Rasyonel Tercih Psikolojik Tercih 

İstanbul Barosu yönetimlerinin 22 yıllık performansı nedeniyle genç avukatların önemli bir kısmı için Baro sadece ruhsat veren, staj eğitimi yapan bir kurum. Seçmek tercih etmeyi, tercihse bir şeyi diğerlerinden daha üstün tutmayı, daha önemli saymayı gerektiriyor. Seçmenin nasıl tercih edeceğiyle ilgili çok kapsamlı analizler yapılmış. Seçmenin rasyonel değerlendirme veya psikolojik değerlendirme ile karar verdiği görüşlerden bir tanesi. Seçmenin adayların siyasi duruşları ile kendi duruşu arasında paralellik kurarak bir tercih yapması rasyonel tercihi, seçmenin kısa vade de ortaya çıkan bir sorun karşısında bu sorunu kısa vadede çözebilecek kadroyu tercih etmesi ise psikolojik tercih sayılıyor. Tepki oyu da seçmenin rasyonel tercihlerinden biri. Mevcut adayların kendi problemini çözme konusunda alternatif bir tercih olmadığını görmesi ve oy kullanmaya gitmemesi de tepki oyu sayılıyor. Seçmenin tepkisini oy kullanarak göstermesiyle hissedilir olan değişimin somutlaşması mümkün.

Seçim Yalanları

Seçim dönemleri dezenformasyon “yalan haber” ya da fake news’lar yaygın hale geliyor. 2016 yılı ABD başkanlık seçimleri, fake news kavramını yılın kelimesi haline getirdi. Yalan haberin siyaset üzerindeki etkisi önemli hale geldi. Bu nedenle akademisyenler ve gazeteciler İtalya’da bulunan Perugia Üniversitesi’nde toplanarak uluslararası konferans yaptılar. Gerçekleştirdikleri uluslararası konferans sonucu Perugia Bildirisi’ne imza attılar. Türkiye’de 2023 seçimi sahte seçim anketiyle başladı. Seçmen tercihlerini maniple eden seçim anketleri dolaşıma girdi. Diğer taraftan asimetrik propaganda ile adayları karşı grupları “yaftalayarak” onlardanmış gibi gösteren yanlış bilgiler internette dolaşıma sokuldu. Mitinglerde seçim kampanyası için hazırlanan reklam filmine montajlanan video izletildi. Cumhurbaşkanı “Ama montaj, ama şu, ama bu …bunlara destek verdiler” dedi. Yalan haber gerçeğin ötesine geçti.  Zehra Nilgün Arkan çağımızda artık hakikatin önemini yitirdiğini, bireylerin karar verirken ya da bir konu hakkında kanaat getirirken doğru ve nesnel gerçeklik yerine duygularla, inançlarla hareket ettiği tespitinde bulunuyor.

Dünyanın En Büyük Adliye Sarayı

İktidar Türkiye tarihinde görülmemiş bir özelleştirme uygulamasına imza attı. Ne varsa sattı. Kamu şirketleri azalınca, kamu arazilerini, fabrikaları, enerji üretim santralleri ile dağıtım şebekeleri, karayolları ve köprüleri de satılacaklar listesine ekledi. Diğer taraftan ise kamu kaynaklarını devasa projeler olarak nitelendirilen kaynaklara harcadı, bu yapılardan kamu kaynaklarını sürekli olarak dağıtmak için hayali geçiş ve hasta garantileri verdi. Bu arada dünyanın sayılı büyük yapılarına adalet saraylarını da ekledi. İktidar yargıyı da neoliberalizmin ve yeniden yapılanmanın dönüşümüne uygun olarak yeniden yapılandırdı. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve bağımsız olduğu vazedilir. Eskiden yargı Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu ve Cumhurbaşkanı üçlüsüne göre şekillenmişken, artık Cumhurbaşkanı, saray ve iktidar kitlesi üzerinden var. Gelinen aşamada yargı artık bir araç olmaktan çıkmış, iktidarın kopyasına dönüşmüştür. Yargı rejimi anayasa değişlikleri ile ‘Anayasasızlaştırarak’ ‘Hukuksuzlaştırarak’ suçta ‘Cezasızlaştırılarak’ rejimin neoliberal dönüşümü için uygun ortamı sağladı.

