Avukat İnisiyatifi bildirgesi birçok açıdan problemlidir. Şöyle ki;

A)Bildirge 200 yıl geride kalmış tabi haklar, doğal hukuk yaklaşımının gölgesindedir.

Bu anlayış bildirgenin tamamını etkilediği gibi, şu cümlede daha da somutlaşmaktadır “İnsanların doğuştan sahip bulunduğu onurun, eşitliğin ve devredilmez haklarının tanınmasının dünyada ve ülkemizde özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu kabul ediyoruz.”https://www.hukukpolitik.com.tr/2019/04/19/yola-cikarken/ İnsanların doğuştan, insan olmaktan kaynaklanan kazanılmış, devredilemez hakları yoktur. İnsanlar eşit de doğmamıştır. İnsan doğuşta canlı bir nesnedir. Özneliği sonradan kendi bilinçli edimleriyle gelişir. Yani insan haklarının kaynağı canlı nesne değildir.

Kuşkusuz doğal haklar kuramı kapitalizmin şafağında olumlu rol oynamıştır. İnsan haklarının kaynağını gökten alıp, ilahiyattan alıp yere indirmiştir. Seküler hale getirmiştir. Tabi haklar ekolü insan haklarının tarihselliğini ve diyalektikliğini reddeder. Oysa bu kocaman bir yanılgıdır. Bunun yanılgı olduğunu ilk Hegel ortaya koymuştur. Hegel insan haklarının tarihsel ve diyalektik olduğunu belirtmiştir. Ama oda korkunç bir sapma yaparak insan haklarının teminatını ve kaynağını devlet olarak göstermiştir.

İnsan hakları felsefesi doğru temele dinamik ve tarihsel insan hakları anlayışıyla oturmuştur. Yani beşeri gerçeklik odur ki insanın özne öznenin de insan olduğu varlık alanıdır. Öznelik doğuştan değil sonradan gelişmektedir. İnsan nesnelliğinin yani dıştan belirlenmişliğinin yine insanın bilinçli edimleriyle giderilmesiyle gerçekleşir. İşte bu anlayış gerek insan hakları mücadelesinde gerekse hukuk mücadelesinde tüm yabancılaşma kurumları eriyene kadar dinamik ve evrimci bir hattı yaratır. Dolayısıyla doğuştan salt insan olarak doğulduğu için kazanılmış dokunulmaz, devredilmez haklar yoktur.

Mülkiyet hakkı da kutsal değildir. Çünkü habeas corpus ilkesine aykırıdır. Habeas corpus ilkesi hukuk ve insan hakları felsefesinde kişinin bilinçli edimiyle yarattığı emeğin sonuçları üzerinde yaratıcı olarak tasarruf hakkına sahip olmasını içerir. Yani, bedenin ve bedenimin ürettikleri benimdir anlayışında somutlaşır. İnsanın nesnelliği biyo-anatomik yapısı ve etno-kültürel yapısıdır. İnsan hakları insanın özneliği önündeki tasallutları kaldıran haklardır, tarihseldir. Tabi haklar anlayışıyla davranılırsa yabancılaşma kurumlarıyla daimi uzlaşma içinde olan bir hak ve hukuk mücadelesi ortaya çıkar ki, bu gelişmeyi sağlamaz.

Doğal haklar anlayışı dünyada özgürlükçü muhalefetler ve kurumlar tarafından terkedileli yıllar olmuştur. Bilimsel de değildir. Konu çok geniş, kısaca özetlemeye çalıştım. Bu konuyu TİHV yayınları arasında çıkan “Türkiye İnsan Hakları Vakfı Bilgi ve Deneyimi Paylaşımı Programı “başlıklı kitaptaki 9 sayfalık yazımda daha ayrıntılı yazdım.

