Seyit Sönmez
Adana-Gaziantep-Kahramanmaraş-Urfa illeri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 16.04.1979 tarih ve 1979/707 Esas, 1979/103 karar sayılı iddianamesinden:
“19 Aralık 1978 “Güneş Ne Zaman Doğacak” isimli film Çiçek Sineması’nda oynatılırken, sağ görüşlü Ökkeş Kenger ve Yunus İlhan isimli şahıslarca sinema salonuna tahrip gücü az bir patlayıcı madde atılmış, galeyana gelen sağ eğilimli seyirciler sloganlarla yakınlarda bulunan CHP binasını tahrip etmişler, PTT binasını taşlamışlardır.
20 Aralık 1978’de sol görüşlü kişilerin devam ettiği bilinen Akın Kıraathanesi’ne sağ görüşlü kişilerce bomba atılmıştır.
21 Aralık 1978 günü K.Maraş Endüstri Meslek Lisesi’nde sol görüşlü öğretmenler olarak bilinen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu silahlı saldırı sonucunda öldürülmüşlerdir.
Öğretmenlerin cenazelerinin 22 Aralık 1978 Cuma günü kaldırılması, bu cenaze merasiminin dini örf ve adetlerin ötesinde solun il içerisinde bir gövde gösterisi, propaganda unsuru olarak kullanılması yolunda yoğun çalışmalara başlanılmıştır. Ve sonuçta cenaze töreni kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü haline dönüşmüştür. Ulu Cami önünde 8-10 bin kişilik sağ görüşlü bir grup cenaze törenindekilere taş takunya vs atmak suretiyle mukabelede bulunmuşlardır. Sağ grup tarafından özellikle hedef seçilen polisler tamamen kaçmak zorunda kalmışlardır.
Aynı gece aşırı sağ görüşlü ve maksatlı kişiler sağ eğilimli Sünni yurttaşlar arasında “ertesi gün solcu alevi şahıslarca silahlı bir saldırı yapılacağı” yolunda kışkırtmalarda bulunmuşlardır. Benzer çalışmalar aşırı sol görüşlü kişilerce alevi yurttaşlar arasında da yürütülmüştür.
23 Aralık 1978 sabahını takiben alevi yurttaşlar aleyhine silahlı sopalı toplantı ve gösteriler yapılmış aynı hareketler alevi yurttaşlar tarafından da yapılmıştır. Belirli kişilerin tahrik ve teşvikleri ile civar bölgelerden, köylerden araçlarla şehre gelen silahlı, çoğunluğunun Sünni sağ görüşlü yurttaşların oluşturduğu gruplarında katılmasıyla olaylar iç harbe ve yer yer de hükümet kuvvetlerini hedef alan silahlı eyleme dönüşmüştür.
Anlaşılacağı gibi başlangıçta aşırı sağ ve sol görüşlü kişilerin maksatlı tahrikleri ile başlatılan K.Maraş olayları kısa zamanda sağ görüşlü Sünni yurttaşlar ile alevi yurttaşlar arasında silahlı çarpışma haline getirilmiştir.
Karşılıklı çarpışmalarda resmi kayıtlara göre, 111 kişinin katledildiği, çok sayıda yurttaşın yaralandığı, 917 işyeri, mesken, kamu kuruluşu ve özel kişilere ait otomobil ve sair eşyanın tahrip edildiği anlaşılmış 150.000.000 TL civarı maddi zarar meydana gelmiş çok sayıda silah ve patlayıcı madde ele geçirilmiştir.”
İddianameden anlaşılacağı üzere Sıkıyönetim savcılığı yaşanan olayları katliam olarak değerlendirmemek için sağ görüşlü topluluğun yapmış olduğu her kanunsuz hareket karşısına Alevi yurttaşlarda benzerini yaptı diyerek katliamdan ziyade karşılıklı bir çatışma tespitini yapmıştır.
