Muhalif bir insanın siyasi bilincine uygun yaşaması çok kolay değildir. Bir yandan beyninizin, vicdanınızın yapmasını istedikleri öte yandan hayatın çetrefil sorunları arasında yol bulmak kolay değildir. Bu nedenle adalet savaşçıları erken yorulur, çoğunun aramızdan ayrılıp çekip gittiğini fark etmeyiz bile. Bir kısmı da düşüncelerini değiştirir, hayata ayak uydurarak kaybolur. Ercan Kanar ise sürekli aynı konumda durmayı başarmış, kendinden taviz vermemiş; hakikatin peşinde, zalimle, tüm muktedirlerle mücadele eden vicdanın sesi olarak tutarlı bir insan olmayı başarabilmiş biridir öncelikle.
Etik-Ahlak
O da hayatı anlamak için yola çıktığı serüvende kendini ezilenlerin, yoksulların, haksızlığa uğrayanların yanında bulanlardan biri. Sosyalist, insan hakları aktivisti, hukuk aktivisti olarak temayüz etmiş aktif bir avukat.
Onu tanıdığım 80’li yıllardan beri duruşunu, karakterini çok değiştirmeyen; aynı üslupla mücadelesini sürdüren ve çatışmacı karakteriyle müstesna bir insan. Bugüne kadar sade, kariyer ve gösterişten uzak söyledikleriyle uyumlu yaşayan hatta bunun teorik temelini kuran, başka bir deyişle görülmesi-karşılaşması her zaman mümkün olmayan özü sözü bir “değer”lerimizden
Devrimci Avukat
68 Devrimci Kuşağı içinde yer alması belki de onun devrimci kimliğinin en önemli paydası. Onun tavizsiz duruşu, inadı, teorik dünyası, avukatlık pratiği arkasında geçmişinin izlerini görmek mümkün elbette. Peki ya motivasyon kaynağı? 68 kuşağı devrimcileriyle yakın teması, onlarla birlikte mücadelesi o kuşağa olan bağlılığını devam ettirme; aynı kültürü, aynı ruhu yaşatma arzusu belki de. Ya da daha doğru bir deyişle devrimci yaşam biçimini başarabilmiş muhalif bir insan olarak var olma bilinci…
80’li yılların sonuna doğru karşılaştığım bir avukat toplantısında Faruk Erem’in hümanist ceza hukuku görüşünün savunucusu olarak görmüştüm onu. Sonra ünlü Marksist hukukun sönümlenmesi kuramını savunurken rastlamıştım. Nihayet içinde bulunduğumuz dönemi anlatırken düşman ceza hukukunu ilk dile getiren hukukçu olarak dinlemiştim onu. Teoriyle temasını hiç kesmedi. Bu konularda yazılar da yazarak meslektaşlarının dikkatini çekmeye çalıştı. Hukuk dergileri çıkardı ya da başka dergileri yazılarıyla destekledi. Hep hak ve özgürlüklerden yana durdu.
