Balyoz Harekatı ve İlk Tutuklanma

1971 yılında hepinizin bildiği Balyoz Hareketi başlatıldı. 12 Mart muhtırası ile TSK  muhtıra verdi, Demirel hükümetini istifaya zorladı ve Nihat Erim hükümetini kurdurdu. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç bu dönemin gerekçesini şu şekilde açıkladı: “Sosyal hak arama eğilimlerin ekonomik gelişmelerin çok ilerisine geçmesi karşısında milli nizamın korunabilmesi için yaptık”  Muhtıra ile birlikte yeni kurulan hükümetin başbakanı Nihat Erim, 22 Nisan 1971’de yaptığı konuşmasındaki “Alınacak tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir” açıklamasıyla birlikte ülkedeki sol örgütlere karşı geniş kapsamlı bir hareket başlatıldı, bağlantılı-bağlantısız yüzlerce binlerce insan tutuklandı, işkenceye maruz kaldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilan edildi. TİP ve DİSK gibi kurumlar ve Cumhuriyet, Akşam gibi gazeteler kapatıldı. Ercan Kanar da o dönem Antep’teydi.  Gözaltına allındı, tutuklandı. Bu, Kanar’ın ilk tutukluluğu ve cezaevi deneyimiydi. Tutuklanıp Adana sonrasında da Antep Askeri Cezaevi’ne gönderildi, 11 aylık bir tutukluluk dönemi yaşadı.

Cezaevinden çıktıktan sonra sınavlara girdi ve politik sebeplerle atıldığı liseyi dışarından bitirdi. Yine bu dönemlerde “İşsizliğe ve Pahalılığa Karşı Mücadele” eylemlerinde yaptığı bir konuşma sebebiyle  dava açıldı, hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı, savunmanı da Halit Çelenk oldu. Bu dönem bir de Antep’te ilk sol kitabevini açtı, öğretmen arkadaşı ile beraber, adı da “Çıra Kitabevi”.

Sonrasında Ankara Hukuk Fakültesini kazandı ve üniversite dönemi başladı. Aslında sendikacılık ve dergicilik  dönemi demek daha doğru olur. Çünkü neredeyse derslere hiç girmedi. Asıl uğraşı ve zamanını alan konu sendikacılık, işçi temsilciliği ve “Özgürlük İçin Direniş Dergisi” oldu. Nadiren gittiği üniversitede kaçırmamaya çalıştığı dersler ünlü ceza hukukçusu Faruk Erem’in dersleriydi. Kanar’ın düşünce dünyasında katkısı olmuş bir hukukçu Faruk Erem. Onun özellikle “Hümanist Doktrini” savunan tezleri Kanar’ın daha sonraki avukatlık yaşamında esas aldığı kerterizlerden biri oldu.

Ulaşabilirseniz Erem’in “Hümanist Doktrin Açısından Ceza Hukuku”, “Diyalektik Açıdan Ceza Muhakemeleri Usulü” “Adalet Psikolojisi” başlıklı çalışmalarına muhakkak bakmanızı tavsiye ederim. Elbette hem tiyatroda sahnelenmiş hem de popüler bir kitabı olan “Bir Ceza Avukatının Anıları” kitabına da fırsat bulursanız bir göz atın lütfen, bugüne dair ceza avukatlığı ile hoş bir karşılaştırma olabilir.

Özgürlük İçin Direniş Dergisi

“Özgürlük Direniş Dergisi”nde yazdığı yazılar onun için daha sonra rutine dönüşen yargılamaları da  beraberinde getirdi. Dergide yazdığı yazılar sebebiyle hakkında soruşturmalar başlatıldı. Ercan Kanar sayısını hatırlamıyor ama konuştuğumuz kişiler derginin yayınlanan sayılarının 15’ten fazla olduğunu belirttiler. Dergide yayımlanan yazılarından ilk cezayı “Kürtçülük”ten aldı. Bu yazıyı kısaca anlatalım:

