğunu, Akın Çelik olmadığında onun herşeyden sorumlu ve her türlü işlemle yetkili ve görevli olduğunu, işletme müdür yardımcısı olarak imzası bulunduğunu; Emir Usta’nın nakliye bandıyla ilgilendiğini ve direk İsmail Adalı’ya bağlı olduğunu; Akın Çelik varken İsmail Adalı’nın üretimle ilgilendiğini; Akın Çelik yokken diğer birimlerle ilgili de talimat verme yetkisi olduğunu, üretim alanının panolardaki ayaklar olduğunu ve bunlardan İsmail Adalı’nın sorumlu olduğunu; iş tanımlarının çalışanlara verilip verilmediği sorusu üzerine, verilip verilmediğini bilmediğini; sanık Ertan Ersoy müdafiinin işletmede kaç müdür yardımcısı olduğu ve görev alanlarının neler olduğu sorusu üzerine,bunun işletme müdürünün takdirinde olduğunu, kendisine istediği kadar yardımcı atadığını beyan etti.
Müşteki vekillerinin sorularına cevaben Doğru; “birimlerin talep etmesiyle işletme müdürü ve benim onayımdan sonra yönetim kuruluna sunulur ve alınır; ben yönetim kurulu ile işletme arasında köprü görevi görürüm; işletmelerden iş sağlığı güvenliği ile ilgili bir talep geldiyse mutlaka yönetim kuruluna iletmişimdir” dedi. Sanığın adli sicil kaydında bulunan ölümlü iş kazalarından kaynaklı cezalarının sorulması üzerine; zaman içinde böyle kazaların olduğunu ne kadar isteseler de önüne geçemediklerini, 2005’ten sonra 40 milyon ton kömür ürettiklerini; Eynez’deki projeler ile ilgili soru üzerine, ocağın tüm alt yapısının TKİ dönemninde yapıldığını, Park Teknik’in 2006 dan sonraki ihale ile Park’ın devam ettiğini, kendilerinin 2009 yılında hazır halde işletmeyi ana yolları ve alt yapısı hazır şekilde devraldıklarını; Park Teknik’ten devraldıktan sonra büyümeye ilişkin neler yaptıkları sorusu üzerine; havalandırma sisteminin üfleyici tipten emici tipe dönüştürdüklerini belirterek “2012 yılındaki havalandırma revize projesindeki yapılması öngörülen galerinin iptal edildiğini cezaevinde müfettişlerden öğrendim; ek havalandırma bacasını kurmuştuk 19 mayısta devreye girecekti; Park Teknik’in en önemli sorunu kalifiye personel bulamamasıydı; zaman içinde binlerce yol sürüldü, yeni galeriler açıldı, 140 kotundan 340 kotuna gidilen havalandırmanın iyileştirildi” dedi.
Ramazan Doğru ifadesine devamla; her ay klasik ayaklarla ilgili TKİ’ye düzenli bilgi verdiklerini; klasik ayakların ayda en fazla 12-15 metre ilerleyebildiğini ve ayda en fazla 30 bin ton kömür çıkarılabildiğini; üretim miktarlarımızın sadece klasik ayak üretimiyle olamayacağının görüleceğini; A panosundaki mekanizenin yeni kurulduğunu, ocakta 2011 yılı eylül ayından beri mekanize üretim olduğunu; 220-270 kotları arasındaki R ve P panolarının tam mekanize panolar olduğunu, R panosunda üretim olmadığını; işletme projesinin ocak açılırken TKİ tarafından yapıldığını, TKİ ve MİGEM’e düzenli gönderdikleri evraklar olduğunu, dosyada ise işletme projesinin neden olmadığını bilmediğini; yönetim kurulu düzeyinde görevi olmadığı, kazadan sonra 2. gün sorumluluğun kendisinde olduğunu gördüğünü, yetki devirlerinden haberi olmadığını, yönetim kurulundan kendisine böyle bir sorumluluk hakkında bilgi verilmediğini beyan etti.