Burada çok tabulaştırılan insan hakları evrensel bildirgesi üzerinde de durmak gerekir. Özgürlükçü hukukçuların ve sosyalist hukukçuların yabancılaşma kurumlarını kutsayan insan hakları evrensel bildirgesini doğru tahlil etmeleri ve abartmamaları gerekir. İnsan hakları bildirgesinin de felsefi temeli tabii haklar kuramına dayanmaktadır. Yani bildirge liberal, klasik, tabii haklar teorisine sadıktır. Yani bildirge esas itibariyle, burjuva bireyinin haklarını savunmaktadır. Bildirge aileyi toplumun temeli olarak kabul eder ve aile kurmak hakkını da temel bir hak olarak görür. Mülkiyet hakkı da bildirge için temel bir haktır. Bildirgeye hakim olan anlayışta devlet; hakların ve mutluluğun teminatıdır. Hakların kısıtlanması, kamu düzeni, genel asayiş gibi bizim şu anda da anayasada olan kriterler bildirgede de söz konusudur. Bildirgenin kapısı doğrudan demokrasiye giden yola kapalıdır, temsili demokrasiyi esas olarak vaaz etmektedir. Bildirge de tek aidiyet olarak yurttaşlık bağı esastır. Bildirgede eril bir dil hakimdir. Bildirgenin girişinde kandaş temelli dünya kardeşliği vaaz edilmektedir. Bildirgenin ortaya çıkması her ne kadar diktatörlüklere ve savaşa karşı olumlu bir tepkiden kaynaklanmış olsa da; bildirgede maalesef vicdani ret hakkı yer almamıştır. Zulme ve yoksulluğa direnme hakkı da somut olarak yer almamıştır. Direnme hakkı bildirgenin girişinde dolaylı, koşullu ve imalıdır.

B) Avukat inisiyatifi bildirgesi buram buram ekonomizm kokmaktadır.

Bu bildirgeye Özgürlükçü Demokrat Avukatlar-ÖDAV dışındaki diğer tüm gruplar, yönetimdeki grup da dahil olmak üzere, söylem olarak rahatlıkla imza atabilirler. Bildirgenin resmi hukuk ideolojisiyle, dolayısıyla egemen resmi ideolojiyle bir sorunu yoktur. AKP-MHP patrimanyal diktasının uygulamaları haklı olarak hatta yetersiz eleştirilirken konjunktürel çerçevede kalınmaktadır. Hukuku çok yakından ilgilendiren temel konulara yaklaşmaya ürkülmüştür. Bu anlayış ÖDAV dışındaki tüm gruplara olsa da, esas olarak şu anda yönetimde bulunan gruba el uzatmadır. Avukat inisiyatifi bildirgesinin halkların hak ve hukukuna, azınlıkların hak ve hukukuna kapı açmadığı açıktır.

C) Hedef alınan Kürt illerindeki barolardır

Şu anda  farkında olunsun olunmasın başta devlet avukatlığına karşı çıkanlar olmak üzere avukatlar, cumhuriyet tarihinin en ağır iktidar zulmünü yaşamaktadırlar. Bildirgede barolar da  denmiştir. Oysa ayrım yapmak gerekir. İktidar tarafından doğrudan hedef alınan Kürt illerindeki barolardır. TBB yönetimi şu anda iktidarla uyum içindedir. Metropol barolarının kuşkusuz sıkıntıları vardır. Lakin bu baroların yönetimlerinin politikaları da yaklaşık  yüz yılı aşkın süredir devam eden egemenlerin kırmızı noktalarıyla çelişki içinde değildir.

D) Bildirgede TBB’nin iktidara teslim olan halinin dahi eleştirilmemesi de bir talihsizliktir.

E) Avukat inisiyatifi bildirgesine hakim olan anlayış klasik, liberal, burjuva hukuk anlayışıyla örtüşmektedir.

Böylesi bir anlayıştan alternatif hukuk üretimleri ve meşruluğu temel alan inatçı ve kararlı mücadele pratiği üretmek bir hayli zordur. Şu hususu da önemli görüyorum; kuşkusuz iktidarın hukuk düşmanlığına karşı mücadeleyi yükseltirken coğrafyada ki geleneksel hukuk düzeninin temellerini de sorgulamak ve bu temelleri sarsacak kuramsal üretimler önemli bir ihtiyaçtır.

Düşüncelerimi paylaşmak istedim…