Sıkıyönetim Savcısı gibi düşünmeyen Milletvekili Hüseyin Doğan katliam ertesi yapılan CHP grup toplantısında, yaşananları çok güzel özetlemiştir. “İç savaşın iki tarafı olur,  bu bir alevi Sünni çatışması değildir, Kahramanmaraş’ta olan bir katliamdır. 1572 yılı 24 Ağustos’unda binlerce Protestanın boğazlandığı gibi, Saint Barthelemy katliamı gibi,  Endenozya’da solcuların bir gecede birer birer vuruldukları faşist ayaklanma gibi bir katliamdır.
804 kişi hakkında dava açılarak TCK’nın 149. Maddesinde düzenlenen halkı isyana teşvik,  448 madde: adam öldürme, 61.62. madde: patlayıcı madde bulundurma, madde 369: toplu ızrar ve yangın 6136 sayılı yasaya muhalefet,  suçlamalarından çeşitli cezalar istenmiştir.
MAHKEME SÜRECİ
Adana- Kahramanmaraş Gaziantep- -Adıyaman- Hatay illeri Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi’nin 1980/92 Esas, sayılı dosyası ile  Haziran ayında başlayan duruşmalar 8 Agustus 1980 yılına kadar neredeyse aralıksız sürdü,  Cumhuriyet döneminin o güne kadarki en kalabalık sanıklı davasında (ki sanıklar arasında; memurlar,  işçiler, bakkallar, bekçiler, müezzinler, muhtarlar, marangozlar, demirciler, öğretmenler, eczacılar, gibi şehri temsil kabiliyeti çok büyük olan kimseler bulunmaktaydı.) sanıkları  604 avukat temsil etti, 45 gün boyunca Maraş’ta keşifler yapıldı.
MÜDAHİLELRİN TALEP VE İDDİALARI:
1-MHP’nin TCK 168. Maddesi kapsamında silahlı çete olduğu ve hakkında suç duyurusunda bulunulması, ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği)’nin kapatılması, (Mahkeme bu talepleri sanıkların Mhp üyesi olmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.)
2-Olayların planlı ve örgütlü olduğu,
3- Olayların başından beri devlet ve hükümet kuvvetlerini hedef alan bir isyan olduğu,
4- Karşılıklı çatışmamadan ziyade tek taraflı bir katliam, irtica ve vahşet olduğu, şeklindeydi.
Mahkeme’de eylemleri  TCK’nin 149. Maddesine giren “Hükümete karşı silahlı isyan” ve “Türkiye ahalisini birbiri aleyhine mukatelesi(kışkırtması) olarak kabul etmiştir. Ayrıca olayların Alevilere karşı bir kalkışmadan ziyade sağ-sol siyasal görüş ayrılığının daha ön planda olduğu şeklinde değerlendirmiştir.
“Sloganları, saldırgan sağ grupların hedefinin Alevi vatandaşlar olduğunu göstermektedir, saldırganlara göre, Aleviler kızıl komünisttir, bunlarla yaşamak haramdır, bunları öldüren hacca gitmiş sayılır, cennetlik olur, Aleviler milliyetçi değildir. Burada şu husus hemen dikkat çekmektedir. Saldırganların Alevilere karşı olmalarının birinci nedeni onların o zamanki siyasal iktidarlara oy veren kişiler olarak bilinmektedir bu nedenle onların şahsında zamanın iktidarı hedef alınmıştır. Bu nedenle olaylarda Sünni-Alevi zıtlığından ziyade sağ-sol görüş ayrılığının daha ön planda geldiğini söylemek yanlış olmasa gerekir.”
Dava sonucunda 22 kişi İdam, 7 kişi müebbet,  321 kişi 1-24 yıl arası cezalar aldılar.  İdam cezaları uygulanmadı. 68 kişiye hiç ulaşılamadı.  Maraş davasının en son sanıkları 1991-1995 yılında yapılan kanun değişiklikleriyle tahliye oldular.Mahkeme dosyasında bir çok kayıt olmasına rağmen katliamın ardındaki asıl güçler hiç bir zaman ortaya çıkarılamadı.