Antep’te, meşhur Düztepe Direnişi esnasında yargısız infazlar gerçekleşiyor. Ölenler arasında THKO’lu olan Kürtler de var. Ercan Kanar da bu direnişi ve yargısız infazı anlattığı başyazının başlığında “Kürt” kelimesini kullanıyor ve bu sebeple eski ceza kanunun meşhur maddesi  142/3’den ceza alıyor. Avukatı Orhan Barlas. Gelin 142. Maddenin ve sonrasının hikayesini birlikte hatırlayalım:

142.madde : “Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmaya veya memleket içinde müesses iktisadi veya sosyal temel nizamlardan herhangi birini devirmek veya devlet siyasi ve hukuki nizamlarını topyekûn yok etmek için her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse beş yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.”
Mussolini İtalyası’nın 1931 tarihli faşist Ceza Kanunu’nun alınan bu madde sebebiyle binlerce insan gözaltına alındı, tutuklandı. Bu 141 ve 142. Maddeler 1991 kaldırıldı. Yerlerine Terörle Mücadele Yasası’nın en az kendileri kadar kötü şöhretli 8. maddesine terk etti.  TMY 8 de, bir süre sonra yerini TCK 159’a bırakarak tarihe karıştı. AB’ne uyum sürecinde TCK 159 da değişikliklere uğratıldı, nihayet bu kez de  ülkenin aydınları, Türk ve Kürt devrimcileri, sosyalistleri… bu kez de TCK’nın “Türklüğü tahkir”i cezalandıran 301’nci maddesiyle karşı karşıya kaldı. Elbette bu hikaye uzayıp gidiyor, hala düşüncenin suç olmasına devam. 

Ercan Kanar için her dönemde yargılanma bir rutine döndüğünü söyleyebiliriz: Liseden atılmayla başlayan cezalar, DEV-GENÇ ve Filistin’e gidiş sebebiyle başlatılan soruşturmalar,  sonrasında “Kürtçülük” suçlamaları ve  12 Eylül ile beraber üzerine verilen ifadeler sebebiyle yine yeniden açılan TCK 146/1 dosyaları.

Staj Dönemi

Üniversitenin bitmesi ile beraber yüksek lisansa başladı. Aklında ve hayalinde daha sonraki yıllarında bizzat içinde yer alacağı insan hukuku alanında master yapmak vardı. Fakat bu başlıkla üniversitede  bir programı yoktu. Niyeti okulda kalmaktı. Bunun için serbest rekabet hukuku programına başvurdu ve kazandı. Fakat hemen arkasından gelen Maraş, Çorum olayları ve ilan edilen sıkıyönetim okulda kalma hayallerini imkânsız kıldı. Sıkıyönetim ile beraber yeniden aranalar listesine girdi. Eski davalar gündeme geldi. Antep’e de dönemedi. Bu dönemde İstanbul’a geldi. Bundan sonrasında İstanbul artık onun hiç ayrılmayacağı bir şehir oldu. Kaçak olması ve aranması sebebiyle de stajını 1 yıl geç başlatabildi.

Ercan Kanar, stajını Mehmet Rahmi Kadıoğlu’nun bürosunda yaptı. Bu büro ağırlıkla sıkıyönetim dosyalarını takip ediyordu. Kanar da meslek hayatına bu dosyaları inceleyerek başladı.

Her ne kadar sıkıyönetim sebebiyle dernekler, lokaller kapanmış olsa da yine avukatlar bir araya geliyor, sohbetler ediliyor, müzikler dinleniyordu. Taksim’de belirli mekanlar sıkıyönetim avukatlarının buluşma yeri, bir nevi okul gibiydi. Avukatlar bu mekânda buluşup, sohbetler ediyorlardı. Kanar’ın staj hayatı yalnızca ofis içinde dosya inceleyerek değil aynı zamanda da bu sosyal hayatın içinde de yer alarak geçti. Tüm bu süreçlerin aktif avukatlığına önemli katkısı olduğunun altını özellikle çiziyor Ercan Kanar. O dönenim sıkıyönetim davalarını ve savunmalarını anlayabilmek ve günümüz ile karşılaştırmalar yapabilmek için erişebildiğiniz dosyaları okumanızı tavsiye ederim. TUSTAV’ın sitesinde (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) bu dosyaların bir bölümüne erişebiliyorsunuz.

 devam ediyor