Hukukun Büyübozumu

Eleştirel Hukuk Çalışmaları Hareketi Değerlendirmesi ve Eleştirisi

Her hukuk kuramı neye hukuk denileceği konusunda açık ya da örtülü bir varsayımı olduğu kadar, hukuka duyulan bir inancı da ifade etmektedir. Zira bir hukuk kuramı oluşturma çabası, daha baştan hukukun bir zorunluluk olarak kabul edildiğine işaret etmektedir.

Ancak hukuk kuramları her zaman, kurucu ya da olumlayıcı nitelikte olmak zorunda değillerdir. Mevcut bir hukuk kuramını değerlendirme amacını taşıyan çalışmalar da, bu amaçla ortaya çıkmadıkları halde zamanla, kendileri bir kuram olarak değer kazanabilirler.

1977 yılında toplanan bir konferansın adını taşıyan eleştirel hukuk çalışmaları/EHÇ (Critical Legal Studies/CLS) da bu ikinci türden kuramlardan biri olarak görülebilir. Zira bir iki girişim dışında, EHÇ bağımsız bir hukuk kuramı oluşturma çabasında olduğunu gösteren bir iz bulunmamaktadır. EHÇ’ye katılanların niyeti daha çok, adına hukuk denilen toplumsal aygıtı anlamaya ve çözümlemeye yönelik gibidir. Bu anlamda EHÇ, derli toplu, tek bir ana düşünce etrafında toplanan bir grup hukukçunun sabit nitelikteki görüşlerinden ziyade, hukuka ilişkin değerlendirme yapma ihtiyacını hisseden, ama çalışmalarını tek bir alana da özgülememiş, çok sayıda düşünürün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir hareket olarak görülmelidir.

EHÇ’nin anılan niteliği, elinizdeki çalışmanın en büyük meselesidir aynı zamanda. Zira elle tutulur, gözle görülür bir EHÇ kuramıyla değil de, onlarca farklı hukukçunun, yüzlerce farklı çalışmasında, meselenin bir ucundan tutmalarıyla ortaya çıkan bir manzarayla karşı karşıya oluşumuz, bu hareketi tanıtmayı hedefleyen betimleyici nitelikteki bu çalışmanın, hangi malzeme üzerine inşa edileceği sorununu temel bir mesele haline getirmektedir. EHÇ hareketi içerisinde de yer alan bir hukukçunun dile getirdiği gibi, hareketin içerisinde yer alanların dahi EHÇ’yi tam olarak anlayamadıkları iddiası da göz önüne alınacak olursa, EHÇ’yi ele alma şeklinin kendisinin nedenli önemli bir “mesele” olduğu anlaşılacaktır.

Bu gerekçeyle giriş kısmında, âdet olduğu üzere, her bölümde neyin, neden ele alınmak zorunda hissedildiğine değinilecek, ancak bir hedefler listesi oluşturmak mümkün olmayacaktır. Zira çalışmada tez olarak ileri sürülen, EHÇ’yi ele alış şeklinin kendisidir.

EHÇ’yi betimlemeye yönelen bu çalışma öncelikle Eleştirel Hukuk Çalışmaları Konferansı’nı/EHÇK’yı (Conference on Critical Legal Studies/CCLS) toplanma aşamasına yön veren bireysel ilişkilere dikkat çekecektir. Zira hareketin ortaya çıkışının temelinde, daha basit bir ilişki; üç kişinin dostluğu yatmaktadır. Bu vesile ile hangi isimlerin EHÇ kapsamında ele alınabileceği de ifade edilmiş olacaktır.

Konferansın toplanmasına ön ayak olan üç kişiyi; en azından kuramsal anlamda, EHÇ’nin “gerçek” kurucuları olarak kabul etmek tamamen doğru değildir. Yine de, gerek yapmış oldukları çalışmaların hukukun değişik alanlarına özgülenmesi, gerek metodolojik ve teorik kabullerinin çeşitliliği nedeniyle EHÇ’nin farklı teorik öncüleri hakkında fikir vermeleri, gerekse de daha sonraki çalışmalarda EHÇ ile ilgili olarak kendilerine –görece- en çok atıfta bulunulan isimler olmaları hasebiyle, David Trubek, Duncan Kennedy ve Marc Tushnet’in konferans öncesi çalışmaları EHÇ’nin temeli olarak sunulacaktır. Ne ki, hem dışarıda bırakılan isimler; hem de bu üç ismin, özellikle çalışmanın sonraki bölümlerinde de izi sürdürülebilecek meseleler dışında çalışmaların layıkıyla ele alınamayacak olması dolayısıyla, bu yaklaşımın eksikliği baştan kabul edilmelidir. Bu eksiklik, çalışmanın sonraki bölümlerinde Unger, Fitzpatrick gibi diğer isimlerin ve EHÇ’nin insan haklarına bakışı ya da Kennedy’nin çalışmaları içerisinde önemli bir yer tutan hukuk eğitimi meselelerinin de, çeşitli vesileler yaratılarak ele alınmasıyla tamamlanmaya çalışılacaktır.

