İSTANBUL BAROSU YÖNETİM ORGANLARI HAKKINDA AÇILAN DAVA

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2025/2516 Esas ve 2025/1 Davaname numarası ile 14/01/2025 tarihinde İstanbul Asliye Hukuk Hakimliğinde 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Baronun kurulması, organlarının görevden uzaklaştırılması ve görevlerine son verilmesi” başlıklı 77. maddesinin 5.fıkrası gereğince İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi talebinde bulunmuştur. Dava halen derdesttir.

Savcılığın gerek başlattığı ceza soruşturmasının[i] gerekse belirtilen Davanameyle baro organlarının görevden alınması ve yerlerine yeniden seçim yapılması talebinin konusu aşağıda sunulan; İstanbul Barosu’nun X isimli sosyal medya hesabından yapılan 21 Aralık 2024 tarihli açıklamadır[ii].

BAROLARIN TARİHİ VARLIĞI
Tarihi Gelişimi İçinde Baro

Antik dönem bir kenara koyulursa; Barolar Orta Çağ’da avukat teriminin ilk kez kullanıldığı 1160 yılından beri yaklaşık 900 yıllık bir tarihi süreçte mücadelelerle gelişerek bugünkü demokratik toplum içindeki modern hüviyetini kazanmıştır.

Modern avukatın “altın çağı” insan temelli yeni toplum değerlerinin ortasında 19. yüzyılda ortaya çıkar.[iii] Bu çağın avukatı, modern toplumun kurulmasına bizzat “toplumsal aktörler” arasında yer alarak katılmıştır. Avukatlar, barolar modern toplumun kuruluşunda “kamu sözcüsü” rolünü üstlenmiştir.[iv] Bir toplumun “demokratik hukuk toplumuna” dönüşmesi veya bu modeli hedeflemesi doğaldır ki hukukla uğraşan avukatların toplumsal fonksiyonunu da ön plana çıkarmakta, onlara hukukla ilgili ilave görevler vermektedir.

Demokratik hukuk toplumunun inşa sürecinde avukatlar bir yandan Orta Çağ’ın devlet avukatı tipolojisinden uzaklaşarak bağımsızlık mücadelesi vermişler diğer yandan da bizzat toplumdaki hukuki ve siyasal süreçlerde yer alarak hukuk değerlerinin, kurumlarının yerleşmesi için çaba göstermişlerdir.

Bugün avukatlık mesleğinin bağımsızlığının açıklanmasında tercih edilen yaygın demokratik yaklaşıma göre; modern avukat mesleğini, savcı ve yargıçla birlikte “bir muhakeme/mahkeme süjesi olarak” yerine getirir. Diğer deyişle “hüküm” bu üç süjenin müşterek faaliyeti sonunda verilir. Avukat bu hüküm oluşurken müvekkilinin hukuki tavsife ilişkin talimatlarıyla bile bağlı değildir. Amaç maddi hakikate ulaşılarak[v] “adil bir hükmün” kurulmasıdır. Avukatın bağımsızlığı “adil hüküm”ün, “hukuk toplumu”nun teminatıdır. Aslında bu yaklaşım demokratik toplumlara özgü yargılama faaliyetini özetleyen yaklaşımdır.

Demokratik hukuk toplumlarında “avukatın bağımsızlığı” kadar “yargının bağımsızlığı” da toplumun temelleri arasında yer alır. Birbirleriyle ilişkili bu iki bağımsızlık kategorisinin kendine özgü tarihi vardır. Bu iki bağımsızlık süreci “avukat” kimliğinde çakışmaktadır. Baroların bağımsızlığı da bu iki sürece paralel olarak gelişmiştir. Avukatları diğer serbest meslek mensuplarından ayıran en önemli yan da budur. Ancak unutulmamalıdır ki, avukat ve barolar bağımsızlığını ve demokratik hukuka dayanan modern kimliğini önce Orta Çağ’ın eski rejimine sonra da otoriter devlet anlayışına karşı yaptığı mücadele ile elde etmiştir.[vi]

Avukat ve baroların “bağımsızlığı”, bu tarihi gelişim içinde öncelikle devlet organlarına ve politik alan dışında kalan medya, siyasi partiler vb. tüm toplumsal aktörlere karşı bağımsızlık olarak anlaşılır. Belirtmek gerekir ki; avukatların, baroların bağımsızlığı “ifade özgürlüğü” ile bir bütündür. İfade özgürlüğü olmadan bağımsızlıktan, bağımsızlık olmadan ifade özgürlüğünden bahsedilemez.

Özetle, baroların devlet ve tüm diğer toplumsal aktörler karşısında bağımsızlığı ve hukuku savunma görevi tarihi gelişim içinde ortaya çıkmış, olgunlaşmış ve demokratik hukuk toplumunun varlığı için vazgeçilmez hale gelmiştir. 

Türk Hukukuna Göre Baro

Türkiye’de avukatlık mesleğinin ve baroların gelişmesi Fransa’daki 1789-1920 yılları arasındaki modernleşme sürecine benzer şekilde 1876-1969 yılları arasında yaşanmıştır.[vii] 1969 yılında yürürlüğe giren Avukatlık Kanunu bu anlamda “modern avukatlık” mesleğinin kanunu olarak demokratik hukuk devleti içinde yerini almıştır. 2001 yılında Avrupa Birliği Müktesebatı kapsamında yapılan değişikliklerle de modernleşme sürecini tamamlamıştır.

Barolar öncelikle Anayasa’nın 135. maddesi kapsamında belirtildiği üzere “İdare” bölümünde yer alan “Meslek Kuruluşu” ve “kamu kurumu, kamu tüzel kişisi” niteliğine sahip özel bir kurumdur.