O aynı zamanlarda insan hakları aktivisti olarak İnsan Hakları Derneği’nde de yöneticilik yaptı. Onu hukuk aktivisti olarak kabul etmek de mümkün. Sürekli hukukla uğraştı, hukuku farklı türlü kavramamız gerektiğini belirtti. Avukatın, savunmanın görevini alışılagelinin dışında aradı hep. Ona göre,
“Savunmanın işlevi esas itibariyle iktidarın cezalandırma yetkisini geriletmek, giderek izole etmektir. Borçlar ve medeni hukuk alanlarında dahi mülkiyet lehine olan egemen yetkiyi dağıtmak savunmanın işlevidir.” (Kanar 1)
Onu bir “Özgürlükçü Hukuk” savaşçısı olarak değerlendirmek gerekir. Pratik olarak özgürlükçü hukuk mücadelesi içinde yer aldı, teorik olarak kuramsal çerçeveyi hiç ihmal etmedi. Marksizmin hukuka bakışının temsilcisi olma iddiasıyla ön plana çıktı. İddialıydı… Bizi kavramsal tartışmaların içine çekmeye çalıştı, yaratıcı zekamızı tahrik etti:
“Dünyada birçok hukuk platformunda; ‘toplumsal savunma ilkeleri’, ‘idari hukuk rejiminde özyönetim’, ‘halkın yargılama sürecine demokratik jüri mekanizmalarıyla katılımı’, ‘insanları dört duvar arasına kapatmanın yani hapishanenin tarihsel olarak fonksiyonunu yitirdiği’, ‘ceza hukukunun mağdursuz, politik ve düşünce suçlarından arındırılması’, ‘neo-liberal kapitalizmin saldırılarına karşı ekolojik zenginliklere; nehir ve yeşil alanlara tüzel kişilik tanınması’, ‘yerli halkların hukuku; anadillerin korunması, anadilde eğitim ve savunma hakları’, ‘hayvan hakları açısından hayvanların özgürlüğünü sağlayacak bir hukuk yaratılması -ki bazı coğrafyalarda uçmak kuşların hakkıdır denerek kafesin yasaklandığı mahkeme kararı var-.” (Kanar1)
Özgürlükçü Hukuk Anlayışı
Onu sadece düşünce alanında gezinen bir entelektüel olarak görmek haksızlık olur. Sahip olduğu siyasi-hukuki kültüründen beslenen gözleri sürekli güncel-somut olaylar üzerindeydi. Hukuksuzluğa karşı en sert eleştirileri yöneltir, baskıcı otoriter rejim anlayışını her zaman deşifre etmeye çalışırdı.
Günümüzde bu hukuk anlayışı Terörle Mücadele Kanunu Hukuku altında yansımasını bulmaktadır. Küresel sermayenin OHAL hukuk normları olarak uygulamaya konmaktadır. TMK hukukunda kazanılmış tüm insancıl hukuk normları rafa kaldırılmakta toplum düşman olanlar, olmayanlar diye ayrılarak, statükoya muhalif olanlar baskıcı hukuk buyruklarıyla susturulmak istemektedir. Düşman hukuku da denilen bu hukukta “suçsuzluk karinesi”nin, “suç ve cezanın yasallığı”nın, “delilden sanığa ilkesi”nin, “dürüst yargılanma” hakkının, bağımsız doğal yargının yeri yoktur. Yargı idari birim olarak çalışır. Bu ekolde muhtemel suç, muhtemel suç alanları kavramları etkin yer tutar. Örneğin; önleyici müdahale, ön alıcı gözaltı ve tutuklaması, süresi belirsiz gözaltılar dayatılan uygulamalardır. (Kanar 3)
Sadece eleştirmekle kalmaz. Bir hukuk mücadelesi, hukuk anlayışı için müşterek dil olacak teorinin, kavramsallaştırmanın öneminin farkındadır. Mensubu olduğu Özgürlükçü Hukuk Anlayışı’nı dile getirmekten çekinmez. Hatta uygulanabilir formlar da sunar bize.
Özgürlüğü güvence altına alınan bireysel unsur ile eşitliği güvence altına alınan sosyal unsur arasında bir sentez yaratmayı hedefler. Bu ekole göre gerçek bir adalet ve eksiksiz bir hümanizm bu ikisinin sentezinden doğabilir. Hukukun özgürlükçü işlevi içinde ceza hukukunun azami ölçüde yasaklardan arınmasını savunur yani ceza hukuku insan haklarını ve dokunulmaz özgürlükleri baskı altında tutmanın değil, bunları özel veya kamusal süjelerin saldırılarına karşı eşit bir şekilde ve ayrım yapmaksızın korumanın aracı olmalıdır…. Bu ekolün ikinci önemli amacı da ceza hukukunun sosyalleştirilmesidir. Bundan amaç, ceza hukukunun toplumsal menfaatleri (sağlık, çevre, estetik mal varlığı, iş güvenliği vb.) korumanın, sosyal bağdaşıklaştırmanın ve demokratik özgürlükçü sosyal hukuk toplumu hedefinin gerçekleştirilmesinin aracı olarak da görev yapmasıdır. Bu ekol dağıtıcı adaleti amaçlar. Mülkiyetin sınırlandırılması ve mülkiyetin tahakümmiyetinin son bulmasını savunur…. (Kanar 3)
Hukuka, hukuk mücadelesine siyasi mücadelenin önceliğini bilerek önem verir ve onun toplum içindeki yerini hatırlatır bize. Bu konuda ciddi tartışmaların içine çeker bizi. İnsan hakları mücadelesinin önemini anlatır.