0000000513578-1

İhtiyaç duyulduğunda EHÇ’nin –belki de hepsince kabul edilen bir-iki temel ilkeden biri olarak –hukuk siyasettir- önermesi de düşünülerek, hukuksal inceleme alanının dışında, siyaset bilimi alanına taşmak tehlikesi de göze alınacaktır. Özellikle Trubek’in konferans öncesi çalışmaları incelenirken gündeme gelen Gelişme Kuramları ile ikinci bölüm altındaki Frankfurt Okulu ve ideoloji meselelerindeki alışılmadık uzunluktaki alındı ve deyimlere yer verme, bu çerçevede göze alınmıştır.

Bir konferansa neden gerek duyulduğu sorusunun yanıtı, EHÇ’ye yön veren bir meselede saklıdır: Liberal hukuk anlayışının eleştirisi…

Böylece, ilk bölümde üç isim belirlendikten sonra, ikinci bölümde, EHÇ’nin de üzerinde yoğun olarak durduğu, liberal hukuk anlayışının eleştirisine yönelik üç mesele belirlenmeye çalışılacaktır. Çalışmamızda EHÇ’nin ele aldığı üç temel mesele olduğu ileri sürülmektedir: Hukukun belirsiz olduğu iddiası, hukukun taraflı olduğu iddiası ve nihayet hukukun bir ideoloji olduğu iddiası… Kanımızca bu üç iddia bir arada hukuksal liberalizmin eleştirisini oluşturmaktadır. Daha doğru bir deyişle, EHÇ, bu üç iddiayı ileri sürerek hukuksal liberalizmi eleştirmektedir. Ancak EHÇ’nin bu iddiaları, çeşitli meselelerle de birleşebilmektedir. Söz gelimi hukuku ele almak için, geleneksel kuramlardan farklı, yeni bir epistemolojik ve metodolojik anlayışa ihtiyaç olduğu saptaması da, EHÇ’nin liberalizm eleştirisinin bir parçasını oluşturmaktadır. Öyleyse, hukuku ele alışta yerleşik epistemolojinin ve metodolojinin liberalizmle ne gibi bir ilgisi olabileceği sosyolojik, felsefi ve siyasal alanlardan ödünç alınacak kavramlarla açıklanmalıdır. Bu yaklaşım, hukukun siyaset, sosyoloji gibi sosyal bilim alanlarından ayrı düşünülemeyeceği şeklindeki eleştirel iddiaya da uygun düşmektedir.

EHÇ’nin ele aldığı meseleler, sadece bu hareket içerisinde yer alan hukukçulara, kendiliğinden malum olmuş değildir. Amerikan Hukuksal Realizmi’nin/AHR (American Legal Realism), EHÇ için önemli bir öncül olduğu kabul edilmektedir. Gerçi EHÇ, AHR’ye de köklü eleştiriler yöneltmiştir. Ancak hukuksal belirsizlik gibi pek çok kavramın AHR’den EHÇ’ye geçtiğine şüphe yoktur. Bu nedenle, AHR-EHÇ farkının, kısa da olsa irdelenmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim EHÇ incelemelerini, yalnızca bu noktaya odaklamış çeşitli çalışmalara rastlamak mümkündür. EHÇ’nin AHR’den farklı bir iddia geliştirip geliştirememesi, EHÇ’ye yönelik bir eleştirinin de başlığı olarak kabul edilebilir. Bu veriden yola çıkılarak, EHÇ içerisinde İskandinav hukuksal realizmi ve ona ait çeşitli kavramlar, herhangi bir çalışmadan ödünç alınmadan tarafımızdan araştırılacaktır. Bu husus, EHÇ’nin bize, diğer hukuk kuramlarından farklı ne önerdiği sorunu etrafında düşünüldüğünden, son bölümde değerlendirilmiştir. Zira EHÇ’nin farklı, kurucu bir tasarısı olmaması, bu çevreye yönelen önemli bir eleştiridir.

EHÇ’nin yıkıcılığı “haklar” meselesi gündeme geldiğinde daha çarpıcı bir nitelik kazanmaktadır. EHÇ, liberal hak anlayışını eleştirmektedir. Ancak, alternatif bir hak dizgesine sahip olmaması dolayısıyla, EHÇ’nin, örnek olsun, yaşam haklarını da reddettiği söylenebilir mi? Bu durum EHÇ içinde, soruya yanıt verme gayesini taşıyan bir isim olarak Unger’i karşımıza çıkarmaktadır. EHÇ ile ilgili olarak kendisine en çok atıfta bulunulan bir diğer isim olarak Unger, bu bağlamda ele alınmaya çalışılacaktır.

Nihayet, son olarak EHÇ ile eleştirisine yönelen ve ciddiye alınan bir çalışma olarak Andre Altman’ın “Liberal Eleştirisi”ne temas edilmeye çalışılacaktır.

Hukukun Büyübozumu/Kasım Akbaş/Legal Yayınları, 2006/208 Sayfa/15 TL

– Bu yazı kitabın giriş bölümünden alınmıştır