Anayasa
Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşları

m.135: Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.

Avukatlık Kanunu

m.76. Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.

Avukatlar meslek örgütlerini aynı zamanda hak aramanın-savunmanın temsilcilerinin örgütü olarak nitelendirirler.

Baroların kanunlarda yazmayan ama politika biliminde kayıtlı olan, aslında yukarıdaki tanımlarda da gizli olarak yer alan bir diğer niteliği vardır. Bu da baroların demokratik toplumun “Siyasi Baskı Grupları” içinde yer almasıdır[viii]. Baroların siyasi baskı kurumu olarak niteliği, ortak menfaatler etrafında ve ortak fikirler etrafında örgütlenmesinin doğal sonucudur. Barolar hukuku savunarak hukuk siyaseti yaparlar ve hukuka aykırı her olayda hukuku temsil ederler.

Baroların Görevleri

Baroların asli iki görevi vardır:

  • Saf Mesleki Görevler: Meslek örgütü olarak meslekle ilgili stajdan, mesleğe kabulden, meslekten çıkartılmaya, disiplin kontrolüne, mesleğin gelişmesini sağlamaya kadar bütün mesleki konularla görevlendirilmiştir. (Av.K. 76)
  • Hukuk Kurumu Vasfından Doğan Görevleri: Barolar bir hukuk kurumu olarak İnsan Haklarını, Hukukun Üstünlüğünü Korumak ve Savunmak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak, Demokratik İlkelere Uygun Davranmakla yükümlü olmasıdır (An.135, Av.K.76, 95)

Dava baroların bu ikinci görev kapsamıyla ilgili olduğu için bu konuyu açmak gerekmektedir. Barolara Av.K. 76 ile verilen bu görev 95.maddede detaylandırılmıştır.

Avukatlık Kanunu

95/21. (Ek: 4667- 2.5.2001 / m.55) Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak,

Baroların bu görevi üç boyut içermektedir.

  • İnsan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunmak
  • İnsan haklarını, hukukun üstünlüğünü korumak
  • İnsan haklarına ve hukukun üstünlüğü kavramlarına işlerlik kazandırmak.

Kanun, barolara insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü sadece savunma gibi pasif bir görev, konum vermekle yetinmemiş, onu koruma hatta ona işlerlik kazandırma gibi aktif görevler de vermiştir. Bu hüküm barolara insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ihlal edildiği her toplumsal alanda yer alma, orada baro sıfatıyla hukuku, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü savunarak aktif rol oynamakla görevlendirmiştir. Ancak bununla da yetinmemiş, insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramlarına “işlerlik” kazandırma görevi vermiştir. Bu da baroların bağımsız olarak insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda en geniş anlamda mücadele etme görevi üstlenmesi anlamına gelmektedir.

Kanun baroların bu görevlerini yerine getirirken hareket yöntemini de belirlemiş ve baroları demokratik ilkelere uygun davranmakla yükümlendirmiştir. Demokratik ilkelere uygun davranmak insan hakları veya hukukun üstünlüğüyle ilgili bir ihlalle karşılaştığında tarafsız olmak ve insan haklarının, hukukun üstünlüğünün evrensel ilkelerine uygun davranmak anlamına gelir.

Bu ilke özellikle devlet-vatandaş çatışmalarında, devletin insan haklarını veya hukukun üstünlüğünü ihlal ettiği hallerde de baroların tarafsız olarak hareket etme görevini tanımlamaktadır. Hukukçu hukuku koruyarak devleti korur.

Baroların Hukuku Savunması

Yukarıda değindiğimiz baroların tarihi gelişim süreci sonunda elde ettiği demokratik bir hukuk kurumu niteliği göz önüne alındığında; belirtmek gerekir ki kanunda bu açık hükümler yazılı olmasaydı bile, demokratik bir hukuk devletinde barolar “hukukun savunulması” ile doğal olarak görevlidirler.

Baro üyesi avukatların görevlerini layıkıyla yapabilmesi, müvekkillerinin hakkını-hukukunu korumasıyla mümkündür. Böyle bir görev ancak hukukun var olduğu demokratik ülkelerde gerçekleşebilir. Bir diğer deyişle, bir devletin demokratik hukuk devleti olması talebi avukatlık mesleğinin, baroların kuruluş misyonlarının ayrılmaz parçasıdır.

Avukatların, baroların bir hukuk devletinin mensupları ve hukuk aktörleri, savunmanın temsilcileri ve onların örgütü olarak “hukuk talep etmesi” avukatların, baroların tanımlarına ve yaptıkları hak arama-savunma faaliyetine mündemiçtir.

Hukuka, insan haklarına, insancıl hukuka davet, demokratik siyaset kültürünün ayrılmaz hedefleridir.

Bu çerçevede ülkedeki her kişiyi, her kurumu, her örgütü hukuka davet etmek baroların asli görevleri içindedir. Bir başka ifadeyle barolar insan hak ve özgürlükleri alanına yönelen iktidarların daraltıcı faaliyetlerine karşı koymakla görevlidir. Barolar görevlerini bu nedenle bağımsız olarak yerine getirirler, baroların bağımsızlığı Uluslararası belgelerde bu nedenle korunur.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN AVUKATLIK MESLEĞİNE, BAROLARA BAKIŞI

AİHM’in birçok kararında avukatların insan haklarının korunmasındaki rolünün altı çizilmekte ve mesleki örgütlerin bağımsızlığının öneminden bahsedilmektedir. Avrupa Konseyi’nin “Avukatlık Mesleğinin Özgürce Yürütülmesine İlişkin Tavsiye Kararı”na atıf yapılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Avukatlık Mesleğinin İc­rasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı’nda; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri dikkate alınarak avukatlık mesleğinin icrasındaki özgürlüğün ayrım gözetmeden, hükümet veya kamudan gelebilecek uygunsuz müdahalelere yer vermeyecek şekilde korunması, teşvik edilmesi ve bağımsızlık prensibine saygı gösterilmesi için gereken tüm tedbirler alınmalıdır.”ibaresi yer almaktadır.[ix]

