İlk bölümünü, “Hak Öznesi Olarak Avukat:Klasik Avukatlığın Doğuşu”, Pazartesi günü erişime sunduğumuz yazının bugün ikinci bölümünü yayınlıyoruz.

5. Post Modern Dönem ve Avukatı
5.1. Modern düşüncenin ilk evredeki meşruiyetinin altında toplumun adaletsiz feodal yapısına özgürlük, eşitlik, kardeşlik temelinde yepyeni bir gelecek vadetmesi yatıyordu. Feodal toplum tarih sahnesinden çekilince, eski toplumsal ilişkiler çözülüp yerine yenisi kuruldukça, burjuvazi iktidarını sağlamlaştırdıkça; burjuvazi ilk evrede taşıyıcısı olduğu ilerici düşünceyi, misyonu arka plana iter. Ahlak ve her türlü sosyal siyasal değer “çıkar” kavramından uzaklaşmaya başlar. Artık her türlü kontrol mekanizmasından kurtulmuş çıkar/kazanç kavramı toplumsal ve kişisel yaşamın belirleyicisi olmuştur.

“Adalet, eşitlik, mutluluk, hoşgörü, geçmiş yüzyıllarda aklın doğasında var olduğu ya da gücünü akıldan aldığı varsayılan bütün bu kavramlar düşünsel köklerinden kopmuşlardır.[ı]”

Modern toplumun insanı “Adalet, eşitlik, mutluluk, hoşgürü” gibi değerlerden koparken hukukun, yargının, avukatlık mesleğinin “adalet”ten uzaklaşmaması herhalde düşünülemez. İster kapitalizmin ilk evresinden sonrası, ister modernizm, ister post modern/modern sonrası, ister sanayi toplumu sonrası, ister modernin parçalanması denilsin bu yeni dönüşüm ister istemez “avukat tipolojisi”nde de değişim yaratmıştır.

5.2. 19.yüzyılın ikinci yarısında başlayan sermayenin uluslararasılaşması süreci dünya savaşları ertesinde derinleşmeye ve küresel mal ve hizmet dolaşımı önündeki engeller bir bir kaldırılmaya başlanmıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) anlaşmasından başlayarak AB anlaşmaları, GATT anlaşmaları, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar 20.yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkarlar.

5.3.
AET(AB) kurucu anlaşmasında da “serbest meslekler” genel “hizmet” kapsamı[ıı] içinde yer almıştır. Avukatlık hizmeti artık “genel hizmet kategorisi” içinde alınıp satılan bir hizmet haline dönüşmektedir. Avukatların hızla şirketleşmesi ve büyük korporasyonlara dönüşmesi son 50 yılın eseridir. Müvekkilin “müşteriye” (client), avukatlık hizmeti karşılığında alınan bedelin/onorer’in “ücrete” dönüşmesi de bu dönemde olmuştur[iii]. Hatta avukatlardan alınan hizmetler, firmaların hizmet tedarik ettiği diğer üçüncü şahıslarla aynı isimle anılmaya başlanmıştır: Hizmet tedariki…

5.4.
Avukatlar ve diğer tüm serbest meslekler bu değişimi 20.yüzyılın son çeyreğinde daha yoğun hissettiler. Artık sadece ekonomi alanı değil, tüm toplumsal faaliyetler ekonomik kavramlarla düzenlenmeye başladı. Rantabilite, karlılık, verimlilik gibi terimler hayatın her alanına girdi. Kâr dışında “toplumsal ihtiyaç” yaklaşımıyla yönetilen devlet bile bu kavramların daha doğrusu yeni dönemin elinden kurtulamadı. Devletin ve devlet kurumlarının şirketler gibi yönetilmesi gerektiği ileri sürülmekle kalmadı, uygulanmaya ve özelleştirilmeye başlandı.

5.5.
Böyle bir yapısal dönüşümde, modern toplumun ne kadar iddiası varsa karşıtına yani feodal formlara dönüşmesini izlemeye başladık. Bu dönemi Alain Minc, Yeni Orta Çağ diye tanımlıyordu. Üstelik bu yeni dönüşümün motorunu tıpkı bir zamanların “piyasa” kavramı gibi imdada yetişen “teknoloji” oluşturuyordu. Tılsımlı bir söze dönüşmüştü teknoloji. Teknoloji üretici güçler bileşeninde insan faktörünün bile önüne geçmişti. Artık her şeyi o belirliyordu.

