Kobanî Davası’nda sona gelindi, karar duruşması 17 Nisan’da. Aralıksız, nefes nefese, koştura koştura yapılan bir yargılama izledik. Pandemi döneminde bile duruşmalar yapıldı, yüzlerce insan kapalı alanlara doluşturuldu. Hiç ara vermeden yapıldı duruşmalar. Avukatların delillerin toplanması, süre verilmesi şeklindeki talepleri veya başka duruşmaları olduğuna dair mazeretleri her seferinde “duruşmayı uzatmaya yönelik talepler” olarak görülüp mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Savunmalar tamamlanmadan mütalaa sunuldu, savunma hakları kısıtlandı ve 17-18 Mart günlerinde son sözler alınarak dava kararın açıklanacağı 17 Nisan gününe bırakıldı.

Binlerce sayfalık iddianameler, mütalaalar, yüzlerce klasör belge, gizlilik kararları, farklı illerdeki cezaevlerine dağıtılmış müvekkiller, kesintisiz devam eden duruşmalarla beraber takip etmekle yükümlü olduğunuz diğer dosyalar, tüm taleplerinizin reddedildiği yargılamalar, süre kısıtlamaları, Ankara’ya gidiş gelişler ve konaklamalar ve daha fazlası…

Özet bahsine geçmeden önce, bu davayı en başından bu yana saydığımız tüm bu zorluklara rağmen kesintisiz takip etmeyi başaran avukat arkadaşlarımıza ayrı bir pencere açalım ve haklarını teslim etmeden geçmeyelim.

Her şey 2015 genel seçimleriyle başladı

Her şey aslında 7 Haziran 2015 genel seçimleriyle başladı. İktidar olma vasfını yitiren AKP, yargı üzerinden HDP vekillerini hedef göstermeye başladı. Bu tehdit söylemlerinde Kobanî olayları çokça dillendirilmeye başlandı. 2014 yılı 6-8 Ekim günlerinde, IŞİD Kobanî kapılarına dayanmış ve iktidarın Kobanî’ye yardımların geçmesini engelleyen tutumuna ve Erdoğan’ın 7 Ekim 2014 tarihinde “Kobanî düştü düşecek” açıklamasına karşı 17 ilde üç gün boyunca eylemler gerçekleşmiş ve sonrasında 46 kişi yaşamını yitirmişti.

Bu olaylarla ilgili sonrasında temel iki soruşturma başlatıldı: İlki milletvekillerine yönelik, ikincisi ise  HDP MYK üyeleri hakkında.

“Anayasaya aykırı ama evet”

Sonrasında da 21 Şubat 2016 yılında “halkı suç işlemeye tahrik” gerekçesiyle milletvekilleri hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle fezlekeler hazırlandı. “Anayasa’ya aykırı, halkı kandırmaya yönelik” olduğu tespit edilmesine rağmen CHP’nin de evet oylarıyla 20 Mayıs 2016’da 40 HDP milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı ve 4 Kasım 2016’da da milletvekilleri bu dosya kapsamında tutukladı.

AİHM, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili 1 Şubat 2022’de verdiği kararda dokunulmazlıkların kaldırılması ve yargılanmaları nedeniyle vekillerin ifade hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar verdi.

Düğmelere hep seçim öncesi basıldı

MYK üyeleri soruşturmaya ilişkin 2015 yılında Savcılıkta ifadelerini verdi. Sonrasında hiçbir işlem yapılmadı, 7 ayrı savcı geldi geçti ve soruşturma elden ele taşındı. Yine bir seçim öncesi, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinden 13 gün önce, düğmeye basıldı. Dosyaya yeni savcı atandı ve savcı bütün il emniyet müdürlüklerinden ve savcılıklarından ellerinde bulunan bilgi ve belgeleri talep etti.

20 Kasım 2018’de AİHM, Demirtaş dosyasına ilişkin kararını açıkladı ve Demirtaş’ın “siyasi saikle hapsedildiğini” ifade ederek tahliye edilmesine hükmetti. Aynı gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi. 30 Kasım 2018’de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu reddetti. Tam da bu sırada 4 Aralık 2018’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Demirtaş’ın yargılandığı bir başka dosyadan aldığı mahkûmiyet kararını onayarak cezasını kesinleştirdi ve hükümlü hale getirdi.

Bir insan kaç kez tutuklanabilir?

Kobanî dosyasının yeni savcısı avukatların soruşturma dosyasını inceleme talepleri üzerine hızlı bir şekilde gizlilik kararı verilmesini talep etti ve 3 Ocak 2019 tarihinde  Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından dosya içeriğinin incelenmesi ve örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verildi. Savcılığın getirdiği gizlilik kararı iddianame mahkemece kabul edilene kadar devam etti ve avukatlar hiçbir şekilde dosyaya erişemedi.

Gizlilik kararı sürerken AİHM Büyük Dairesi de Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı ana davası için 2 Eylül 2019 tarihinde tahliye kararı verdi. Hemen ardından Kobanî soruşturması kapsamında savcının talebi ile Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ikinci kez tutuklandı. Aynı şekilde başka suçlamalar sebebiyle tutuklu bulunan Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel de dosya kapsamında ikinci kez tutuklandı. Kandıra Cezaevinde kalan Gülser Yıldırım hakkında da ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi. Partinin çeşitli kademelerinde görev almış olan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklu sayısı 28’e çıktı.