Hajibeyli ve Aliyev v. Azerbaycan, B. No: 6477/08 ve 10414/08 sayılı, 19.4.2018 tarihli. kararı

Mahkeme, avukatların ifade özgürlüğünün hukuk mesleğinin bağımsızlığıyla ilgili olduğunu ve bunun da adaletin düzgün şekilde tecellisi için elzem olduğunu tekrarlar. Buna ek olarak, profesyonel avukat örgütleri insan haklarının korunmasında çok önemli bir rol oynar ve bu nedenle bağımsız kalabilmeyi başarmalıdır, nitekim meslektaşlara ve hukuk mesleğinin özerkliğine saygı vazgeçilmezdir. (…) Mahkeme, Hükümet’in dikkatini, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin avukatların ifade özgürlüğüne ilişkin olan ve avukatların ifade özgürlüğünden faydalanması gerektiğini, mesleğe erişim kararlarını ise bağımsız ve tarafsız hukuki mercilerin vermesi gerektiğini belirten R (2000) 21 numaralı tavsiye kararına çekmeyi gerekli görmektedir[x].

ULUSLARARASI BELGELERE GÖRE AVUKATLARIN VE BAROLARIN BAĞIMSIZLIĞI, GÖREVLERİ

Avukatların ve baroların maruz kaldıkları baskı ve saldırılar demokratik ülkelerin önlemeye çalıştıkları en önemli konuların başında gelmektedir. Avukatların ve Baroların maruz kaldıkları saldırı çeşitleri şu belgelerde yer almıştır.

  • Birleşmiş Milletler, 1990, Avukatlığın Rolüne Dair Temel Prensipler, Havana,
  • Uluslararası Avukatlar Birliği (UIA), 1991, Morelia Şartı,
  • Avrupa Konseyi 2000, Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Nolu Tavsiye Kararı (AK9TK),
  • Uluslararası Avukatlar Birliği (UIA), 2002, TURIN İlkeleri.

Belirttiğimiz, avukatlık mesleğinin ve mesleki örgütlerin korunmasına ilişkin en önemli uluslararası belgelere göz attığımızda, hem avukatların maruz kaldıkları saldırıların tanımlarını hem de bu saldırılara karşı avukatların bağımsızlığını koruma altına alan hükümleri görüyoruz.

 

Kavramlar

Uluslararası Belgeler
Avukatların ve Meslek Örgütlerinin Bağımsızlığını Koruma AK9TK, MORELİA, TURİN
Avukatların Baskıya Maruz Kalmaması AK9TK, HAV-K, TURİN
Avukatların Baskıyla Tehdit Edilmemesi AK9TK

 

Avukatların Görev Başında Tehditle Karşı Karşıya Kalmaması HAV-K
Tehditten Korunma Hakkı HAV-K
Devletin Uygunsuz Müdahale Yasağı AK9TK
İfade, İnanç ve Örgütlenme Hakkı AK9TK

HAV-K

Hukuk ve İnsan Hakları Alanında Çalışmak HAV-K
Yürütme ve Yargı Organından Gelen Baskılar Karşısında dahi Avukatlığın Rolünün Belirtilmesi TURİN

Bugüne kadar Uluslararası Müktesebatta gelinen aşamada, avukatların ve avukat örgütlerinin bağımsızlığının korunması en temel hukuki konular arasında yer almaktadır. Avrupa Konseyinin “Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı,” demokratik bir hukuk devletinde “avukata ve onun meslek örgütlerine” bakışın ana hatlarını ortaya koymaktaydı.

Avrupa Konseyi’nin “Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı

PRENSİP I Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlüğün Genel Prensipleri

    1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri dikkate alınarak avukatlık mesleğinin icrasındaki özgürlüğün ayrım gözetmeden, hükümet veya kamudan gelebilecek uygunsuz müdahalelere yer vermeyecek şekilde korunması, teşvik edilmesi ve bağımsızlık prensibine saygı gösterilmesi için gereken tüm tedbirler alınmalıdır.
    2. Avukatlar inanç, ifade, hareket, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olmalıdırlar ve özellikle adaletin sağlanması ve hukuku ilgilendiren konularla ilgili tartışmalarda yer alma ve hukuk reformları tavsiyesinde bulunma hakkına sahip olmalıdırlar.
    3. Mesleki standartlara uygun olarak hareket eden avukatlar, herhangi bir yaptırıma veya baskıya tabi tutulmamalıdırlar veya bununla tehdit edilmemelidirler.

PRENSİP V  Birlikler

    1. Barolar veya avukatların oluşturdukları diğer mesleki birlikler, kendi kendini yöneten organlardır, yetkililerden ve kamudan bağımsızdırlar.
    2. Baroların ve avukatların oluşturdukları mesleki birliklerin, üyelerini korumalarına ve üyelerinin bağımsızlıklarını ihlal eden her türlü saldırı ve usulsüz sınırlamaya karşı yapacaklar savunmalara saygı gösterilmelidir.
    3. Barolar ve diğer kurululara aşağıda sayılanları da kapsayan, avukatların bağımsızlıklarını sağlamaları için teşvik edilmelidir.

Hemen söylemek gerekiyor, avukatlara ve onların örgütlerine tanınan, tanınması önerilen haklar “vatandaşların,” hatta “vatandaş olmayan kişilerin” bile, hak arama ve savunma haklarını etkin olarak kullanması, adil yargılanma hakkından hızlı ve etkin biçimde yararlanması amacına yöneliktir.

