Geçtiğimiz yılın en yürek sızlatıcı olaylarından biriydi Aladağ yangını. “Yangın” kavramı ile yetinmek ve “sızlatmak” tespitinde bulunmak olayın vehametini yumuşatmak olur, ihmali çağrıştırır; en doğrusu “cinayet” demek. Hem de kasti. İrkilmeyin hemen. Yoksul insanların çocuklarını tercih şansı bırakmaksızın o yurtlarda kalmaya mecbur bırakmak, “aman bunlar kız çocukları, sakın akşam dışarı çıkmasın” saikiyle yangın merdiveni önüne siyah perde çekmek…

Nedir bunun adı? Yoksulluk, kız çocuğu olmak gibi haller gözardı edilerek aradan geçen aylardan sonra “mağdur yakınlarından yalnızca bir kişi şikayetçi oldu”. Pekiyi, 3. sayfa haberleriyle mi anacağız bu cinayeti?

Gündem ve manşet dayatmasına sıkışmadan “adalet” kavramı üzerinden bir tartışmaya hem katkı sunmak hem de soruların cevaplarını bulabilmek için sözü, soruşturmayı başından bu güne takip eden Av. Cemre Topal’a bırakalım.

                                                                                                           ***

 

Mağdurlar başları öne eğik ifade vermeyi bekliyorlardı

2016 yılının birbiri ardına yas tutmamızı gerektirecek onlarca gündeminden biri de Adana’nın Aladağ ilçesindeki yurt yangınıydı. 29 Kasım akşamı meydana gelen yangında 11 öğrenci ve yaşı 18 olan bir belletmen olmak üzere 12 can hayatını kaybetti. Yangının ardından yurdun Süleymancılar Tarikatı’na bağlı Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği’ne ait olduğu, tarikatın yalnızca Adana ilindeki yurt sayısının 80 olduğu ve ülke çapında bu ve benzeri şekilde öğrenci barındıran yurtların bir şekilde görmezden gelme ile açılabildiği söylendi basında. Devlet erkânı da pek ilgi gösterdi faciaya. Aladağ’ın ulaşıma elverişsiz yolu hayli yolcu ulaştırdı bu vesileyle oraya.

Yangın hakkındaki soruşturma gecikmeksin başlatıldı. Dernek yönetim kurulu üyeleri ve yurt idarecileri gözaltına alındı. Yangından kurtulan mağdur çocukların sağlık durumu elverenlerin ifadelerinin alınmasına ise olaydan iki gün sonra başlandı. Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu tarafından mağdur ifadelerinde bulunmak üzere görevlendirilen avukatlar olarak biz de oradaydık. Adliye koridorunda bekleyen çocukların durumu “hiçbir duygu ifade edememe” şeklinde tezahür etmişti o gün. Kızgınlık, üzüntü, ağlamak filan yok, sessiz hatta utangaç bir bekleyiş vardı sadece. Yaşları hayli küçük olan mağdurlar, kendilerinin ve ailelerin yaşadıkları sarsıntı ve şaşkınlıkla başları öne eğik ifade vermeyi bekliyorlardı. Koridorda çocuklar ve ailelerle birlikte olan, onlarla dayanıştığını düşündüğümüz yakınları vardı bir de. Konuşan sadece bu yakınlardı. Bu yakınlar yüksek sesle olayın sorumlusunun etkili müdahale edemeyen itfaiye olduğunu söyleyip duruyorlardı. Dernek yönetimine ya da yurt yönetiminin ihmali olabileceğine ilişkin cümleler duyulmuyordu koridorda.

Barodan atanan avukatlar olarak mağdur çocuklarla özel görüşme çabalarımız ne yazık ki orada bulunan, içlerinde meslektaşlarımızın olduğu ve kendisini mağdur çocuklardan birinin velisi olarak tanıtan sonradan kamu görevlisi olduğunu öğrendiğimiz bu yakınlardan bir kısmı tarafından fiilen engellendi. İfadelerden önce ailelerle de yalnız görüşme imkânımız olmadı bu ortamda. Aileler avukatların kimler olduğunun pek farkında değildi. Tıpkı devlet yurdunun yıkılmasıyla mecburi olarak çocukların kaldığı yurdun ne tür politik bağlantılarla açıldığının farkında olmadıkları gibi. Aralarında sonradan ifade edildiği üzere ücretsiz oluşu sebebi ile devlet yurdu sananlar bile var. Çoğu devlet görevlileri tarafından yönlendirilmiş. Kendiliğinden gidip çocuğunu oraya kaydettiren yok.

‘Yangın merdiveni kapısı açıktı’ de”

İfadeler alınmaya başlandığında koridorda yaşananların ne anlama geldiğini anlıyoruz. Aralarında korkudan 3. kattan atlayan, yakın arkadaşlarını kaybeden, yaralı mağdur çocuklar zorlukla anlatabildikleri olay sonrası kimseden şikâyetçi olmadıklarını ifade ediyorlar. Barodan atanan avukatlar olarak çocukların yaşlarının küçük olması sebebi ile şikâyetçi olduğumuzu bildirdikten sonra mağdur ailelerinin bir kısmı yakınların homurtularıyla mesafeleniyor bizimle. Koridordaki konuşmalar yalnızlaştırıyor bizi. Mağdur çocukların ailelerinden maalesef yalnızca bir kişi şikâyetçi. Savcılık, talebimizle ifadesini aldı o gece. Mağdur çocuğun babası adliye koridorunda bir avukatın ve kaymakamlık çalışanının kızını yönlendirmeye çalıştığını “ ‘yangın merdiveni kapısı açıktı’ de” baskısı yaptığını onlardan şikâyetçi olduğunu beyan ediyor. Tarafgir gerilimlerle mağdur ifadeleri ancak gece yarısı bitiyor.