Düşman Ceza Hukuku
Dünyada ve ülkemizde, fakültelerde öğretilenden, anlatılandan farklı olarak hukuk adına garip şeyler olmaya başladığında bunun Düşman Ceza Hukuku anlayışı olduğunu ilk dile getiren ve buna karşı mücadele eden ilk avukatlardan olur. Bir soru üzerine Düşman Ceza Hukuku’nu şöyle tarif eder:
“Normal yurttaş ceza yasasıyla düşmanla savaş hukuku dediğimiz terörle mücadele yasasının arasındaki en önemli fark şudur. Normal yurttaş ceza yasasında kişi yapmış olduğu fiilin karşılığını ceza olarak görür bu cezanın infazı tamamlandığında tekrar vatandaş kabul edilir, devlet nezdinde o cezasını çekmiştir ve kötü biri olmaktan çıkmıştır. Fakat düşmanla savaş hukukunda bilfiil işlemese bile kişi tehlikelidir. Bertaraf edilmesi gerekir.” (Kanar 4)
Düşman Ceza Hukuku’nun düzene alternatif arayanı düşman görme felsefesini yaymaya çalıştığını, bu hukukun son 40 yılda ABD ve İngiltere’den başlayarak tüm ülkelere ihraç edilmek suretiyle yaygınlaştırılmaya çalışıldığını anlatır bize. Kapitalizmin neoliberal saldırı dönemine eşlik eden hukuk anlayışı olduğunu vurgular. Yerel düzenlemelerin, uygulamaların Düşman Ceza Hukuku ile bağlantılarını gözler önüne serer. (Kanar 6)
Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu
Ercan’ı Çağdaş Avukatlar Grubu’na girdiğim ilk günden beri grubun içinde devrimci avukat kimliği ile izledim uzun süre. Milliyetçi, şoven, faşist politikalara ve dile karşı konuşmalarıyla grup içinde temayüz etti. Sert polemikçi kimliğiyle var oldu. Ardından onu Özgürlükçü Demokrat Avukatlar grubunun kuruluşunda gördük. Bu grubun adayı olarak Baro Başkanlığı’na aday oldu. Farklı sesini baro genel kurul kürsülerinde dinledik defalarca:
“Özet olarak doğrudan demokrasiyi temel alan, hukuku eriten hukuk anlayışına bir başka deyişle anarko-komünal hukuk anlayışına kapıyı aralamak gerektiği görüşündeyiz. 2014 İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda Özgürlükçü Demokrat Avukatlar (ÖDAV) bu yönde ekol inşa etmek için yetersiz de olsa bir adım atmıştı. Bugün de yine hukukun tüm alanlarında özgürlükçü açılımları temel alan, toplumsal alanda doğrudan demokrasiyi savunan hukuk anlayışının ayak sesleri ÖDAV grubunda bulunmaktadır. Özgür birey – özgür toplum yolunda, İstanbul Barosu Genel Kurulu’nun katkılar üretmesi dileğiyle…” (Kanar1)
Karşı-hukuk anlayışının genel çerçevesine katılırım. Diğer avukatlarla da iletişim kurabilecek başka bir dile, başka bir söyleme ihtiyacımız olduğunu, önceliklerimizde farklılıklar bulunduğunu düşünsem de; Ercan Kanar’ın muhalif sesinin İstanbul Barosu Genel Kurulu’na her zaman büyük zenginlik kattığını bilirim. Avukatlığın para için yapılan bir meslek, baroların sadece meslek çıkarları için örgütlenen kurumlar olmadığını bize yüksek siyasi kültürüyle dile getirdiği baro genel kurul tutanaklarının tarihe bırakılan önemli miras olduğuna inanırım.