AVRUPA KONSEYİ’nin AVUKATLIK MESLEĞİNİN KORUNMASINA DAİR SÖZLEŞMESİ[xi]

Sözleşme Avrupa Konseyi’nin daha önce yayımladığı “Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı”ndan sonra Avukatlık mesleği ve örgütlerinin korunması için yaptığı en önemli çalışmadır. Bu sözleşme 12 Mart 2025 tarihinde Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nde onaylanmıştır. Önümüzdeki Mayıs ayına kadar 46 üye devletin imzasına açılacaktır.[xii]

Bu Sözleşme ile avukatlık mesleğinin korunması için dünyada ilk kez bir Sözleşme kabul edilmiş olmaktadır. Bugüne kadar tavsiye mahiyetindeki ilkeler, kurallar ilk defa bu Sözleşme ile bir koruma mekanizmasına kavuşmuş olacaktır.

Sözleşmenin Amacı

Sözleşme amacını şöyle açıklıyor:

“Sözleşmenin amacı, avukatlık mesleği için daha iyi bir koruma sağlamanın yollarını önermek ve böylece avukatların mesleki faaliyetlerinin bir sonucu olarak maruz kaldıkları saldırı, tehdit, taciz ve gözdağındaki artışa ve yukarıda belirtildiği gibi bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde maruz kaldıkları engelleme ve haksız müdahaleye yanıt vermektir.

Mesleğe özgü mevcut uluslararası standartlar bağlayıcı olmadığından, avukatların güçlü yasal korumaya sahip olduğu ülkelerde bile bunların uygulanmasını sağlamak zor olmuştur. (Açıklayıcı Rapor m.10.)”[xiii]

Avukatlara Yönelik Saldırı Türleri: Bu Sözleşme’nin Açıklayıcı Rapor (Gerekçe) bölümünde avukatların maruz kaldıkları saldırılar şu şekilde özetlenmektedir:

7.Avukatların karşılaştıkları sorunlar çok çeşitli niteliktedir. Özellikle insan hakları, ceza adaleti veya siyasi konuları içeren hassas veya dikkat çekici davalarla ilgilenen avukatlar, karalama kampanyaları, gözetim ve diğer yollarla belirli müvekkilleri temsil etmekten veya belirli dava türlerini takip etmekten caydırmayı amaçlayan taciz ve sindirme taktikleri gibi psikolojik baskının çeşitli formlarıyla karşı karşıya kalabilirler. En ciddi durumlarda kişisel güvenlikleri bile tehdit altına girebilir. Avukatların çalışmalarına müdahale, kamu otoritelerinin veya hükümet dışı aktörlerin yargılama süreçlerini etkileme girişimleri veya avukatlara müşterileriyle olan ilişkilerinin gizliliğini ihlal etmeleri yönünde baskı yapmaları gibi farklı biçimler alabilir… Bu müdahale, hukuk mesleğinin bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğü ilkesinin düzgün işleyişini zedelemektedir…” (Açıklayıcı Rapor m.7)

Sözleşme Meslek Kuruluşları Hatta Onların İstihdam Ettiği Kişiler Hakkında da Hüküm Getirmektedir:

Bu koruma hem bireysel avukatların hem de meslek örgütlerinin faaliyetlerini kapsar. (Sözleşme m.2/1)

Bu Sözleşmenin 9 uncu maddesinin 4 üncü paragrafında yer alan hükümler, meslek birliklerinin mesleki faaliyetlerinin yürütülmesi söz konusu olduğu ölçüde, meslek birliklerine yardımcı olmak üzere istihdam edilen veya görevlendirilen kişilere de uygulanır. (Sözleşme m.2/5)

Avrupa Konseyine Üye Devletler, Sözleşmeye Katıldıkları Andan İtibaren “Hukuka Uyma Çağrısı Yapan Baroları” Soruşturmayı Bir Kenara Bırakın; Bu Hakkın Kullanımı İçin Gereken Koruyucu Tedbirleri Sağlamakla Yükümlü Olacaklardır.

Madde 9- Koruyucu Önlemler

    1. Taraf Devletler, meslek kuruluşlarının, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda suçun önlenmesi, soruşturulması ve kovuşturulması veya başkalarının haklarının korunması için gerekli olan kısıtlamalara tabi olarak, bu Sözleşme’de belirlenen hakları koruma yeteneğine sahip olmalarını sağlarlar:…

4.Taraflar

    1. a) Avukatların ve meslek kuruluşlarının, aşağıdakilerin hedefi olmaksızın mesleki faaliyetlerini yürütebilmelerini ve bu Sözleşme’nin 7. maddesinden doğan haklarını kullanabilmelerini sağlar:
      her türlü fiziksel saldırı, tehdit, taciz veya yıldırma; veya
      herhangi bir uygunsuz engel veya müdahale;
      b) bu paragrafın a alt paragrafında belirtilen davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır; ve
      c) Bu paragrafın a alt paragrafında belirtilen davranışın meydana gelmesi hakkında, bunun ceza gerektiren bir suç teşkil edebileceğine inanmak için nedenler varsa, etkili bir soruşturma yürütür.

5.Taraflar, meslek kuruluşlarının bağımsızlığını ve kendi kendini yöneten niteliğini zedeleyecek herhangi bir önlem almaktan veya herhangi bir uygulamayı onaylamaktan kaçınırlar.