YARGILAMA SÜRESİNCE AYDINLANMAYAN SORU İŞARETLERİ:

  • Olayların başlamasına zemin hazırlayan “Güneş Ne Zaman Doğacak” filmi neden yasak olmasına rağmen sansürsüz bir şekilde gösterildi. Bunu kimler yaptı?
  • ÜGD üyesi Ökeş Kenger(sonra soyadını Şendiller olarak değiştirip BBP’den Maraş milletvekili seçilmiştir.) sinemadaki patlamanın hemen ardından telefon ile Ankara’dan kimlerle konuşup yardım istedi?
  • Olaylardan önce şehir halkı tarafından da gözlemlenen Maraş nüfusundaki tuhaf artışın sebebi neydi? Otellerin neden doluydu?. Kimlerdi bunlar?
  • Öğretmenlerin cenazesi sırasında çatışmada yaralan 7 sağ görüşlü militan nasıl oldu da hastahaneden kayboldular? Kimdi onlar?
  • Katliamı yapan faşist-şeriatçılar tek başlarına mı planladılar, yoksa arkalarında başkaca gizli örgütler mi vardı?
  • 5-6 gün süren katliamı nasıl oldu da devlet engelleyemedi?
  • Katliamdan önce gerçekleşen bazı saldırı ve cinayetler katliamın habercisiyken neden önlem alınmadı?

Tüm bunlar hala cevapsızdır. Ayrıca davayı takip eden mağdur avukatlarından Av. Halil Sıtkı Güllüoğlu, Av. Ahmet Albay, Av. Ceyhun Can katledildiler.
MARAŞ DAVA DOSYASININ AKİBETİ:
Maraş katliamı dosyası 165 klasörden oluşmaktadır. Ancak iddianame ve gerekçeli karar dışında dosyanın tamamına erişmek mümkün olmamıştır. Dosyayı avukat sıfatıyla incelemek için Genel Kurmay Başkanlığı’na tarafımdan başvuru yapılmış ancak dosyada taraf sıfatım olmadığı gerekesi ile dosyayı incelemem engellenmiştir. Daha sonra katledilen kişilerin ailelerinden alınan vekaletnamelerle Genel Kurmay Başkanlığı’na başvuru yapılmış, bu başvuru da  vekalette baro pulu olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Pul eksikliği giderildikten sonra yapılan başvuru da 70.000 TL den fazla bir fotokopi ücreti istenmiştir. Yurdışında yapılan kampanya sonucu söz konusu tutar Alevi kurumları tarafından  toplanmış ve yeni bir başvuru yapılmış bu başvuru da “maktül yakını olmanın kişiyi taraf yapmayacağı vekalet veren kimselerin dosyada taraf olarak gözükmediği,” ayrıca şahsım tarafından ilk yapılan başvurunun araştırma amacını taşıdığı, ve “talep edilen dava dosyasında çok sayıda kişiyi ilgilendiren, açıklanması halinde kişilerin özel ve aile hayatlarına haksız müdahele oluşturacak bilgiler içeren bilgiler bulunabileceği” gerekçeleri ile reddedilmiştir.
Ayrıca aynı dönemde milletvekili Hüseyin Aygün’de milletvekili sıfatıyla dosyanın bir örneğini istemiş ondan da fotokopi ücreti talep edilmiş, ücret karşılanınca da davada taraf olmadığı gerekçesi ile talep reddolunmuştur.
Vekaletteki baro puluna kadar incelik gösteren devlet yaşam hakkı karşısındaki acizliğini göstermemek için adaletin kılıcını mağdurlara  karşı sallamaya devam etmektedir. Maraş katliamı dava dosyasının tamamında çok önemli bilgiler bulunduğu düşüncesindeyim. Bu nedenle önümüzdeki süreçde özellikle hukuk kurumlarının bu duruma artık müdahale etmesi gerekmektedir.