Onu, özgürlükçü hukuk anlayışından yola çıkarak müesses nizamın hapishane, ceza sistemini hırpalayan ciddi hukuk felsefesi, adalet sorunlarını tartışırken izlemek keyiflidir. Bize tahrik edici, zorluk derecesi yüksek sorular sorar hep:
“İnsan hakları savunucularının ve hukuk felsefecilerinin birçok konuda olduğu gibi suç, ceza, ceza hukuku, ceza evleri kavramlarında zihinlerde ihtilal yaparak yeni bakışlar, öneriler getirmesi gerektiğini ve konuları özgürce tartışmaları gerektiğini düşünüyorum. Michel Foucault’nun söylediği gibi devletlerin insanları delileştirme aracı olan hapishaneleri ne kadar daha çözüm olarak görmeye devam edeceğiz?” (Kanar2)
Siyasi Dava Avukatı
Ülkemizde siyasi dava avukatı olmak çok zor olsa da onun hayatı siyasi davalarda avukatlıkla geçer. Avukatın savunduğu müvekkili ile özdeşleşmesi, hatta bunun bir suçlama konusuna dönüşmesi sadece toplumda değil, yargı içinde hatta avukatlar arasında yaygın “sakat zihniyeti” temsil eder. Üstelik avukatlık mesleğinin tarihi açısından da bir avukatın bu şekilde suçlanması, demokrasinin ve suçlayanların ilkel niteliğini gösterir… Ülkemizin bu konuda sicili çok temiz değildir. Avukatın savunduğu müvekkille özdeşleştirilerek siyasi hatta cezai saldırı konusu yapılması, sindirilmesi yöntemi sürekli kullanılır. Doğrudan örgüt avukatı muamelesi yapılır. Oysa o avukatın varlığı siyasi davanın, burjuva devletinin meşruiyetinin temelidir. Avukata saldırı aslında artık yargıdaki avukatlık fonksiyonunun yani etkin savunmanın ortadan kaldırılması, zayıflatılması amacına yöneliktir. Savunmasız adil yargılanma olamayacağına göre bu durum bize burjuva hukukunun kendi krizini gösterir. Ercan bu koşullar altında dahi ayrım yapmaksızın mağdur siyasi sanıkların avukatlığını yapar. Bu konuda eleştiri, baskı ve saldırıların muhatabı olması onu hiçbir zaman yıldırmaz.
Onun 50 yıllık ceza avukatı tarihi aynı zamanda muhaliflerin yargılanma tarihiyle, Cumhuriyetin son 50 yıllık yargı-hukuk tarihiyle paraleldir. O 12 Eylül Faşist Darbesi’nin sıkıyönetim yargılamalarında Metris’te sıkıyönetim mahkeme salonlarına askerler arasında avukatların tek sıra götürülmesinden, 1982-1985 yılları arasında cezaevinde müvekkille telefonla görüşme yapılırken konuşmaların kayda alınmasına, 90’lı karanlık yıllardaki saldırılara kadar mesleğini ifa ederken birçok baskıya maruz kalmış kimi zaman adalet neferi, kimi zaman hak savunucusu kimi zaman vicdan savaşçısı olarak temayüz etmiş bir avukattır. Gözleri ülkenin 50 yıllık insanlık-hukuk mücadelesine tanıklık yapmasının yorgunluğu taşır. Ercan’ın adı zaman zaman aklıma düştüğünde hep, bu kadar büyük bir yükün bir insan için ne kadar ağır olduğunu ve aslında haksızlık olduğunu düşünürüm.
