Hukukçu Faruk Turinay, “Zamanın Üzerinde Seyahat” isimli gezi yazılarından oluşan kitabından sonra bu kez okurlarının huzuruna hukuk ve edebiyat ilişkisi incelediği seçme yazılardan oluşan “Hukuk Komedyası” adlı kitabıyla çıkıyor.

Faruk Turinay yazılarında kendine has üslubuyla okuyucusunu da sıkmadan bir hukukçunun gözünden farklı edebiyat eserlerini yorumluyor.

Herkese nasip olmayacak şekilde bu yazıların oluşum sürecine de az çok tanıklık etmiş birisi olarak Turinay’ın kaleminden çıkan cümleleri başka okuyucularla da buluşturmaya çalışmak istedim.

Faruk Turinay ile yazmaya başladığı ilk dönemleri, yazma tutkusunu, okumaktan keyif aldığı edebiyatçıları ve son çalışmalarını konuştuk.

                                                                                                               ***

Kitabın hikayesinden başlayalım isterseniz. Bu kitap nasıl ortaya çıktı? Siz edebiyat ve hukuk ilişkisi üzerine ne zaman yazmaya başladınız?

Yazma tutkum, edebi yaratım sancılarıyla sığınacak bir liman arayışım, Cemal Bali Akal’ın ilham veren yazıları… Üstüste birkaç ay yazmadığımda hayat bana anlamsız gibi geliyordu. Hukuk Komedyası’nın arkasında bunlar var biraz.

Geriye dönüp baktığımda, bu konuyla ilgili ilk yazımı Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 2. sınıftayken Güncel Hukuk’ta yayımlamış olduğumu görüyorum. Ama yazının konusu bilinçli olarak değil, kendiliğinden doğuyor. Ekim 2008’de yayımlanan “Bir Duruşmanın Anatomisi” başlıklı bu yazı, edebiyat-hukuk ilişkisi üzerine kafa yoran bir kişiden daha çok; bir hukuk fakültesi öğrencisinin, izlediği bir duruşmada “rol alan” insanların tutumu, salonun fiziki ve psikolojik atmosferi gibi dikkatini çeken şeyler hakkındaki gözlemlerinden oluşuyordu. Daha sonra, 2015’te yayımlanan Zamanın Üzerinde Seyahat adlı kitabımda yer verdiğim “Beccaria’nın Gökkubbesi Altında Hukuku Düşünmek” yazısı da mekan, mimari ile hukuk arasında gidip geliyordu. Ardından Güncel Hukuk’ta ve başka birkaç yerde peş peşe yazılarım yayımlandı. Sonra, Karamazov Kardeşler’deki duruşmayı bir tiyatro oyunu havasında anlattığım bir yazı daha yazdım ve kitap “tam ve sağ” doğdu.

Hukukçunun edebiyat ile işi nedir? Bu kadar yoğun bir hukuk eğitimi sistemi ve sonrasında mesleki sorumlulukların ağırlığı arasında hukukçu edebiyat ile neden uğraşmak ister?

Hayatın anlamını hukukta bulamadığı için. Edebiyatı sevdiği için. Kimi zaman yanlış yerde olduğunu düşündüğü için. Bazen de “hayal kurma”yı “düşünme”ye tercih ettiği için.

Ceza hukuku ve anayasa hukuku alanlarında çalışmaları olan bir hukukçu olarak edebiyat size bu çalışmalarınızda nasıl yol gösterdi? 

Hukukçular da edebiyatçılar da kaçınılmaz şekilde aynı dili kullanır, aynı kelimeleri, aynı düşünce havuzunu. Dertleri farklıdır gerçi. Ama şunu itiraf etmeliyim ki bir ceza hukuku makalesi yazarken de incelediğim konunun ötesinde, yazma zevkini hissederim çoğu zaman. Bir şeyi en açık, en iyi şekilde, Flaubert’in dediği gibi “en doğru kelimeyle” ifade etme arzusunu… İşte orada hukuk kesişir edebiyatla. Edebiyat, hayalleri düşünceyle terbiye etme sanatıdır. Ve bu sanat, her alanda olduğu gibi hukuki muhakemede de işe yarar.