“Dünyevileşme ve dünyanın bozulması teknik eylemin içinde harekete geçtiği olaylar dünyasıyla yaşamımıza ancak ahlaksal görev ve estetik deneyim aracılığıyla giren varlık dünyasının birbirinden ayrılması bizi Protestan Ahlak ve Kapitalizmin Ruhu’nun sonundaki o pek ünlü ifade doğrultusunda demir bir kafese hapsetmez mi?[iv]”

Modern toplumun kuruluş aşamasında olumlu rol üstlenen tekniğin daha sonra kendisini kontrol eden modern değerlerden ayrışarak tek başına amaç haline gelmesiyle toplumdaki ilişkiler ve tipolojiler değişmeye başlamıştır. “Artık anlamın yerine eşyanın ve olayların dünyasındaki işlev ya da etki almıştır[v].”

5.6.
Avukatlık da teknolojiden nasibini alacaktır. Bilgisayarların, internetin küresel bir ağ oluşturması, çok uluslu şirketlerin girmediği iş alanı ve coğrafyanın kalmaması, sermaye dolaşımının hızla artması, avukatlık alanında da tıpkı sermayenin yoğunlaşması gibi yoğunlaşmaya neden oldu. Yüzlerce kişinin çalıştığı mali müşavirlik ve avukatlık firmalarının doğuşunu, bunların tüm dünyaya hızla yayılması eşlik etti.

“Toplumsal faaliyet alanlarının parçalanması ve parçaların uzmanlara emanet edilmesi süreci bütün ve parça, teknik ve değer arasındaki ilişkinin kopma noktasına kadar ulaşmıştır[vi].

Uzmanlaşma ve teknisyenleşme; teknik süreçler belirli bir konuda uzmanlığı gerektirdiğinden aslında ikiz kardeş olarak değerlendirilebilir. Teknisyen için arkasında takılı duran bir para, güç, iş, kariyer, statü motorunun baskısı söz konusudur ve bu motor makinenin bir an bile durmasına tahammül gösteremez[vii]. Teknisyen yaptığı işlemlerin toplumsal anlamından uzaklaşmasına neden olur. Özneyi öznelliğinden kurtararak davranışının ve düşüncesinin kesinliğini garanti eder[viii].

Avukatlar için artık yeni bir gerçeklik vardır: Hukuğun her alanında uzmanlara gerek vardır, her iş en küçük iş birimi ve en kısa süre içinde (Yeni Taylorizm) yerine getirilmelidir. Hizmet iş birimi üzerinden ücretlendirilmelidir. Eğer çok fazla sayıda avukat bu mantıkla çalışırsa bu yöntem saat-ücret sistemiyle çok fazla ücret kazanma imkanı verecektir. Bu tür avukat bürolarının patronları, rutin teknik süreçlere dönüşen işleri gerçekleştiren işçi avukatlar üzerinden çok fazla para kazanma imkanı elde edecektir. “İşini yapan” ve “parasını alan” bu tipi artık “hukuk teknisyeni[ix]” veya “pazar avukatı” olarak adlandırmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Habermas aynı dönüşümü “avukatlık tipolojisi, görevli (fonksiyoner) tipolojisine dönüşmüştür” diyerek tespit etmiştir[x].

Özetle, modern dünyanın “klasik avukat” tipi yerine post modern dünyanın avukat tipini uzmanlaşma temeline oturan “hukuk teknisyeni” veya “pazar avukatı” olarak görmekteyiz. Artık avukatlar arasındaki ayrım büyük büroları yöneten yönetici avukatlar/patronlar ve işçi avukatlar olarak derinleşmektedir.

6. Post Modern Toplum-Devlet
6.1. Bilgi Toplumu
Post modern süreçlere tabi olan devletler, yüksek kamu maliyetinden kurtulma bahanesiyle kamu hizmetini, faaliyetlerini özelleştirme, şirketleştirme modeliyle dönüştürürken teknoloji devriminden yararlandı. Bu imkan yoğunlaşan mali sermayeye dünyayı ve ulus devletleri yönetmek ve kontrol etmek için yepyeni imkanlar sundu. Bu sürece uyum için ortaya çıkan “bilgi toplumu[xi]” kavramı ve projeleriyle, toplumlar küresel düzeyde standardizasyona tabi tutuldu.

Teknolojinin verdiği imkanla devletin otomasyona tabi tutulması; vatandaşların, banka kartları gelir ve harcamaların; sosyal medya kayıtları ise siyasi ve dini düşüncelerinin izlenmesine, fişlenmesine imkan vermektedir. “Big Data” diye tabir edilen data devletlerin kendi vatandaşına karşı çok güçlenmesini sağladı.

