Bugün Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevlerinin 188. günü. Yarın, 14 Ekim Perşembe, ilk kez  Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti önüne çıkacaklar. 23.05.2017 tarihinde tutuklandılar. 113 gündür cezaevinde açlık grevine devam ediyorlar.
Gülmen 1982, Özakça ise 1989 doğumlu. Gülmen Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünde akademisyen, Özakça ise Mardin’de sınıf öğretmeni olarak çalışıyordu. Her ikisi de Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile mesleklerinden ihraç edildiler. Bunun üzerine her ikisi de en başta hukuk yollarına başvurdular ve idari mahkemede dava açtılar.
Açılan idari davaların da sonuçsuz kalması üzerine Gülmen, 9 Kasım 2016 tarihinde “İşimi istiyorum” sloganı ile Ankara Kızılay İnsan Hakları Anıtı önünde oturma eylemi başlattı. Bir kaç gün sonra da mesleğinden ihraç edilen Özakça, Gülmen ile birlikte oturma eylemine başladı.
Sonrasında sayısını bilmediğimiz kadar gözaltı yaşandı. Her seferinde anıt önünde oturma eylemi yapan Gülmen, Özakça ve onlara destek verenlere müdahale ediliyor, gözaltına alınıyor ve sonrasında serbest bırakılıyorlardı. Yaşanan müdahaleler ile birlikte oturma eylemi de yavaş yavaş kamuoyunun gündemine girdi. Fakat hala “işimizi geri istiyoruz” talebine hükümet kanadından herhangi bir cevap gelmemişti.
Bunun üzerine Gülmen ve Özakça açlık grevine başladıklarını duyurdular. Özakça, açlık grevine başlama nedenleri şu sözlerle açıklıyor: “Bu anıtın önündeki varlığımız, protestolarımız ciddi bir bilinirlik kazandı. Eylemi bilmeyen, duymayan kalmadı adeta. Gözaltına alınıp, serbest bırakıldık. Haklılığımızı anlatmaktan vazgeçmedik ama hiçbir şekilde hükümetin dikkatini çekemedik. Bizi hiç dinlemek istemediler. Bunun üzerine bütün bu eylemlerin arkasından da açlık grevi geldi.”
Açlık grevi eyleminin 83. gününde Gülmen ve Özakça gözaltına alındılar ve tutuklandılar.
Eylem süresince hükümet kanadı sessizliğini korurken, tutuklanma sonrasında İçişleri Bakanlığının açıklaması ile bu sessizlik bozuldu: “Gülmen ve Özakça DHKP-C üyesidir ve eylemleri de bu örgüt tarafından desteklenmektedir….Özellikle akademisyen ve öğretmen vurgusu yapıyorlar ki olay daha kolay yönetilsin, tiyatro daha güzel oynansın
Bakan Gülmen ve Özakça’nın örgüt bağlantısı iddiasına delil olarak haklarında önceden açılmış soruşturmaları gösterdi. Gülmen ve Özakça’nın avukatı Selçuk Kozağaçlı hemen ertesinde müvekkillerinin “adli sicil kaydı yoktur” belgelerini  “Hukuk devletlerinde kişilerin yargısal geçmişleri adli sicil kaydıyla takip edilir, bakan iddialarıyla değil. İşte müvekkillerimizin sicili ” tweeti ile sosyal medyadan duyurdu.
Sonrasında avukatları aracalığıyla Gülmen ve Özakça’dan haber almaya başladık. Her gelen haber, geçen günlerin Gülmen ve Özakça’da telafisi imkamsız sağlık sorunları doğurmaya başladığı bilgisini içeriyordu. En kötüsü her ikisi de gün geçtikçe ölüme yaklaşıyordu.
Avukatlar, bu tehlike üzerine hızlı bir şekilde tutukluluğun kaldırılması için Anayasa Mahkemesi(AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne(AİHM) başvurdular. Her iki mahkeme de avukatların başvurusunu red etti. AYM, “cezaevi koşullarının Gülmen ve Özakça’nın fiziksel ve ruhsal sağlıklarına acil bir tehlike oluşturmadığını”, AİHM de benzer bir gerekçeyle “hayati tehlike görülmediği”ni belirterek hüküm kurdu. Eş zamanlarda 24 uzman hekim ise hayati tehlikenin çoktan başladığını belirten bir rapor yayımladı.
24.05.2017 tarihinde soruşturmayı yürüten savcı, Gülmen ve Özakça hakkındaki iddianamesini tamamlayarak Ankara 19 Ağır Ceza Mahkemesine sundu. Mahkeme iddianameyi kabul ederek kovuşturmayı başlattı. Şimdi aylar sonra ilk kez Gülmen ve Özakça hakim karşısında. Mahkemeden çıkacak “tutukluluğun devamı” şeklinde bir karar yalnızca kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına değil aynı zamanda yaşama hakkını da müdahale olacak.
İddianamenin Kısa Özeti
İddianameyi hazırlayan “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu”. Savcı: Cengiz Akgül.
İddianameyi kabul eden mahkeme: Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi. Suçlama: Silahlı terör örgütüne üye olma, 2911 sayılı kanuna muhalefet, terör örgütü propagandası yapmak
Suçlamaya gerekçe gösterilen deliller: Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/ 137 esas sayılı dosyası, tutanaklar, araştırma raporları, sosyal medya inceleme tutanakları, arama ve el koyma tutanakları, onama kararlan, şüphelilerin savunmaları, sorgu zabtı, nüfus ve adli sicil kayıtları, UYAP kayıtları ile tüm soruşturma dosyası.
İddianame toplam 25 sayfa. İlk 11 sayfası tamamıyla örgüt tanımına ayrılmış. Bu bölümde Gülmen, Özakça ve eylemlerine dair bir tespit yer almıyor.
İlk 11 sayfada sırasıyla yer alan başlıklar:

  • DHKP/C Silahlı Terör Örgütü- Kuruluşu ( Dev Sol’dan DHKP/C Terör Örgütüne Geçiş)
  • Terör Örgütü Tarafından Gerçekleştirilen Kamuoyunda Ses Getiren Önemli Eylemler
  • DHKP/C –DMH (Devrimci Memur Hareketi)- (KEC-Kamu Emekçileri Cephesi) Bağlantısı
  • Örgüt Kaynaklarından ve Yayın Organlarında (DMH)
    • Halkın Sesi İnternet Sitesi
    • Devrimci Memur İnternet Sitesi
    • Devrimci Sol Dergisi
    • Kamu Emekçileri Cephesi Dergisi
    • Örgüt Mensuplarının İfadeleri
  • Kamu Emekçileri Cephesi
  • Sonuç

Soruşturmanın başlaması
Savcı 11 sayfanın ardından “soruşturmanın başlatılması” başlığı altında Gülmen ve Özakça’dan bahsetmeye başlıyor. İlk bölümde Gülmen ve Özakça hakkında ilk soruşturmanın nasıl başlatıldığını öğreniyoruz:
Kasım 2016 tarihinden itibaren ilimizde basın açıklaması/oturma eylemleri gerçekleştirilmiş, yapılan suç duyurusuna binaen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/7560 sayısı ile soruşturma başlatılmış, soruşturma kapsamında ilgili Hakimliklerce verilen kararlar uyarınca Nuriye GÜLMEN, Acun KARADAĞ ve Semih ÖZAKÇA isimli şüphelilerin örgütsel faaliyetleri 07.02.2017 tarihinden itibaren kolluk marifetiyle takip edilmeye başlanmıştır.
Bu takip ile birlikte emniyet fezleke hazırlayıp savcılığa gönderiyor ve bunun üzerine savcılık Nuriye ve Semih hakkında yakalama kararı çıkartıyor. Gülmen ve Özakça 09.03.2017 tarihinde gözaltına alınıp, 14.03.2017 tarihinde hakim karşısına çıkartılıyorlar. Sorgu hakimliği “ikamet adreslerinin bulunduğu Polis Merkez Amirliğine giderek imza atmak suretiyle Adli Kontrol Tedbirinin uygulanması” kararı ile Gülmen ve Özakça’yı serbest bırakıyor.
Serbest kalmalarının ardından Gülmen ve Özakça 17.03.2017 tarihinde İnsan Hakları Anıtı önünden tekrar göz altına alınıyorlar. Savcı bu eylemi yeni delil olarak görüp haklarında yeni bir soruşturma başlatıyor. 19.03.2017 tarihinde Gülmen ve Özakça serbest bırakılırken “terör örgütü propogandası yapmak suçlamasıyla” 02.05.2017 tarihli iddianame ile Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde haklarında kamu davası açılıyor. Savcı Akgül, bu dosyanın da Gülmen ve Özakça’nın tutuklu yargılandığı ve yarın (14.09.2017) görülecek dosya ile birleştirilmesini talep ediyor.
Neden gözaltına alındılar, tutuklandılar?
Savcı bu konuya ilişkin iddianamede ayrı bir bölüm açmış. Gülmen ve Özakça hakkında gözaltı kararı alınması ve tutuklanma isteminde bulunulmasını özetle savcı iddianamede şu şekilde belirtmiş:

  • Numarası tespit edilemeyen bir daire tutmuşlar, eyleme bu evde “Ölüm Orucu Direniş Evi” adı altında devam edebilirler
  • Eylem masum hak arama talebinden çıktı, terör örgütünün eleman devşirme çalışmalarına dönüştü,
  • Eyleme izin verilmesiyle açlık grevi eylemi ölüm orucuna dönüşebilir,
  • Açlık grevi eylemleri şahısların vücut bütünlüğüne zarar veriyor,
  • Açlık grevini Tekel İşçileri Direnişi ve Gezi Olayları benzeri şiddet içerikli eylemlere dönüştürme çabası olabilir