Kitabın içerisinde yer alan metinlere gelelim. “Don Kişot iyi bir hukukçudur” diyorsunuz. Don Kişot bir hukukçu için ne anlam ifade eder?

Yaratıcı Asilzade Don Kişot’un serüvenlerini okuyan birinin kendine bir pay çıkarmama ihtimali yok aslında. Hukuk Komedyası’nda yer verdiğim Moby Dick’le ilgili yazının başında söylemiştim: “Büyük romanlar kutsal kitaplara benzer. İsteyen istediği düşünceyi içinden çıkarıp davranışlarına dayanak alabilir”.

Cervantes, bu romanda altı katmanlı bir yapı kurmuş. Düşünsenize, romanda Don Kişot’a kendisinin hayat hikayesini anlatan bir kitabı gösteriyorlar, şövalyemiz kitabı şöyle bir karıştırıyor; “gerçeklere uygun olmamış bu” diyerek burun kıvırıyor. Ve Don Kişot, bir roman karakteri olarak, sanıldığı gibi tamamen keçileri kaçırmış bir aristokrat değil; şövalyelik saplantısı dışında -hukuk da dahil olmak üzere- her alanda kıvrak ve berrak düşünceleri olan, devrinin en parlak zihinlerinden biri. Durum böyleyken hukuk gibi yaşamın hemen her noktasına nüfuz eden bir alanda çalışan hukukçunun kendine pay çıkarmaması mümkün mü?

Kitabın içerisinde Orhan Pamuk’tan sıklıkla söz etmişsiniz. Orhan Pamuk sizi neden etkiledi? En çok beğendiğiniz kitabı hangisidir?

Romanlarından denemelerine kadar Orhan Pamuk’un neredeyse tüm eserlerine baktığımda iş olsun diye değil, severek yazan birini görüyorum karşımda. Bir şeyi severek yaparsanız, en iyi şekilde yaparsınız. Pamuk, edebiyatı “ciddiye alan” bir yazar. Mesela “Saf ve Düşünceli Romancı” adlı kitabında, kurmaca yazarının zihni ile yarattığı metin arasındaki ilişkiye kafa yorarken; yazarın zihninden geçenleri saf duygulanmalar ile düşüncenin müdahalesi arasında paylaştırıyor. Arka planda da yazarın sırf anlatmaktan duyduğu haz ile çoğu zaman içgüdüsel olarak romana, öyküye yansıttığı “büyük hikâye” var. Yani tüm düşüncelerimizin ardında yatan düşünce… Kitapları arasında ise Masumiyet Müzesi ile Kara Kitap’ı çok beğenirim.

300-465

“Türkiye’de Edebiyat ve Hukukun Hikayesi” başlıklı bir yazınız var. Türkiye’de hukuk ve edebiyat ilişkilerinin kurulduğu çalışmaları, kuran kişileri anlatıyorsunuz kısaca. Üniversitelerde özellikle de hukuk fakültelerinde edebiyat eğitimine yeterince yer veriliyor mu? Ya da neden yer verilmeli sizce?

“Hukuk ve Edebiyat” kuramı, Amerika’da ve Avrupa’da XX. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve uzun zamandır dünya genelinde kabul gören bir düşünme biçimi. Bizde ise tam yüz sene sonra ilk adımlarını atıyor. Olmamız gereken yerden uzaktayız elbette. Hukukçunun muhakeme yeteneğini geliştirmesi mesleki eğitiminin belki de en önemli parçasıyken, edebiyat ile hukuk arasındaki ilişkiyi düşünmekten daha zihin açıcı olan pek az şey vardır diye düşünüyorum.