3 bin 530 sayfa ve 324 klasörü bir haftada okumak, mümkün mü?

İddianame 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan tam 6 yıl 3 ay sonra, 30 Aralık 2020’de geldi. Toplam 3 bin 530 sayfa, 324 klasör. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi jet hızıyla bir hafta içinde hepsini okudu ve 7 Ocak 2021 tarihinde iddianameyi kabul etti.

İddianamede 108 kişi için “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza istendi. Mağdur müştekiler olarak aralarında Bakanlıkların, siyasi partilerin, emniyet birimlerinin ve Diyanet’in de bulunduğu 2 bin 676 isim iddianamede yer aldı. Suçlamalara delil olarak HDP tarafından atılan tweetler, 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler, gizli tanık beyanları ve milletvekili olan siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar ve basına verdikleri demeçler gösterildi. Kobanî olaylarının sebebi olan İŞİD saldırıları ve katliamları ise hiçbir şekilde iddianamede yer almadı.

Avukatların, “müvekkillerimizi öldürmekle suçluyorsunuz, basit bir cinayet dosyasında bile otopsi raporu olmadan o dava açılamaz” açıklaması sonrasında mahkeme heyeti iddianamede yer almayan otopsi raporlarını davanın ilk duruşmasına (26 Nisan 2021) 7 gün kala “Acele” notuyla istedi.

Yeni bir rekor: 5 bin sayfayı 8 saatte özetlemek

Duruşmalar jet hızıyla başladı. Avukatlara hiç nefes alma zamanı bırakmak istemezmişçesine duruşmalar aralıksız her gün yapılmaya başlandı. Mahkeme başkanı dosyayı bir an önce bitirmek istediğini bu sebeple ara vermeden ilerleyeceğini birçok kez kürsüden seslendirdi. Bu hız gerekçe gösterilerek avukatların tüm talepleri ve mazeretleri “duruşmayı uzatmak” gerekçeleriyle reddedildi. Avukatların adil yargılanma talepleri ve insani mazeretleri sebepleriyle ara verilmeyen duruşmalara mahkeme başkanının suç örgütü üyeliği ile suçlanması sebebiyle zorunlu ara verildi, başkan değişti. Mahkeme başkanının kendine dair suç örgütüne üye olma suçlamasına ilişkin verdiği demeç yargılamayı da hangi saikle yürüttüğünü anlamaya referans olması açısından ilginçti: “Milli duygularla hareket ederek hata yaptım”

Mahkemede mütalaa sürecinde bir de rekora imza atıldı. Aslında mahkeme 3 bin sayfalık iddianameyi 7 gün içinde okuyarak, değerlendirmesini yaparak ve iddianameyi kabul ederek bir rekor kırmıştı. Fakat 5 bin sayfalık mütalaayı da 8 saat içinde özetleyip okuyarak kendi rekorunu da böylece egale etmiş oldu. Avukatların bu yaklaşımın hukuka aykırı olduğuna dair duruşma salonundaki tüm haykırışları karşılıksız kaldı. Mahkeme elbette her insan evladının bir olmayacağını unutarak avukatları da aynı performanslarla savunma yapmaya zorladı, savunma için süre verilmesi taleplerini reddetti.

Bir davanın ateşleyici saikleri “hız” ve “milli duygular” olunca çoğu şey elbette gözden kaçabiliyor. Mahkeme de iddianamede belirtilen tüm suçlarla ilgili dava açılmadığını ama buna rağmen yargılama yapıldığını 16 Ağustos 2023’te fark etti ve ek savunma hakkı vererek kaldığı yerden devam etti, elbette tüm savunmaların jet hızında olması şartıyla. Figen Yüksekdağ, ek savunma kararı ile ilgili şunları söyledi: “2,5 yıl geçmiş yeni mi aklınıza geldi? Ek savunma hakkı da esas hakkındaki savunma ile yapıştırılmış. Sorgu hakkımızı gasp ettiniz.”…

Sonrasını ve sahadan birebir izlenimleri dosyayı en başından bugüne takip eden savunma avukatlarından Ayşen Akçay Senem’den dinleyelim. Ayşen ile yaptığımız 11.04.2024 tarihli programın kaydını bizlerle paylaşan Açık Radyo’ya teşekkür ederiz.

 

Programda Ayşen, Kobanî Davası’nı anlatırken Selçuk Kozağaçlı’nın “Hukuk diye helvadan put yapmışsınız, acıkınca yiyorsunuz” sözüne atıfta bulunmuştu. Biz de bu vesileyle Selçuk arkadaşımızın yazılarının toplandığı Hapishane Defterleri blogunu duyurmuş olalım. Son sözü de Selçuk’un mızıkası ile çaldığını yazdığı Bob Dylan’ın “When You Gonna Wake Up” şarkısından alıntılayalım:

“You got gangsters in power / And lawbreakers making rules /When you gonna wake up?”