O Bağımlı Yargının Adaletsizliğine Karşı Savunmanın Çığlığı başlıklı yazısında ifade ettiği gibi, “Meslek içinde en çetin ve bir o kadar da özgürlükler açısından onurlu bir yolun maratoncusu”dur. Bu nedenle benzer nitelikteki Alman Avukat Heinrich Hannover’in kitabının Türkçe çevirisine ön söz yazması maratoncu muhalif avukatların dayanışmasına yapılmış bir göndermedir aynı zamanda. Bu kitapta “Bir Terörist Avukatı’nın Hakkından Nasıl Gelinir” konusunda Alman Devleti uygulaması okunduğunda devletlerin nasıl da benzer yöntemleri kullandığı tüm çıplaklığıyla görülmektedir. (Kanar 7)
En büyük özlemlerimden biri, uygun bir zamanda onunla “Geçiş Toplumlarında Hukuk” başlığı altında açık tartışma yapmak ya da daha doğru deyişle modern toplumun (mübadele toplumunun) siyasi liberal hukuk anlayışından bugüne düşman ceza hukukuna dönüşümünü masaya yatırmak; geçiş dönemi hukuku ve avukatlığı üzerine sohbet etmek. Bu sitede yayımlanan tartışmamıza kaldığımız yerden devam etmek. Bunu dokümante edip çorak topraklarda bir tartışma zemini yaratmak. Vicdanın bir diğer avukatı Selçuk Kozağaçlı da çıkıp gelse ve söyleşiye katılsa ne güzel olur…
Hukuk Politik’e düşen görev de bir ara Ercan’ın hazırladığı ama tamamlayamadığı muhalif hukuk bibliyografyasını bir an önce yayımlamak…
Hakikatin cesur sözcüsü, ezilenlerin, mağdurların avukatı, devrimci, uzun yol koşucusu, özgürlükçü hukukçu, bir adalet savaşçısı, bir entelektüel Ercan Kanar. Sevgi ve saygıyla.
Şimdi Ümit Altaş’ın uzunca süredir üzerinde çalıştığı ve Hukuk Politik okurlarına 5 bölüm halinde sunacağı Ercan Kanar dosyasının yayımlanma zamanı. Keyifle okumanızı dilerim. Yine Ümit’in son dönemde zihnine el koyan Ercan Kanar kitabını da en yakın zamanda kitapçılarda görmeyi, heybesinde biriktirdikleriyle tanışmayı merakla bekliyoruz. Her insan bir dünyadır. Her dünyadan öğrenecek çok şeyimiz var. Hele o dünya kötülüğe karşı mücadeleyle, bilgiyle, terle, acıyla, sevgiyle, fedakarlıkla örülmüş ise…
Kaynak:
Ercan Kanar 1, Baroların ve Bileşenlerinin Özgürlükçü Bir Ekol Oluşturma Derdi Var mıdır?, https://www.hukukpolitik.com.tr/2018/10/20/barolarin-ve-bilesenlerinin-ozgurlukcu-bir-ekol-olusturma-derdi-var-midir/
Ercan Kanar 2- Özgürlükçü Felsefe Açısından Suç ve Ceza, https://www.hukukpolitik.com.tr/2023/01/21/ozgurlukcu-felsefe-acisindan-suc-ceza-hapishane/
Ercan Kanar 3, Filozofça Hukuk Felsefesi, https://www.hukukpolitik.com.tr/2023/01/18/filozofca-hukuk-felsefesi/
Ercan Kanar 4- Burjuva Hukuku Bile Rafa Kaldırıldı, https://www.hukukpolitik.com.tr/2016/11/09/ercan-kanar-burjuva-hukuku-bile-rafa-kaldirildi/
Ercan Kanar 5- 90’lardan Bugüne Avukatların Durumu, https://www.hukukpolitik.com.tr/2020/02/20/turkiyede-90lardan-bugune-avukatlarin-durumu/
Ercan Kanar 6- Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerince Üretilen Hukuk, Parçalanmış Adalet (der) içinde, İletişim Yayınları, 2011.
Ercan Kanar 7- “Bağımlı Yargının Adaletsizliğine Karşı Savunmanın Çığlığı,” Heinrich Hannover, Egemenlerin Adaletine Savunmanın İsyanı içinde, Önsöz.