DAVANAMEYLE ORTAYA ÇIKAN HUKUKİ DURUM

Davanamenin Dayandığı Hukuk Normu

Davanameyle baronun bir basın açıklamasına ilişkin olarak cezai bir soruşturma açılmış ve soruşturmayı açan makam tarafından ayrıca Davanameyle Asliye Hukuk Mahkemesinde “İstanbul Barosu başkanı ve yönetim kurulunun görevine son verilmesi ve yerlerine yenilerinin seçilmesi” istenmiştir. İlgili hüküm şöyledir:

Avukatlık Kanunu 77/5

Amaçları dışında faaliyet gösteren barolar ile Türkiye Barolar Birliği sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Adalet Bakanlığının veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır.

Bu davanın açılabilmesi için diğeri birincinin içinde gizli şu iki şart gerekmektedir:

  • Baro organlarının amaçları dışında faaliyet göstermiş olacak,
  • Bu amaç dışı faaliyet kesin hükümle tespit edilmiş olacak,

Burada “faaliyet göstermiş olmak” ifadesi soruşturma makamlarına keyfi bir değerlendirme imkanı vermemektedir. Normun uygulanması için gereken bu şart bir mahkeme tarafından verilecek, kesinleşmiş bir hükme işaret etmektedir. Aksi halde savcılara hatta idari otoritelere “amaç dışı faaliyette bulunmayı” tespit etme “yetkisi” verilmiş olunur ki, bunun demokratik bir hukuk devletinde kabulü imkansızdır.

Bir savcının soruşturma açıp, sonra da o soruşturmayı delil göstererek bu normun tatbikini istemesi hukuka uygun bir davranış değildir.

Bildirinin İçeriği:

Basın açıklaması mücerret haliyle “Baronun iki gazeteci vatandaşımızın Suriye’de öldürülmesi nedeniyle, Suriye’de bulunan tüm güçlere hiçbir özne belirtmeden insancıl hukuka uyulması çağrısı yapılmaktadır. Öte yandan Türkiye’de bazı avukatların, kişilerin gözaltına alınmasındaki hukuksuzluğa dikkat çekilmektedir.

Bildiri Bir Meslek Birliğinin İfade Özgürlüğüyle İlgili Olduğu İçin Davanameyle Görevden Alma Talebi İfade Özgürlüğüne müdahale niteliği taşır.

Bu nedenle, bir hak ve özgürlüğe müdahalede başta demokratik toplum gereklilikleri ile ceza muhakeme hukukunun temel ilkelerinin varlığı sorgulanmalıdır.

İnsancıl Hukuk

Bilindiği üzere savaşlarda uygulanacak hukuk “insancıl hukuk” veya zaman zaman “silahlı çatışmalar hukuku” olarak tanımlanıyor. II.Dünya Savaşından sonra akdedilen Uluslararası Cenevre Sözleşmeleriyle imzalanan ve kendisinden önceki 19.yy. metinlerinin yerini alan, süreç içinde birçok ek protokol, uluslararası belge ile zenginleşen; savaşlarda dikkat edilecek kuralları toplayan hukuka, insan hakları hukuku terimiyle karışmaması için “insancıl hukuk” deniliyor. Temel ilkelere göre, ordular düşman muharip ve sivil ayrımı yapmak sivil zayiatı önlemek için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler. Savaşlarda “Gereksiz acının önlenmesi” ilkesi uygulanmalıdır. Düşman üzerinde lüzumsuz hasara neden olan silahları kullanılmamalıdır[xiv]. İnsancıl hukuk savaş ve çatışma alanlarında uygulanacak “insan hakları” hukukudur. Hukukun üstünlüğünün ayrılmaz parçasıdır.

DAVANAME İLE AÇILAN “BARO ORGANLARININ GÖREVDEN ALINMASI” DAVASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

DEĞERLENDİRME KAPSAMI

İstanbul Barosu organlarının görevden alınması ve yeniden seçim yapılması talebini, sadece “avukatlık hukuku” ve “avukatlık mesleğiyle ilgili uluslararası belgeler” kapsamında değerlendirme ile sınırlı tutuyoruz. Ceza ve Ceza Muhakeme hukukunun sadece gerekçelerine siyaset felsefesi yönünden atıf yapıyoruz.

Avukatlık Kanunu 77/5 hükmü uyarınca Davanameyle, “göreve son verme” davası açılabilmesi için gereken belirttiğimiz iki şart gerçekleşmediğine göre ortada kesin hüküm niteliği taşımayan bir savcılık işlemine göre mahkemenin karar verip veremeyeceği, ceza dosyası ile bu dosyasının ilişkisine, bekletici mesele yapılması konusunu değerlendirme kapsamı dışında tutuyoruz.

Yine Baro açıklamasında geçen ve insancıl hukuka aykırı biçimde öldürülen iki gazetecinin Türk vatandaşı olması karşısında, Devlet-Vatandaş ilişkisinin açıklanmasına bu raporda girilmeyecektir. Ancak ifade etmek gerekir ki, suçlu bile olsa kendi vatandaşını korumak her devletin devlet olma vasfına dahildir. Bir insanın suçlu olması, yakalanıp cezasını çekmesi ayrı bir konu, öldürülmesi ayrı bir konudur.

Keza Anayasa hukuku kapsamındaki değerlendirmeleri de görüşümüze dahil etmiyoruz.

BARO ORGANLARININ GÖREVDEN ALINMASI TALEBİNİN AVUKATLIK HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Baro’nun yaptığı bir basın açıklamasıyla atılı suçları işleyip işlemediğinin, yetkili organların görevden alınmayı gerektirip gerektirmediğinin tespiti için öncelikle bildirinin içeriğine bakılması gerekir. Bildiride, iki vatandaşımızın gazetecilik görevini yaparken Suriye’de öldürülmesinin “insancıl hukuka aykırı” olduğu ifade edilmektedir. Hukuka aykırı üstelik ölümle sonuçlanan bir ihlalin varlığı, o ihlal neticesinde ölen kişinin terörist olup olmasından bağımsız bir olaydır.