DEV-SAVAŞ DAVASI:
Maraş davası karara bağlandıktan sonra 20/09/1982 tarihinde Adana- Kahramanmaraş Gaziantep- -Adıyaman- Hatay- İçel  illeri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın   1982/456  karar numaralı iddianamesi ile sol görüşlü 81 kişiye Devrimci Savaş örgütüne üye oldukları iddiası ile dava açıldı. Bu davada katliama zemin hazırlayan Çiçek Sineması’ndaki patlamanın ve iki sol görüşlü öğretmenin öldürülmesinin sorumluluğu solcu-alevilere yükletilmeye çalışıldı. Aylar süren işkenceler ile alınan ifadelere dayanarak sanıklara büyük cezalar verildi. Dosya Yargıtay aşamasındayken 1986 yılında sanıkların sorgulamasını yapan polislerden Sedat Caner’in itirafları Nokta Dergisinde yayınlanmaya başlandı. Caner bu itiraflarda başta sanık Hamit Kapan olmak üzere tüm sanıklara aylarca işkence yaptıklarını, Hamit Kapan’ın 9 gün boyunca foseptik çukurunda tutulduğu için gözlerinde bile yaralar çıktığını, sanıkların aylarca işkenceye tabi tutulduklarını anlatıyordu. Ayrıca Hamit Kapan, çekilen tırnaklarını Avukatı Nusret Senem aracılığıyla Mahkemeye sunmuştu. Askeri Yargıtay Hamit Kapan’a işkenceyle kabul ettirilen ifadesinden dolayı verilen müebbet cezasını bozdu.
KAYIP MEZARLAR MESELESİ
Katliam mağdurlarının yaşadığı ve halen devam eden travma öylesine büyüktür ki katliamdan 30 yıl geçmesine rağmen insanlar akrabalarının mezarlarına dahi gidememişlerdir ve bu nedenle mezarların üstüne başkaca mezarlar yapıldığı yıllar sonra farkedilebilmiştir.
Mezar yerlerinin bulunması amacıyla birkaç mağdur yakını Kahramanmaraş Belediyesi’ne başvurmuş, “definden sonra cenaze yakınları tarafından mezar üzerine herhangi bir taş dikilmediği için, mezar yerlerinin neresi olduğu tespit edilememiştir.” cevabını almışlardır.
Bunun üzerine sorumluların cezalandırılması için  Kahramanmaraş  Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuşlar, Savcılık birçok kelime-cümle hatasının bulunduğu özensiz bir inceleme ile, bir tek kişinin dahi ifadesini almadan, “Mezarların ne zaman kaybolduğu yada üzerlerine başkaca mezarların ne zaman yapıldığı ile ilgili  mağdurların bilgisi bulunmaması karşısında ve şikayet dilekçesinde suç tarihini belirtmedikleri için bu hususta da kanuni olarak yapılacak bir işlemin olmadığı” gibi bir  gerekçe takipsizlik kararı vermiş, buna karşı yapılan itiraz da aynı şekilde reddolunmuştur.
Bu kararlar hukuka ve vicdana uygun değildir, çünkü; Mezarlıklar Hakkındaki Nizamname’ye göre, bu şekilde mezar yerlerine yeniden gömme işlemi yapılabilmesi için Belediye Meclisinde karar alınması gerekmektedir.  Oysa böyle bir karar mevcut değildir. Daha da önemli ve gayrı vicdani tarafı, katliamda öldürülen kişilerin hepsi mezarlığın aynı bölgesine defnedilmiştir.  Bu nedenle öldürülenlerin yakınları çeşitli nedenlerle mezar taşı yaptıramamış olsa dahi olayın vahameti karşısında onlara haber -bilgi verilmeden yeni mezarlar yapılmamalıydı.
Mağdurlar AİHS madde  8 de düzenlenen “Özel ve aile hayatına saygı hakkının” BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslar arası Sözleşmesi’nin 17. Maddesinde düzenlenen “mahremiyet hakkının” 23. Maddesinde düzenlenen “ailenin korunması hakkının” ihlal edildiği gerekçesi ile  11/06/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun sonucunu beklemektedirler.