6.2. Teknolojinin Devlete Verdiği İmkan
Teknolojik dönüşüm her ulusal devletin kendi vatandaşları karşısındaki gücünü de inanılmaz boyutlarda artırmaktadır. Devletler sermayenin temerküzüne benzer biçimde “baskı gücü temerküzü” imkanına kavuşmuştur. Ürkütücü olan bugün için bu devasa gücü denetleyecek hiçbir toplumsal mekanizma yoktur. Öte yandan bu gücün aynı zamanda ABD, AB gibi büyük devlet ve yapıların dünyayı kontrol altına alma imkanlarını güçlendirdiğini de belirtmek gerekiyor.

Özellikle son çeyrek yüz yıldır küresel güçlerin bölgesel savaş çıkartmakta pervasızlaştığı, neo liberal, muhafazakar eğilimler tarafından yönetildiği bir döneme girmiştir. İnsanlık teknolojinin her boyutta kullanıldığı bölgesel savaşlarla büyük tehdit altındadır. Bu güçler saldırgan dil ve politikaları kullanmaktan kaçınmamaktadırlar.

Demokrasi kültürünün yerleşmediği ülkelerde devletin merkezi kontrolünü artıran bu teknik imkan otoriterleşme eğiliminin artırılmasına da zemin hazırlamaktadır. Otoriter yönetimlerin hukuksuzlaştırma ve anayasızlaştırma eğilimleriyle birleştiğinde vatandaşların devletin ölçüsüz baskısı karşısında korunması zorlaşmaktadır.

6.3. UYAP/SEGBİS
Yargı ve avukatlık faaliyetleri de bu kapsamda değişmeye başladı. Bugün için davalarımızı internet üzerinden açabiliyor, harçlarını sanal pos cihazlarıyla ödeyebiliyoruz. Ayrıca UYAP, SEGBİS olarak tanımlanan yargı otomasyon sistemleri sayesinde tüm yargılamalar devletin, idarenin kontrolü altındadır. İdare tüm yargılamalara merkezi bir sistem üzerinden izleme ve müdahale etme imkanına sahiptir.

Yazının “Hak Öznesi Olarak Avukat: İnsan Hakları Aktivisti”  başlıklı son bölümüne   24.04.2020 Cuma günü sitemizden erişebilirsiniz. 

Kapak Resim: Rene Magritte

 

DİPNOTLAR:

[i] M. Horkheimer, Akıl Tutulması, s.77, çev. Koçak O., Metis Yayınları, İstanbul.

[ii] Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AB) kuran temel anlaşmanın; Topluluğun Dayandığı Esaslar başlıklı bölümünün “Kişilerin, Hizmetlerin ve Sermayenin Serbest Dolaşımı” başlıklı 3. ayrımı m. 48-73.

[iii] Fransada honoraire’ in (onurluk), salaire’ e (ücret)dönüşmesi, 1991 yılında Avukatlık Kanununda yapılan değişikliği ile olmuştur.

[iv] Alain Touraine, Modernliğin Eleştirisi, çev. Tufan H., s.111, Yapı Kredi Yayınları, 1994, İstanbul.

[v] Touraine, age., s.120.

[vi] Polanyi Büyük Dönüşüm, çev. Bugra A., s.231, İletişim Yayınları,2000, İstanbul: “Emeği diğer yaşam faaliyetlerinden ayırıp piyasa kurallarına boyun eğmeye zorlamak, bütün organik varoluş biçimlerini yok etmek onların yerine yeni bir düzen, parçalara ayrılmış, bireyci bir düzen koymak anlamına geliyordu”; Touraine age., s.121, parçalanmayı daha üst düzeyde, modernliğin parçalanması olarak tanımlıyor.

[vii] Jacques Ellul, The Technological Society’den aktaran; A. Giddens, “Modernliğin Sonuçları,” s.152, çev. Kuşdil E., Ayrıntı Yayınları, 1994.

[viii] Andre Gorz, İktisadi Aklın Eleştirisi, çev. Ergüden I., s.154, Ayrıntı Yayınları, 1995, İstanbul; Haluk İnanıcı, “Teknoloji Toplumları ve Avukatlık Mesleği”, http://www.halukinanici.com/liste/teknoloji-toplumlari-ve-avukatlik-meslegi/

[ix] Karpik age., yeni avukata “liberal avukat” demektedir.

[x] Jürgen Habermas, İdeoloji’ Olarak Teknik ve Bilim, çev. Tüzel M., s.342, Yapı Kredi Yayınları, 1997, İstanbul.

[xi] Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi, 2003, 2005; AB Lizbon Stratejisi 2000, Lizbon.