Metalaşan Yargı

Yüzbinlerce çalışan yargılama faaliyetinde istihdam ediliyor. Uyuşmazlıkların çözümü adına devlet harç ve masraf alıyor. Yargılama faaliyeti devasa bir endüstri. Kapitalist üretim yasasına uygun olarak adalette metalaştı. Yunan mitolojisinde adaletin ve dengenin tanrıçası Themis Heykelinin elindeki terazinin bir kefesinde para veya iktidar yakınlığı var.  Adalette alınır satılır bir üründen farklı değil. Fettullah borsası, yabancı mafya liderlerinin ülkeyi mesken tutması, Adana hâkiminin yargılanan sanıktan beraat karşılığında 500 milyon lira alması, adli emanetten çıkarttığı metanfetamini kullanması, İstanbul Anadolu Adliyesi hakiminin uyuşturucu kaçakçılarını, yasadışı bahisçileri ve milyonlarca lira para gasp edenleri tahliye etmesi, erişim engeli kararlarını para karşılığı vermesi, münferit değil. Albümdeki fotoğraflardan birkaçı ifşa oldu. Akçeli dosyalar bürokratların yakınları arasında dağılmış. İktidar avukatları kendilerini yargının sahipleri, kamu personelini ise kendi çalışanları gibi görüyorlar. Onun için avantajlı baronun abisi, kendi seçim broşüründe genç avukata hamilik yapma sözü veriyor.  İcra Daireleri devlet zoruyla alacaklının alacağına kavuşmasını sağlayan kurum olmanın ötesine geçerek mal varlıklarına çökmenin aracı halini geldi. Üst düzey yargı personeli kendi çalıştıkları adliyelerde dosya takibi yapar hale geldi.

Yazıhaneden Partners’a   

Avukatlıkta neoliberal dönüşümü uygun halde yeniden yapılandırıldı. Avukatların önemli bir kısmı eski sınıfsal konumlarını kaybettiler. Avukatlık mesleği de şekil değiştirdi. Yazıhane yerini + Partners’a bıraktı. Son 22 yılda sayıları hızla artan büyük hukuk ofislerinde çalışan avukatlar ‘ortak’ ‘yönetici’, ‘danışman’, ‘kıdemli’ ve ‘avukat’ olarak tanımlanıyor. Tek geçim kaynağı emeği olan, emeğini satarak yaşayan üretim araçlardan yoksun olan işçi, Partners’ larda ‘işçi avukat’ ‘kıdemli’ veya sadece ‘avukat’ olarak isimlendiriliyor. İşveren, işçinin emeğiyle ortaya çıkan emek-zaman sonucu yani artı değerin el konulan kısmıyla zenginleşiyor. Emeğiyle geçinenler ise yoksullaşıyor. Piyasadaki işsiz avukat kitlesinin varlığı işgücünü ucuzlatıyor. Avukat ve stajyer intiharları toplumsal bir gerçek haline geliyor. Genç avukatın mesleğin dönüşümü dikkate alındığında büro açması istisnai hale geldi. Yılların yazıhaneleri işlerin azalması ya da büyük bürolarla rekabet edememeleri sonucu kapanıyor. Yargılama da arabuluculuk ve uzlaştırma ile şekil değiştirdi. Arabuluculuk şirketleri açıldı. Maliyetleri azaltmak için avukatlar işlerini evden takip ediyor. Paylaşımlı bürolar ile masraflar azaltılıyor.  Avukatların önemli bir kesiminin dava dosyaları CMK, arabuluculuk, adli yardımdan ibaret. Avukatlık mevsimlik iş kolu haline gelirken, tevkille duruşmaya girme, hacze çıkma tarifeleri internette dolanıyor. Adliyelerin birleşmesi, yapay zeka ve uyap uygulamaları nedeniyle işçi çalıştırma ihtiyacı azaldı. Genç avukatların öncelikli talebi adliye yanı avukat lokantaları ve indirimli toplu ulaşım hakkı oldu.