İnsan hakları hukuku ve hukukun üstünlüğü ile ilgili olarak, evrensel hukuk ilkelerini korumak, savunmak baroların asli görevinden biridir. Üstelik kanun barolara bu konuda sadece insan haklarını koru, savun dememekte, “bu kavramların yerleşmesine işlerlik kazandır” demektedir.  Şu halde baro yaptığı bu açıklama ile “görevi kapsamında” bir faaliyette bulunmuştur. Kanun barolara mağdur kim olursa olsun hukuka aykırı durumlarda “aktif rol oynama” görevi vermiştir.

Üstelik öldürülen iki kişinin terörist olduğuna ilişkin kesin bir hüküm de bulunmamaktadır. Kesin hüküm bulunsa bile, bu iki gazetecinin öldürülmesinin eleştirilmesi ve insancıl hukuk uygulanması talebine halel getirmeyecektir. Şu halde bu basın açıklamasına dayanılarak Baro organlarının görevden alınmasını talep etmek kanuna uygun bir davranış değildir. Baro görevi kapsamında bir icraatta bulunmuştur.

Davaname konusu basın açıklaması baronun görevleri kapsamında hukuka uygun bir açıklamadan ibarettir. Bir hukuk kurumu olarak baroların, hukuk açıklamalarının görevden alma talebinin gerekçesi olması hukuken mümkün değildir. Tam tersine bu tür açıklamalar koruma altına alınmalıdır.

BARO ORGANLARININ GÖREVDEN ALINMASI TALEBİNİN TÜRK CEZA KANUNU VE CEZA MUHAKEMESİ KANUNU GEREKÇELERİYLE DEĞERLENDİRİLMESİ

2005 yılına kadar yürürlükte olan ceza hukuku anlayışını, “suçluyu cezalandırmak” olarak özetlemek mümkündür. 2005 yılında yürürlüğe giren TCK eski kanunun “suçluyu cezalandırmak” ilkesiyle hareket eden amacını değiştirmiş, yeni temel ilkeyi; “..uyulacak suç ve ceza siyasetinin temel hedefi; insan hak ve hürriyetlerini güvence altında bulundurmak, korumak, insan kişiliğine saygıyı pekiştirmek; ancak toplum savunmasını ihmal etmemek ve kişi hak ve hürriyetleriyle toplum savunmasını dengeli olarak korumak.. (Bkz.TCK gerekçesi) olarak belirlemiştir.

2005 yılında CMK açılacak soruşturmalarla ilgili iki kriter getirmişti: Bunlardan birincisi, insan hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesi zorunluğu saklı kalmak koşulu ile maddî gerçeği ortaya çıkarmayı sağlayacak tedbirleri almaya yönelik yetkileri kabul etmek, hürriyeti kısıtlayıcı tedbirlere ancak çok zorunlu hâllerde başvurmak ve kesin ihtiyaç ölçüsünde kısıtlama yapmak; ikincisi ise, bu yetkilerin ancak sonuncu bir çare olarak kullanılmasını benimsemek ve bunun koşullarını belirlemektir. Bu yetkilerin kullanılmasının genel olarak ve çok kere tâbi kılındığı koşul “gecikmesinde sakınca bulunan hâl” ölçüsüdür. (Bkz. CMK gerekçesi)”

Üstelik Türk Ceza Kanunu’nun 26.maddesi hükmü karşısında “hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.” Baro kanunlardan aldığı meşru bir yetkiyi kullanmıştır.

Görevlerini yapan bir hukuk kurumunu bir basın açıklaması nedeniyle kriminalize etmenin ardından da organların görevden alınmasını talep etmenin bu kanunun gerekçesiyle ve savcılara verdiği görevlerle açıklamak mümkün değildir.

Yukarıda belirttiğimiz ceza ve ceza muhakeme hukukunun temel ilkelerine göre insan haklarını koruma göreviyle yükümlü bir hukuk kurumu olarak baronun, bir açıklama nedeniyle soruşturma konusu yapılması, baro organlarını görevden alınması, seçimin yenilenenmesi talebi yerine; bu demokratik hukuk faaliyetinin savcılar dahil tüm yargı ve idari mercileri tarafından korunması gerekmektedir.

DAVANAMENİN DEMOKRASİNİN GEREKLİLİKLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Davaname suretiyle Baro organlarının görevden alınmasını istemek, baro faaliyetleri kapsamında bir hakkın kullanımına ve baroların ifade özgürlüğüne müdahale niteliği taşır. O halde müdahalenin “Demokrasi Gereklilikleri” açısından değerlendirilmesi gereklidir.

Baronun Kanunla Verilmiş Görevi Kapsamındaki Bir Açıklamasına Müdahale Etmek, Özgürlüklere Müdahale İçin Gerekli Kıstaslara Uygun mudur? Özgürlüklere müdahale etmenin uluslararası kriterleri bellidir.

AİHM demokratik toplum gerekliliklerini yorumlarken, dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin  başlangıç bölümünde amacın,

“…………insan hakları ile temel özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesinin…….. her şeyden önce, bir yandan da insan hakları konusunda ortak bir anlayış ve ortaklığa saygı esasına bağlı olan bu temel özgürlüklere ………Aynı inancı taşıyan ve siyasal gelenekler, idealler, özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü konularında ortak bir mirası paylaşmak

olduğu belirtilerek, hak ve özgürlüklere müdahalede üçlü bir kontrol mekanizması getirilmiştir:

    1. Müdahale meşru mudur/yasal mıdır?
    2. Müdahalenin yapılması zorunlu mudur?
    3. Müdahale yapılırken orantılılık ilkesi gözetilmiş midir?