Buradan bağlantılı olarak şunu da sormak istiyorum. 18 yaşında ilk yazınız yayımlanmış Radikal İki‘de. Hukuk eğitimi içerisinde yoğun sınavlar, ödevler derken bu kadar sık yazı yazmaya nasıl zaman bulabiliyordunuz? Yazılarınız belirli aralıklarla devam etmiş.

İnsan bir şeyi çok isteyince onun için zaman ayırabiliyor. Hukuk Fakültesindeyken dersleri düzenli takip eder ama pek çalışmazdım doğrusu. Okul bakımından bu yeterli oldu sanırım. Bir de ben yazı yazarken etrafımda konuşulanları, birinin bana seslenişini duymayacak kadar yoğunlaşıyor; yazdığım parça -öykü, deneme, gezi yazısı, roman ya da makale- her ne ise onu tamamlamak için sabırsızlanıyorum. Galiba bu da zaman kazandırıyor bana. Zamansızlıktan şikayet ettiğimde, II. Dünya Savaşı’nda, Fransa’nın güneyindeki bir şehirde gündüzleri savaşırken geceleri de romanını yazan Beckett’ı düşünüyorum. Benim yaptığım onunkinin yanında hiçbir şey.

Kitabı ikimizin de hocası olan Cemal Bâli Akal’a ithaf etmişsiniz. Cemal Hoca sizin yaşamınızı nasıl etkiledi? Düşünce dünyanıza, akademik çalışmalarınıza neler kattı?

Hukuk Fakültesinde Cemal Bâli Akal’dan “Devlet Kuramı” adını taşıyan iki ders aldım ve hemen tüm yazdıklarını okudum. Kendisi hakkında “hukuk eğitimi verilen bir okulu ‘hukuk fakültesi’ yapan kişi” gibi bir tarif okumuştum bir ara. Çok doğru. Bir hukuk profesörünün Stendhal’dan, Boris Vian’dan çeviriler yapması zaten başlı başına hayranlık uyandırıcı. Mezun olduktan sonra, Cemal Bâli Hoca’yı her ziyarete gittiğimde, münzevi köşesinde Euripides’in kapısını çalan Atinalı bir yazar gibi hissediyordum kendimi. Daha çok ve daha farklı konularda yazmaya cesaret buldum. Özellikle “edebiyat ve hukuk”a dair.

Daha önce akademik eserleriniz dışında Murat Belge’nin önsözünü yazdığı bir gezi yazıları kitabınız da var. Şimdi de edebiyat hukuk ilişkilerinden oluşan yazılardan bir seçki. Sırada ne var?  Yeni bir kitabın hazırlığı içerisinde misiniz? 

Geçtiğimiz aylarda bir tiyatro oyunu yazdım. Mayıs 2017’de Yalova’da sahnelenecek. Onu önümüzdeki zaman diliminde kitaplaştırmayı düşünüyorum. Bir yandan öykülerimle şiirlerim de birikiyor. Ve on yıldan beri demlenen, yarım bıraktığım romanımı tamamlamayı planlıyorum.  Dolayısıyla, sırada birkaç kitap var. (Çİ/NV)

Faruk Turinay Kimdir?

Galatasaray Üniversitesi’nde kamu hukuku alanında doktora yapıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Seyahat, deneme ve eleştiri yazıları Hürriyet, Radikal ve Taraf gazetelerinde; öykü, çeviri ve makale çalışmaları Sözcükler, Lacivert, Hece ve Güncel Hukuk dergilerinde yayınlandı. Murat Belge’nin önsözünü yazdığı gezi yazılarından oluşan ‘’ Zamanın Üzerinde Seyahat’’ isimli bir kitabı var.

Hukuk Komedyası, Faruk Turinay, Dost Yayınları, 2016, 126 sayfa.

  • Bu söyleşi Biamag’ (Bianet) da yayımlanmıştır (14.01.2017).