Müşteki vekillerinin sorularına cevaben Doğru; “daha önce A panosunda 35 milyon zararla sonuçlanan tahkimatların bırakılarak panonun kapatılması kararını ortaklaşa verdiklerini, A panosundan metan aldıklarını, işletme müdürü, TKİ kontroldeki insanlarla konuşarak metan direnajı riski alamayacağımızı düşünerek patronla beraber panonun kapatılması kararı verdik. 2010 yılında verilen bu karar sırasında Alp Gürkan başkan, Can gürkan yönetim kurulu üyesiydi”. Bakan Taner Yıldız’ın “Ramazana Ramazan ile girmeyi seviyorum” cümlesi üzerine sorulan soruya, arkadaş olmadıklarını kendisini işletmedeki çalışmalar nedeniyle tanıdığını söyledi. Katliam gününe ilişkin; o gün Işıklar ocağında olduğunu, iki gibi genel müdürlüğe geçtiğini 15:30 sıralarında gaz izlemeden birinin aradığını böyle haber aldığını; havalandırmanın çevrilmesinin 10 dakika sürdüğünü; müşteki vekilllerinin 50 ppm karbonmonoksitin bu salona verilmesi halinde ne kadar dayanılacağı sorusuna cevaben, bunun bilimsel çalışma gerektirdiğini ama sigarada 1000-2000 ppm karbonmonoksit oranı olduğunu bildiğini, vardiya mühendisi olarak çalışırken ölçüm yaptığını 100-200 ppm oranlarda ani ölüm olmadığını; Çalışma ve Sosyal Güvenlik kurumu müfettişlerinin raporundaki 50 ppm üzerinde çalışmanın ocakta kanıksandığına ilişkin tespit sorulduğunda, bir panoda 15-20 ppm üzerinde bile yangın olabilceğini ve bunu hissedebilceklerini çünkü yangın sırasında karbonmonoksit oranının sürekli ivme gösterdiğini; kömür yangını olduğunu anladıklarında tüm çalışmayı durdurduklarını yanıgını panoyu kapatmaktan başka şekilde durduramayacaklarını bildiklerini; müfettişlerin raporda kapatılan alanlardaki yangınları da kanıksamışlar, kontrol etmiyorlar, bu alanlara çok yakın geçebiliyorlar tespiti üzerine sorulan soruya cevaben, alanlara çok yakın geçebiliyorlar tespiti üzerine; C panosunda bıraktıkları topuğun 50 metre olduğunu, topukları 35-50 m arasında bıraktıklarını, bunun uygun olduğunu; madendeki esaslı işlerle ilgili patronun haberi olmama ihtimali olup olmadığı sorusu üzerine, patrona beş altı işletme ile ilgili İstanbulda ya da somada aylık rutin toplantı yapıldığını, bu toplantılarda yapılan/ yapılacak tüm işlerle ilgili detaylı bilgi verildiğini, tutanak altına alındığını ve mail atıldığını; müşteki vekillerinden Av. Can Atalay’ın toplantılar ile ilgili sorusu üzerine, tutanakları Hayri Kebapçılar’ın tuttuğunu ve mail attığını; 2010-2012 arasında işçi artışı detaylı bilmiyorum; 3600 işçinin her gün enaz 300’ü ya kaçaktır ya da raporludur; A ve H panolarının altında çıkarmaları gereken 7 milyon ton kömür olduğunu ifade etti.