Ölen çocukların ailelerinin ifadelerine Adli Tıp kimlik tespiti ve defin işlemlerinden sonra başlandı. Ailelerin tamamı ise tüm sorumluların cezalandırılmasını istiyorlar. Aladağ’ın köylerinde yaşayan bu insanlar özellikle taşımalı eğitimin nihayet bulması sonucu söz konusu yurda mecbur bırakılmaya öfkeliler.

Yangın nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında Yurdun bağlı olduğu Dernek Yönetim Kurulu üyeleri ve dernek çalışanları olmak üzere 16 kişinin ifadesine başvuruldu. Dernek Başkanı ve Yurt Müdürü dahil 7 kişi tutuklandı. Yangın uzmanları tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda tali kusurlu gösterildikleri gerekçesiyle 4 kişi 22 Ocak tarihi itibarı ile tahliye edildi. Savcılığın ve mağdur avukatlarının tahliyeye itirazlarıyla bu 4 kişi tekrar tutuklandı. Diğer şüpheliler ise adli kontrol altında soruşturulmaya devam ediliyor. Bilirkişi raporu sonrası İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden 2 personel hakkında yurtta yaptıkları denetim sırasında yangın önlemlerine ilişkin bir eksiklik tespit etmemiş olmaları sebebi ile savcılık bağlı oldukları bakanlıktan soruşturma izni istedi.

İstanbul’dan gelmesi sağlanan ve olay yeri incelemeyi yapan yangın uzmanlarınca bir rapor tanzim edildi. Dosyaya sunulan bu rapor faciayı pek çok açıdan ortaya koyuyor. Yurt binasının girişinde bulunan elektrik panosundan çıkan bir kablonun sebep olduğu ve eş zamanlı 3. katta etüt odasının girişindeki kablolardan çıkan bir yangının başladığı belirtiliyor. Yani iki yangın aynı anda başlamış durumda. Binanın elektrik tesisatının güvenliği, kabloların bantla izole edilmesine bırakılmış. 3. katta etüt odasında eş zamanlı başlayan yangının çok kısa bir sürede zehirli gaz açığa çıkardığı ve yoğunluklu can kaybının bu nedenle etüt odasında yaşandığı da kaydediliyor. Bina içerisinde yer alan iç donanım ve döşemelerin hızlıca tutuşan malzemeden olması, yangın merdiveninin kapısının pvc olması, kapı kollarının olmaması, yangın tüpü ya da yangın alarmı benzeri hiçbir güvenlik önleminin olmaması gibi pek çok sorumsuzluğun yangında çok sayıda can kayıplarına sebep olduğunu böylelikle görüyoruz.

Sahi, yangın merdiveninin kapısı kilitli miydi?

Savcılık, soruşturmayı daha çok yangının çıkması konusunda sorumluluğunun gereklerini yapmayanlara yönelik yürütüyor görünüyor. Bu açıdan soruşturmada titizlikle hareket edildiği de söylenebilir. Ancak yaşanan vahim olay nezdinde sorumlu çok daha fazla esasen. Olayın yaşandığı yurt, gerek özel yurtların açılışına ve istihdam edebileceği öğrenim durumuna ilişkin sorunlar, gerek binanın fiziki koşulları düşünüldüğünde mevcut yasalar ölçeğinde hiçbir şekilde açılmasına müsaade edilmemesi gereken bir yurt.

Tüzel kişilerin ilkokul ve ortaokul seviyesinde yurt açamayacaklarına ilişkin yasal düzenlemeye rağmen açılan yurdun binasının durumu ise bu facia yaşanmasaydı başka bir facia yaşanabileceğinin kanıtı gibi adeta. İlçe Belediyesinde binaya ait herhangi bir plan, proje, inşaat ruhsatı, yapı denetim ruhsatı bulunamadı mesela. Binanın depreme dayanıklılığını gösteren bir belge de yok haliyle. Yangına karşı yeterli güvenliğe sahip olduğuna dair bir rapor olmadığını ise çok acı bir biçimde öğrendik. MEB Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği’ne göre yurt ruhsatları için şart olan bu belgeler olmaksızın 2010 yılında Adana Valiliğince izin verilmiş yurdun açılışına.

Sahi, yangın merdiveninin kapısı kilitli miydi? Basının en çok dikkatini çeken konulardan biriydi yangın merdiveni kapısının kilitli olup olmadığı. Bu sebeple ki mağdur çocukların ifadelerine müdahale edilmeye çalışıldı. Çocuklar bunu ifade etse ne değişecekse. Binada yangın merdiveni kapılarının kolları yoktu. Bilirkişi raporu kapı kolları olmayan kapının kilitli sayılması gerektiğinden bahsetti. Ayrıca kapıya gelmeden önce o kapıyı gösterecek levha ya da aydınlatma herhangi bir yönlendirme de yoktu. Bütün bunlar bir yana bir de perde çekilmişti kapının önüne. Yangın merdiveninin önünde kapkara bir perde. O kapıyı unutması istenmiş çocukların bir iyice. Öyle ya kız çocukları… Kadınların hayatını denetim altında tutmakla sistem bekası koruyan akıl, kız çocukların kaçmasındansa ölmesini yeğleyecek tıynettedir çünkü bu ülkede ve dünyanın başka pek çok yerinde.. Ve can kayıpları yangın merdiveni ile 3 metre mesafede.

KAYNAK: HUKUK POLİTİK