 

Hakikat Arayışı

Mevcut adaylardan biri avukatlığın bağımsız yapılabilir bir meslek olduğunu, bu nedenle başkan seçildiğinde genç avukata büro açma hayali pazarlıyor. Genç avukatın nasıl dosya bulacağı, piyasa koşullarında nasıl rekabet edeceği ise adayın gündeminde yer almıyor. Asgari ücret tespit komisyonlarında dahi göstermelik olarak işçileri temsilen sendikalar yer alıyor. İstanbul Barosunda işçi avukatın ücretini işçi avukatların temsilcileri olmadan işveren avukatlar belirliyor. Çünkü işçi avukat yerine bağımlı avukat var. Sanki bağımlılık geçici bir süreymiş yanılsaması hakikatin yerini aldı. Stajyerlik ise tamamen işi öğretme adı altında ücretsiz işgücü şeklinde ilerliyor. Lonca dönemi usta-çırak tabiri yerine üstat ile tarif ediliyor. Üstelik istismar sadece emekle de sınırlı değil.  Ne tek taraflı belirlenen asgari ücreti denetleyen ne de çalışma koşullarını denetleyen meslek örgütü var. Çünkü onlarda denetlenmeyi hak eden kısımda yer alıyor. Baro ise pahalı hastanelerde, markalı ürünlerde avukatlık kimlik kartı ile kredi kartı gibi indirim sağlamakla meşgul. Başkanlık ve yönetim kurumsal iş sağlamanın kapısı haline gelmiş. Yönetimden ayrı düşenin aday olması rutin hale gelmiş. Baronun komisyonları ve merkezleri baronun görünen yüzü olmaktan çıkmış, o alanda imaj yapma yerine dönüşmüş. Sermayenin ihtiyacı olan avukatın hukuk teknisyenine dönüşümü yeni eğitimlerle mümkün.

İdeolojik Örtüyü Kaldırmak  

İktidarın toplumu eğitim, devlet kurumları ve medya alanlarında İslamlaştırma politikası onlar açısından itirazı zorunlu kılmıyor. İstanbul Barosu için laiklik sadece kabul yıl dönümünde ödül vermek için hatırlanıyor. Baro son kale olarak kalsın yeter. Kalenin dışının üniter devletin içinin geldiği aşamanın önemi yok. Oysa çoklu baroya itiraz üniter devlet üzerinden yapılıyor.  22 yıllık baro yönetimleri ile avukatın neoliberal dönüşümünün kolayca sağlanması mümkün. Nilgün Toker Kılıç şöyle yazmıştı:  “Hakikatin olmadığının ilanı, hakikat arayışı yerine taraftarlık arayışının geçtiğinin ilanıdır. Taraftarlık; taraf olduğunuzun eylemini yargılamaksızın onun emrine ya da ona tabi kılmanız demektir”. İktidar ise 22 yıldır, göz boyamayı ‘yerli ve milli’ miti altında yapıyor. Böylece neoliberal dönüşümü gizliyor. Yoksul taraftarını ise manevi olarak mutlu kılıyor.

Julien Bende ‘Aydınların İhaneti” başlıklı kitabında “bir asır önce aydınların hakikat duygusunun artık zayıfladığını ve maddi ihtirasların peşinde iktidarın muhalifi görünen sözcüleri oldukları” tespitini yapmıştı. Cumhuriyet aydınları -kadro çevresi- kurucu ilkelerin ideolojik çerçeveye oturtulması ve uygulanması için dönemin devletçilik ilkesine uygun “sınıfsız imtiyazsız toplum” yaratma hedefine uygun teori geliştirdiler. Bunlar emperyalizme karşı fakat kapitalizme karşı değillerdi. Emperyalizm bir dış politika değil ki, kapitalizmden bağımsız olsun. Emperyalizm kapitalist sistemin son geldiği aşama. Anti-kapitalist mücadeleyi içermeyen bir anti-emperyalizm söylemi, ulusalcılığı savunan siyasetlerin göz boyamasından ibaret. Özelleştirmenin geldiği aşamada ‘devletçilik ilkesi’ nin esamesi kalmadı. İslamlaştırmanın geldiği boyutta ‘laiklik ilkesi’ yazılı bir ilke olarak var. Anayasasızlaştırmanın geldiği aşamada ‘hukuk devleti’ miti yerle bir oldu. Hukuksuzlaştırmanın geldiği aşamada yasalar metin olarak kitaplıklarda var. Günün ihtiyacı neyi gerektiriyorsa ona göre torba yasalarla Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile ihtiyaç gideriliyor. Normlar hiyerarşisi tepe taklak. İktidar kadrolarını bırakalım, taraftarın cinayetinin failleri tespit edilemiyor. Kamuoyunun görmediği binlerce suçta cezasızlık var.  Hukuk devleti, anayasa varmış gibi yapmak mümkün değil. Bakmayın siz onların, 1930’lardan kalma devletçilik ilkesine uygun kuruluş kodlarını savunmalarına, görünürde muhalifliklerine, iktidar memnun, 22 yıllık baro başkanları memnun.