Müşteki vekillerinin soruları üzerine, MİGEM denetimlerinin yılda 4 kez olduğunu; TBMM araştırma komisyonunda denetimlerin bağımsız denetmenlerce yapılması gerektiği hakkındaki kendi beyanı sorulduğunda ise hatırlamadığını söyledi. Denetleme raporlarının yerine getirilmesi konusundaki kontrolün işletme bünyesinde olduğunu; yönetim kurulunun işletme ile direkt temas da edebilceğini, yönetim kurulunun kendisini aşıp direk talimat verebileceğini; işçi almaya işçi alma komisyonun karar verdiğini; ocakta tatbikat yapılıp yapılmadığını bilmediğini; 200 kişilik tahlisiye ekibi olduğunu; bu beyanın üzerine müşteki vekilleri AKUT ekibinin neden ocağa girdiğini sorması üzerine, tahlisiye ekibindekilerin aynı zamanda başka işler de yaptığını ve olayda bir kısmını kaybettiklerini söyledi; tahlisiye ekibi, acil durum iş planı uygulamayı bilmediğini bu işin Mehmet Efe’nin görevi olduğunu; TKİ ve Park Teknik’in şirketi kandırmış olup olmadığı sorusu üzerine, devir sırasında genel müdür olmadığını, kendisinden madencilikte uzman arkadaşlarıyla beraber ocağa bakmasının istendiğini, ticari işlerin kendisi dışında geliştiğini, raporu sonradan öğrendiklerini; ocağın devralınmasında idarenin yönlendirmesi olup olmadığı sorusu üzerine, daha önce 2008 yılında da görüşmeler olduğunu ancak sonuçlanmadığını 2009 yılında tekrar görüştüklerini sonrasında da TKİ’nin kabul ettiğini; böyle bir ocakta en önemli maliyetin ne olduğu sorusuna, işçilik maliyetinin %60 olduğunu, Can Gürkan’ın maliyeti düşürdükleri konusundaki iddialarını hangi gerekçe ile söylediğini bilmediğini; yönetim şemasında kapatılan panoların kimin sorumluluğunda olduğu sorusuna, işletme müdürü, iş güvenliği mühendisi ve diğerlerinin olduğunu, bu konunun işletme ile ilgili olduğunu fazla bilgisinin olmadığını; A panosundaki metanı bildiklerini, eski üretimi bitmiş panolarla ilgili uygulamanın belli olduğunu, kapatılıp barajlama yapıldığını kül enjekte edilip sensör takıldığını ve böylece takip edildiğini; Soma kömürünün kendiliğinden yanmasının özelliğinden dolayı olduğunun, binlerce yangın olduğu kapatıldığı ve yeniden açıldığını belirten Doğru, “iş güvenliği ile ilgili patronun da genel müdürün de tabii ki kısmen sorumluluğu vardır” dedi.
Ramazan Doğru: İş Güvenliğinden Madenin Patronu Ve Genel Müdürü Kısmen Sorumludur
Akın Çelik ifadesinde; uygulama projelerinin TKİ’ye gönderildiğini, oradan da MİGEM’e gönderildiğini, kendilerinin tüm projeleri TKİ’ye gönderdiklerini ama kararları MİGEM’in verdiğini; topukların boyutlarının projerlerde görüldüğünü; müşteki vekillerinin soruları üzerine, 2011 kasım ayında işletme müdür olduğunu, ocak devralındıktan bir buçuk ay sonra geldiğini, iş güvenliği müdürlüğü yaptığını, iş güvenliği uzmanlığını 2005 yılında açılan bir sınavla direkt aldığını; Can Gürkan’ın ocaktaki işlerin ocağın kendi daimi bütçesinden karşılandığı beyanının sorulması üzerine böyle bir bütçeden haberi olmadığını beyan etti.
İşletme Müdürü, Patronun Söylediği İşletme Daimi Bütçesinden Haberdar Değilmiş.
İsmail Adalı, Cumhuriyet Savcısının sorusu üzerine; üretimden sorumlu teknik müdür olduğunu; resmi olarak işletme müdür yardımcısı görevinin olmadığını sadece üretimle ilgili konularda yardımcı sıfatı olduğunu, eğitimde görülmesine rağmen katliam günü ocakta ölen işçilerle ilgili bilgisinin sorulması üzerine, işçi eğitim programı ile ilgili bilgisi olmadığını, sadece 5 günlük eğitimleri olduğunu yer altı ve yerüstü eğitimleri olduğunu bildiğini; ölçüm cihazının önüne bağlanmış istim borusu ile ilgili soruya cevaben, ölçüm ve izleme ile ilgisi ve bilgisi olmadığını; kurtarma