Aşağıda okuyacağınız metin, Bülent Ulu/Hakan Güngör’ün hazırladığı Kor Kitap tarafından yayımlanan “Parola 555K: Bir Başkaldırının Sıradışı Öyküsü” başlıklı kitap için kaleme alınmış sunu yazısıdır. 

1961 Anayasası’nı “demokratik” olarak niteleyen efsaneyi bir yanıyla anlaşılır kılan en önemli işaret giriş bölümündeki bir cümlede bulunmaktaydı. “Meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti” ibaresinin kullanıldığı bu cümle, her türden gericiliğin başlıca hedefi haline gelmiş ve sonraki değişikliklerde kaldırılan ilk ifade olmuştur. Bir milletin, bir iktidara karşı direnerek devrim yapmasını hak olarak gören bir anlayışın anayasada yazılmış olması, her iktidarın uykularını kaçırmaya yeterdi. İçeriğindeki diğer hak ve özgürlük vurgularıyla birlikte bu anayasa, sonradan idamla yargılanan devrimcilerin mahkemelerdeki savunmalarında başlıca dayanaklardan biri haline gelecekti. Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmekle suçlananlar, o sırada silah zoruyla el koydukları iktidar aracılığıyla tüm hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmış, yani tam anlamıyla anayasayı tağyir, tebdil ve ilga edenler tarafından idam edildiler. 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra 12 Eylül 1980 cuntası, sonra Özal, sonra Demirel, sonra Erdoğan hükümetleri tarafından anayasa defalarca değiştirildi ve 1961 Anayasası’ndan geriye hiçbir şey kalmadı.

Geniş halk yığınlarının eylemli muhalefetini arkasına alarak iktidara el koyanlar, aslında hiç de kafalarının yatmadığı halde, sırf “askeri vesayeti” kurumsallaştırdığı için bir süre bu anayasaya katlandılar.

Diğer yandan, darbecilerin kendi içlerindeki çatışma sonucu hâkim grup tarafından emekli edilen bazı subaylar ve Talat Aydemir’in anayasanın uygulanmadığı ve “yeni bir Türkiye” hedefinden sapıldığı iddiasıyla kalkıştığı başarısız darbe nedeniyle harp okulundan ihraç edilen genç subay adayları, 1960’lı yılların ortalarından itibaren gelişmeye başlayan gençlik hareketi içinde yer tutmaya çalıştılar. 1966’da Celal Bayar’ın affı gündeme geldiğinde, “hainlere af yok” sloganıyla eski Milli Birlik Komitesi üyesi bir grup radikal subay tarafından düzenlenen mitinge FKF’nin(1) de katılmasıyla bu ilişki gelişti. 27 Mayıs darbesinden önceki öğrenci hareketlerinin önderleri ya da katılımcıları arasında bulunan pek çok “ağabey” de gençlik hareketinin destekçisi ya da kimi zaman örgütleyicisi olarak 1968’e giden süreçte yer aldılar. Özellikle sosyalist eğilimli gençlik hareketi içinde “Milli Demokratik Devrim” görüşünün egemen hale gelmesiyle 555K gençliğinin artık otuzlu yaşlarını yaşayan “eski genç” üniversiteli militanları, kolayca Dev-Genç içinde yer bulabildiler. Bu beraberliği sağlayan üç önemli etkenden söz edilebilir. Birincisi, “özgürlükçü Anayasa” ile ilgili beklentiler ve umutlardır. 1961 Anayasası’nın “tam olarak uygulanmasının”, her iki kesim için de, sosyal adaleti, söz, basın ve örgütlenme özgürlüğünü, üniversite özerkliğini, “Atatürk Devrimleri”nin tamamlanmasını sağlayacağı ortak düşünceydi. İkincisi, toprak ağalığına ya da genel olarak feodal kalıntılara ve emperyalizme karşı “milli” birlik ihtiyacının kabul edilmesiydi. Üçüncüsü, yıkılmış olan DP’ye ve onun devamı olarak görülen Demirel hükümetine karşı muhalefeti, Anayasaca bir “hak olarak” tanınmış olan devrime kadar götürmekti.

Oldukça uzun bir süre, 1970 Mart’ına kadar etkili olan bu yakınlık, kendisini Dev-Güç olarak adlandırılan birlikte, Türk Solu ve Devrim dergilerinde ve Dev-Genç içinde sürdürdü. Ancak THKP-C ve THKO örgütlerini yaratan Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’in adlarıyla anılan silahlı mücadele yanlısı gruplar bu beraberliğe daima mesafe koymuş, kendi görüşlerine kazandıkları militanlar dışında herhangi bir organik ilişkiye girmemişlerdir. 12 Mart darbesini umutla karşılayan önemli bir gençlik kitlesi ise, az zaman sonra ağır bir hayal kırıklığıyla karşılaşarak yeni bir dönemece girmiştir. Kopmalar, sağa ya da sola savrulmalar, düzene uyum çabaları ile daha ileri atılmak için silaha sarılanlar arasındaki ayrışmada, “eski gençlerden” az sayıda militan yeni direniş çizgisinde kalmıştır.

Sonrasında, işkenceli sorgular, cezaevleri, idamlar ve katliamlar süreci gelmiş, 1961 Anayasası önemli değişikliklerle “bu anayasa bize bol geliyor” diyenler tarafından kesilip biçilmiş ve 555K ile başlayıp Dev-Genç’le gelişen dönem kesinlikle sona ermiştir. Bugün “Devrim Yapma Hakkı” artık yalnızca onu söke söke alacak olanların olacaktır; devletin silahlı kuvvetlerinin darbe yapma yetkisi olarak kullananların değil!

Dipnot:
1.Dev-Genç’in önceli olan sosyalist gençlik örgütlerinin federasyonu: Fikir Kulüpleri Federasyonu.