ARCHIV - Jürgen Habermas, Sozialphilosoph und Soziologe der "Frankfurter Schule", aufgenommen im August 1981 in seinem Haus in Starnberg. Vor aktuellen Fragen hat sich Habermas nie gedrückt. Der bekannteste lebende Denker Deutschlands bezieht Stellung. Das theoretische Hauptwerk des Philosophen und Soziologen galt seit den 70er Jahren der Frage, über welche Form des "Diskurses" eine Gesellschaft demokratisch organisiert werden kann. Er hat damit das geistige Klima der Bundesrepublik bis heute nachhaltig geprägt. Am Donnerstag (18.06.2009) wird der Philosoph und Soziologe 80 Jahre alt. Foto: Roland Witschel dpa (zu dpa-Themenpaket "«Staatsphilosoph» Jürgen Habermas wird 80" vom 17.06.2009) +++(c) dpa - Bildfunk+++

Birinci Baskıya Önsöz

Önümüzdeki araştırmanın gayesi, “burjuva kamusallığı” tipolojisinin tahlilidir.

Araştırmadaki çalışma biçimini, nesnesinin içerdiği özgül zorluklar tayin etmiştir. Öncelikle, konunun karmaşıklığı, tek bir uzmanlık alanının özgül yöntem tarzlarına bağlı kalınmasını meneder. Kamusallık kategorisi daha çok, bir vakitler geleneksel “politika” biliminin görüş açısını belirleyeni o geniş sahada araştırmalıdır; yoksa kendi başına alınacak olursa toplum bilimleri disiplinlerinin her biri içinde, araştırma nesnemiz dağılıp gidecektir. Sosyoloji ve ekonomiye, kamu hukuku ve siyaset bilimine, toplumsal tarih ve düşünce tarihine ilişkin bakış açılarının nasıl bütünleştirileceğinin çözülmemiş bir mesele olduğu ortadadır; toplum bilimlerinin verili ayrışma ve uzmanlaşma durumunda, bu disiplinlerin birkaçına –nerede kaldı ki hepsine- “hâkim olabilecek“ pek fazla kimse yoktur. 

Yöntemin bir başka hususiyeti, aynı zamanda hem sosyolojik hem tarihsel yaklaşma gereğinden doğuyor. “burjuva kamusunu” belli bir çağa özgü bir kategori olarak kavrıyoruz. Bu kategori Avrupa Ortaçağının son döneminde doğmuş olan “burjuva toplumu”nun benzersiz gelişim tarihiden kopartılamaz ve ideal- tipleştirici bir genellemeyle herhangi bir tarihsel durumdaki biçimsel açıdan aynı olan yapılar bütününe aktarılamaz. Sahih anlamıyla örneğin “kamuoyu”ndan ancak 17. Yüzyılın sonları İngiltere`sinde ve 18. Yüzyıl Fransa`sında söz edebileceğimizi göstermeye çalışacağız; bu örnekte olduğu gibi, umumiyetle “kamu”yu tarihsel bir kategori olarak ele alıyoruz. Yöntemimiz bilinç düzeyinde, ileri biçimi bugün yapısal-işlevsel denen teori tarafından belirlenen biçimsel sosyolojinin yaklaşımından bu noktada farklılaşıyor. Diğer yandan, tarihsel eğilimlerle ilgili sosyolojik araştırmada, biricik hadiseleri ve vakaları, tekil vakaların ötesindeki toplumsal gelişmeyi yorumlamaya örnek teşkil edecek numuneler olarak zikreden bir genellik düzleminde kalmaktadır. Bu sosyolojik tutumun katı tarihçilik uygulamasından farkı, görünen o ki, tarihsel malzeme karşısında daha büyük bir mütalaa özgürlüğüne sahip olmasındandır; bununla beraber bu yöntem de kendi açısından, toplumsal bütünün oluşturduğu bağlamın yapısal tahliliyle ilgili katı ölçütlere uymak zorundadır. 

64758791eeae8f0327999c46dc36c63b

Bu iki yöntemsel değinmenin ardından, konunun kendisiyle ilgili bir kayıt düşmek istiyoruz.  Araştırma burjuva kamusallığının liberal modelinin yapısı ve işleviyle, onun oluşumu ve dönüşümüyle sınırlıdır; tarihsel bir kamusallık biçiminin baskın hale gelmiş hatlarıyla ilgilidir, tarihsel süreçte bastırıldığını söyleyebileceğimiz bir kamusallık türü olan plebyen kamusallığını ise ihmal eder. Fransız Devriminin Robespierre`nin adıyla birleştirilen o evresinde, diyebiliriz ki bir anlığına, edebi kılığından sıyrılmış bir kamusallık devreye girer. Bunun öznesi artık “tahsilli zümreler” değil, tahsilsiz “halk”tır (avam). Mamafih, gerek Çartist hareketinde gerekse özellikle Kıta Avrupa`sındaki işçi hareketinin anarşist geleneği içinde alttan alta yaşamayı sürdüren bu plebyen kamusallığı da, burjuva kamusallığının yönelimlerini esas alır – düşünce tarihi açısından 18. Yüzyılın ortak mirasıdır bu. Bu nedenle, [plebyen kamusallığının], sanayi toplumlarının üst düzeyde gelişmiş diktatörlüklerindeki denetimli kamunun plebisiter-tasvipçi biçiminden ayırt edilmesi gerekir. Bu ikisinin biçimsel açıdan belirli ortak hatları vardır; fakat akıl yürüten özel şahısların oluşturduğu kamusal topluluğun edebi belirlenimli kamusallığından her biri kendi tarzında farklılaşır: birisi okur-yazar olmama niteliğiyle, diğeriyse adeta okur-yazarlık ötesi oluşuyla. Belirli plebisiter tezahür biçimlerinin benzerliği,  bizim bağlamımızda eşit derecede ihmal edilmiş olan bu iki burjuva kamusallığı türünün, toplumsal gelişmenin değişik basamaklarında değişik siyasal işlevler üstlendiklerini de gözden kaçırtmamalıdır. 

Araştırmamız burjuva kamusallığının ve onun sosyal devlet doğrultusundaki dönüşümünün liberal unsurlarını resmetmektedir.  

Alman İnceleme Topluluğu`na (Deutsche Forschungsgemeinschaft) cömert destekleri için teşekkür ediyorum. Bu çalışma 13.ve 14. Bölümleri hariç, Marburg Felsefe Fakültesi`ne doçentlik tezi olarak sunulmuştur. 

 Frankurt, Sonbahar 1961 
J.H 

i Karş. W.Hennis , “Bemerkungen zur wissenschaftsgeschichtlichen Situation der polistischen Wissenschaft”, Staat, Gesellschaft, Erziehung içinde, 5. Cilt s. 203 vd.; aynı yazarın Politik und praktische Philosophie, Neuwied 1963; ayrıca karş. Benim şu yorumum : “Die klassische Lehre von der Politik in ihrem Verhaltnis zur Sozialphilosophie”, Theorie und Praxis içinde, Neuwied 1963, s. 13.vd.

Çevirenler: Tanıl Bora, Mithat Sancar

İletişim Yayınları, 1997

414 Sayfa