birimi var mıydı ve nitelik ve malzemelerine ilişkin soruya cevaben; tahlisiye ekibi ocakta olduğunu ama sayılarını bilmediğini, bu düzenlemeyi kendisinin yapmadığını, kişisel koruyucuları olduğunu; acil durum eylem planına göre kendisinin işletme müdür yardımcısı olarak görüldüğüne ilişkin soruya cevaben; yer üstü güvenlikçilerinin kendisine bağlı, yerüstü güvenliğinin sağlanması işinin kendisine verildiğini; müdafiinin görev tanımına ilişkin sorusu üzerine, kendisinde belge olarak sadece bordro olduğunu, Süleyman Sarı’nın kendisine beyan ettiğinin sadece 2010 yılından beri üretimden beri teknik müdür olduğunu bildiğini, organizasyon şemasını savcılıkta gördüğünü, öncesinde bilmediğini, üretim konsuyla ilgili 2010 yılından beri organizasyon yaptığını, aynı görevde olduğunu; yeraltındaki üretim faaliyetini takip ederek iç organizasyon yaptığını, üretim alanlarının ocağın en uç noktasında olduğunu; üretimde yaklaşık 1600 çalışan işçi olduğunu, toplam 2900 işçi olduğunu; vardiya başına düşen 550 işçi olduğunu,raporlu ve kaçak işçiler düşüldükten sonra üretim biriminde fiili çalışanın 350 kişi olduğunu; üretim biçimlerinin tam mekanize , yarı mekanize, klasik tipli olduğunu; 350 kişi içinde ayrıca tarama, taban, tahkimat, hava dediğimiz birimlerde üretim yapanlar olduğunu; iş güvenliği eğitimi aldığını, tahlisiye eğitimi almadığını, kurtarma eğitimi aldığını bunu da tahlisiye eğitimi sandığını; görevlerin sözlü de verilebildiğini, üretim müdürlüğü görevinin kendisine sözlü verildiğini; olay günü sensörün aniden yükseldiğini gördüm ocağı boşaltma talimatını verdiğini iddia etti.
Madenci kardeşlerimizin “hadi hadi” lerle soluksuz çalıştırıldıkları ve sermaye için daha fazla kömür uğruna katledildiği Soma Davası’nı gün gün ve ailelerin yanında şimdiye dek olduğu gibi onlarla kol kola omuz omuza takip ettik ve etmeye devam edeceğiz.
18.08.2015 ile 28.08.2015 tarihleri arasındaki celse bloğunda ifadesine devam edilen sadece finansçı olduğunu iddia eden büyük patronun oğlu küçük patron Can Gürkan’ın, hiçbir imza yetkisi olmadığını işletme ile şirket arasında bir çeşit posta görevinden başka görev ve sorumluluk kabul etmeyen genel müdür Ramazan Doğru’nun, tüm evrakları işveren vekili olarak imzalamaktan çekinmeyip yargılamada bu sorumluluğu kabul etmeyen işletme müdürü Akın Çelik’in, işletme müdür yardımcısı olup olmadığına bir türlü karar veremeyen üretim baş mühendisi İsmail Adalı’nın CMK’nın 201. maddesi uyarınca yapılan sorgularının bazı kısımlarını bu yazıyla paylaştık. Ancak 28 Ağustos’tan bu yana Soma tek acımız tek direnişimiz olmadı. Savaştan kaçanların küçücük bedenlerinin batan gemilerden kıyıya vurduğunu, sınırlara isyan ettiklerini, Suruç’ta savaştan çıkan bir kentin inşası için yola düşen ve çantalarında sadece çocuklara oyuncak taşıyan güzel gülüşlü kardeşlerimizin öldürüldüklerini, Cizre’de infaz timlerince vurulan çocukların annelerinin çocukları daha fazla solmasın diye bedenlerini buzdolabında bekletmek zorunda kaldıklarını, sadece “BARIŞ” diyen yüzlerce yoldaşımızın katlediklerini gördük. Acı ve öfkeyle doluyuz. Direnen tüm insanların yanında üstümüze düşenden fazlasını yapmaya söz verdik.
Soma katliamı davasıyla ilgili bu yayında bu kadalık kısmı paylaşmayı, duruşmanın kalan bölümlerini fiziki şartalarımızın daha rahat olduğu www.sosyalhukuk.org adresimizde yayınlamayı uygun bulduk. Gezi’yi, Soma’yı, Ermenek’i, Validebağ’ı, Abay’ı, Suruç’u Cizre’yi, Albatros’u, Ankara’yı, savaştan kaçan insanlığı, barış diye düşeni unutmadık, unutmayacağız.
*Bu yazı SHD–Sosyal Hukuk Dergisi ‘nde yayımlanmıştır.