Bir baronun, hukuk uygulanması talebiyle ilgili bir basın açıklaması yapması karşısında “görevden alınmalarının istenmesi” demokratik toplum gereklilikleriyle hiçbir uyumu bulunmayan, hukuka aykırı bir müdahale niteliği taşımaktadır.

DAVANAME’NİN AVRUPA KONSEYİ AVUKATLIK MESLEĞİNİN KORUNMASI SÖZLEŞMESİNE GÖRE DEGERLENDİRİLMESİ

Yukarıda değindiğimiz avukatların, baroların özgürlüğü, haklarının korunması ile ilgili tüm uluslararası belgeler veya belgelerde yer alan hükümler artık Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin Korunması Sözleşmesi içinde daha kapsamlı biçimde yer aldığı için tekrara düşmemek açısından sadece bu Sözleşmeyi değerlendirmemize baz alacağız.

    • Sözleşme’nin Açıklayıcı Raporu’nun (Gerekçe) İfade Özgürlüğü başlığı altında 53.sıra numarasında;

Madde 7 – İfade özgürlüğü

Madde 7, Sözleşme Taraflarının, avukatların ve meslek örgütlerinin yalnızca hukuk mesleğinin icrasına ilişkin konularda değil, aynı zamanda insan haklarının korunması ve geliştirilmesi ve reform ihtiyacı ile ilgili hususlar da dahil olmak üzere hukuk ve hukukun genel olarak uygulanmasına ilişkin konularda da görüşlerini ifade edebilmelerini sağlamalarını öngörmektedir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. ve 11. maddeleri gibi hükümlerde yer alan ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarının güvence altına alınmasını güçlendirmektedir.

açıklaması bulunmaktadır.

  • Sözleşme’nin Açıklayıcı Raporu’nun I.Bölüm 11. Sıra numarasında,

Madde 1.Sözleşmenin Amacı

(1). paragrafta, Sözleşmenin amacının, hukuk mesleğinin korunmasını ve ayrımcılık, engelleme veya haksız müdahale korkusu olmaksızın ve saldırı, tehdit, taciz veya sindirme hedefi olmaksızın mesleği icra etme hakkını güçlendirmek olduğu belirtilmektedir. Bu koruma hem bireysel avukatların hem de mesleki örgütlerinin faaliyetlerini kapsamaktadır. Tarafların avukatların ve meslek kuruluşlarının haklarını güvence altına almalarını talep etmeleri, onların bağlama göre farklı biçimlerde tedbirler almalarını gerektirir; bunlar arasında özel mevzuat kabul etmekten, özel eylemler yoluyla müdahaleden kaçınmaya kadar uzanan bir yelpaze yer alır.

açıklaması bulunmaktadır.

Sözleşme’ye imza atacak devletler, hem avukatların hem de meslek kuruluşlarının haklarını güvence altına alacak, faaliyetlerine müdahale edilmesine karşı özel koruyucu önlemler alacak ve kontrol için mekanizmalar kuracaklardır.

Sözleşme III Bölümde hükümlerin taraflarca “etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla bir izleme mekanizması” kurmaktadır.

Sözleşme yaptığı Meslek Örgütü tanımıyla, sadece avukatların meslek birliklerini değil, en geniş anlamda avukatların kuracakları dernek, vakıf gibi her türlü örgütü koruma altına almaktadır.

Davaname Taslak Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin Korunması Sözleşmesi’nin II/7 Maddesiyle Güvence Altına Alınan “İfade Özgürlüğü”ne Doğrudan Aykırılık Teşkil Etmektedir.

Madde 7- İfade Özgürlüğü

    1. Taraf Devletler, avukatların, müvekkillerinin davaları ile ilgili konularda, yalnızca yasaların öngördüğü kısıtlamalara tabi olmak kaydıyla ve mesleki sorumluluklardan, adaletin idaresinin gereklerinden ve özel hayata saygıdan kaynaklanan ve demokratik bir toplumda gerekli olan kamuoyunu bilgilendirme hakkını sağlarlar.
    2. Taraflar, avukatların ve meslek örgütlerinin, bireysel ve toplu olarak hukukun üstünlüğünü ve ona bağlılığı teşvik etme, mevcut ve önerilen yasal hükümlerin özü, yorumlanması ve uygulanması, yargı kararları, adaletin idaresi ve adalete erişim ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunması hakkında kamuoyunda tartışmalara katılma, yanı sıra bu konularla ilgili reformlar için önerilerde bulunma hakkını güvence altına alırlar.
  1. Davaname Taslak Avrupa Konseyi Avukatlık Mesleğinin Korunması Sözleşmesi’nin II/4-1 Maddesiyle Güvence Altına Alınan Bağımsız Seçim Hakkı’na Doğrudan Aykırılık Teşkil Etmektedir.

Sözleşme, avukatların meslek birliklerinin kendi seçimlerini herhangi bir dış müdahale olmaksızın gerçekleştirmesini hüküm altına almaktadır.

Bölüm II – Maddi hükümler

Madde 4 – Meslek birlikleri

    1. Taraflar, ulusal yasal ve düzenleyici çerçevenin, meslek birliklerinin bağımsız, kendi kendini yöneten organlar olmasını garanti etmesini sağlamalıdır. Yürütme organlarının herhangi bir seçimi, yürürlükteki kurallara uygun olarak ve dış müdahale olmaksızın gerçekleştirilecektir.

Şu halde, herhangi bir idari veya yargı merci tarafından mevcut baro yönetiminin görevden alınması ve yeniden seçim yapılması kararı alınması bu Sözleşme açısından da hukuka aykırı olacaktır. Altını çizmemiz gerekiyor; bu Sözleşme hukukun temsilcileri olarak avukatların ve onların meslek örgütlerinin özgürlüklerinin korunmasında Avrupa Konseyi’nin ulaştığı demokratik gelişmişlik düzeyini temsil etmektedir.

SONUÇ

Yukarıda yaptığımız değerlendirmeler sonunda dava konusu, sosyal medya mecrası üzerinden İstanbul Barosu tarafından yapılan açıklamanın; baroların insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma, savunma ve bu kavramlara işlerlik kazandırma yükümlülüğü çerçevesinde baroların mesleki görevleri kapsamında bulunduğu; avukatların meslek örgütü, savunma temsilcilerinin örgütü, hukuk kurumu ve demokratik bir baskı grubu olarak ifade özgürlüğünün kullanımı niteliği taşıyan bir açıklama olduğu, bir hakkın kullanımı niteliği taşıdığı, açılan davanın hukuki dayanağının bulunmadığı ve demokratik toplum gerekliliklerine uygun olmadığı; tatbiki istenen normun şartlarının oluşmadığı; ayrıca savcılık talebinin 12 Mart 2025 tarihinde Avrupa Konseyince kabul edilen Avrupa Konseyi Avukatların Korunması Sözleşmesi’ne doğrudan aykırı olduğu kanaatimizi saygıyla sunarız.

 

DİPNOTLAR:

*Tarafımdan hazırlanan bu hukuki görüş İstanbul Barosu Başkanı tarafından mahkemeye hukuk görüşü olarak sunulmuştur.

** İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2025/15 esas sayı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan ve Baro Başkanı ile Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınması ve yerlerine yeniden seçim yapılması talepli dava.

[i] İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25/12/2024 tarih, 2024/288036 sayılı hazırlık soruşturma numaralı dosyası

[ii] Uluslararası İnsancıl Hukuk Uygulansın: Basına yansıyan bilgilere göre, gazeteciler Nazım Dastan ve Cihan Bilgin, 19 Aralık’ta Suriye’de yaşanan gelişmeleri takip ederken uğradıkları saldırı sonucu yaşamını yitirmişlerdir. Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi’nin ihlali niteliğindedir. Dahası, savaşa taraf olmayan sivillerin hedef alınması, Roma Statüsü 8/2/b/ii. maddesinde savaş suçlarından biri olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin korunmasına ilişkin kurallar, Uluslararası İnsancıl Hukukun bünyesindedir. Yine, bahsi geçen olaya ilişkin Şişhane Meydanı’nda yapılmak istenen basın açıklamasında, aralarında Baromuz üyesi dört meslektaşımız ile iki hukuk fakültesi öğrencisi ve onlarca gazetecinin olduğu yurttaşlar gözaltına alınmıştır. Uluslararası hukuku ihlal eden bu olaya ilişkin derhal soruşturma başlatılması ve sorumlulardan hesap sorulması gerekirken, Anayasal haklarını kullanan ve meslektaşları için yas tutan basın mensuplarının ve meslektaşlarımızın gözaltına alınması kabul edilemez bir durumdur. İki basın mensubu yurttaşımızın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak etkin bir soruşturma yürütülmesini ve Anayasal haklarını kullanarak basın açıklaması yaptıktan sonra gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

[iii] Joseph Vagogne, s.5, Les Professions Libérales, PUF, 1984,

[iv] Lucien Karpik, Les Avocats, Ediitons Gallimard, s.121, 1995.

[v] Kunter, ceza muhakemesinde tarihi üç aşamayı şu şekilde belirtir: Böylece ceza muhakemesi gaye bakımından üç safhadan geçmiştir: 1)Suçlunun cezalandırılması safhası, 2)Sanığın korunması safhası, 3)Hakikatin araştırılması safhası, Prof.Dr.Nurullah Kunter, s.19, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Kazancı Matbacılık, 1986.

[vi] Haluk İnanıcı “Türkiye’de Avukatlık İdeolojisi”, Toplum ve Bilim Dergisi, s.143, 2000/87.

[vii] İnanıcı, s.138.

[viii] Münci Kapani, Politika Bilmine Giriş, s.156-157.

[ix] TBB, Avukatlık Kanunu, s.401, 2005,

[x] Nazım Tural, Avukat, https://hukukdefterleri.com/aym-ve-aihm-kararlari-ve-avukatlarin-mesleki-ozgurlugu-12-9-2020/

[xi] https://search.coe.int/cm#{%22CoEIdentifier%22:[%220900001680b2a327%22],%22sort%22:[%22CoEValidationDate%20Descending%22]} ; Çev: DeepL

[xii] 18 Eylül 2024 tarihi itibariyle Avrupa Konseyi üyesi 46 devlet şunlardır: Almanya, Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Çekya, Danimarka, Ermenistan, Estonya, Finlandiya, Fransa, GKRY, Gürcistan, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Karadağ, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Moldova, Monako, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, San Marino, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan; https://www.mfa.gov.tr/avrupa-konseyi_.tr.mfa#:~:text=AK’%C4%B1%20kuran%20Londra%20Antla%C5%9Fmas%C4%B1,%C3%9Clkemiz%20S%C3%B6zle%C5%9Fmeyi%20ilk%20imzalayanlar%20aras%C4%B1ndad%C4%B1r.

[xiii] Le Conseil de l’Europe adopte une convention internationale sur la protection des avocats- Portal

[xiv] Françoise Bouchet-Saulnier, “İnsancıl Hukuk Sözlüğü”, Uluslararası İnsancıl Hukuk, s.398; Paul Scharre, İnsansız Ordular, s.330, Kronik Yayınları, 2021.