Gözaltı gerekçelerinden sonra savcı sırasıyla Gülmen ve Özakça’nın gözaltına alınması sırasındaki tutumlarını iddianamede özetlemiş. Bir savcı bir şüphelinin ne zaman gözaltı sırasındaki tutumundan iddianamede bahsetse anlayın ki bu tutum üzerinden örgütsel ilişki kurma çabasına girecek. Savcı Akgül de iddianamede aynı çabanın içine girmiş. Elbette gözaltına alınan kişilerin açlık grevinde olması ve sağlık sorunları yaşaması da kolluk tarafından yapılan müdahalenin iddianamede ayrıntılı olarak yer almasının bir diğer gerekçesi.
22.05.2017 tarihinde yapılan gözaltında şüpheliler direnmiş, orantılı güç kullanılarak (kollarından bacaklarından tutup ekip otosuna bindirmek) gözaltına alınmışlar. Bu arada şüpheliler “İNSANLIK ONURU İŞKENCEYİ YENECEK” şeklinde slogan atmışlardır.“ Atılan slogana dikkat çekmek için savcı metni büyük harflerle vurgulamış.
Şüpheliler üst arama ve nezarethane işlemleri sırasında da direnmiş, slogan atmış, direnci kıracak şekilde bedeni kuvvet kullanmak suretiyle şüphelilerin direnci kırılmış, yapılması gereken işlemler yapılmış ve durumları doktor raporuyla tespit edilmiştir.
Suçlamaya deliller
Gülmen ve Özakça’nın haklarındaki örgüt bağlantısı iddialarına ilişkin savcı iddianamede delil olarak ev aramasında bulunanlar yayınları göstermiş.
Ev aramasında bulunanlar:

  • “Açlık Grevindeyim” yazılı 3 adet önlük
  • 1 adet İşçi Hareketi Gazetesi
  • 1 adet “Büyük Direniş-S Tecridi Yenenler Anlatıyor” isimli kitap
  • 1 adet “TAYAD ULUSAL KARİKATÜR YARIŞMASI ADALET” isimli kitapçık
  • 1 adet Kamu Emekçileri Cephesi isimli dergi
  • Tablet, telefon ve bilgisayar

Gülmen ve Özakça’nın giydiği bu önlükler de suçlamaya delil sayıldı

Savcı ev aramasında ele geçen yayınların DHKP/C’nin müzahir (arka çıkan, arkalayan)  kitleye tavsiye ettiği yayınlar olduğunu, içeriklerinde terör örgütü ve amacının propagandasının yapıldığını, bunların evde bulunmasının örgüt ilişkisine karine olduğunu belirtiyor.
Savcı yayınlar dışında Gülmen ve Özakça’nın örgüt ile bağlantısını gösterdiğini iddia ettiği tespitlerini tek tek sıralamış. Düzelti yapmadan aynı ifadelerle aşağıya sıralıyorum:

  • Ölüm orucu direniş evi
  • Geçmişten günümüze kadar terör örgütü güdümünde gerçekleştirilen açlık grevleri/ Ölüm orucu eylemleri
    • Bu eylem biçimi terör örgütleri tarafından kullanılıyor. Örnek olarak F tipleri ve diğer açlık grevi eylemleri gösteriliyor
  • Terör örgütü yayınlarında eylemlerin ve şüphelilerin sahiplenmesi
    • Emperyalizme Oligarşiye Karşı Yürüyüş Dergisi
  • Örgüte müzahir sosyal medya hesaplarından şüpheliler ve eylemleriyle ilgli paylaşımlar
    • com/halkimizin sesi/twitter.com/devgencdergisi/Halkın Sesi TV/ twitter.com/Emeclisi (Kamu Emekçileri Cephesi)/twitter.com/iscihareketi Kamu Emekçileri Cephesi Facebook sayfası/TAYAD Facebook sayfası/Umudun Sesi facebook sayfası/Seyri Sokak facebook sayfası/Halkın Hukuk Bürosu twitter hesabı
    • Bu sitelerden suça delil gösterilen paylaşımlar
      • “Bu direniş Senin içim, ey halk!.. Başeğme Haykır.
      • Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Kemal Gün için yaşasın açlık grevi direnişimiz”
      • İşlerini geri isteyen KEC’liler #NuriyeGülmen ve #SemihÖzakça Ankara’da direnişe devam ediyor
      • Nuriye ve Semihin Açlığına SeS Ver
      • birken onlar yüzler milyonlar o|acağız.., Halaylarımız Nuriye ve semih için.,.”
      • açlığımızı halaylarımızı türkülerimizi paylaştıkça büyüyoruz çoğalıyoruz..
    • Şüphelilerin gözaltına alınmaları ile ilgli sahiplenme paylaşımları
      • Halkın Sesi TV’nin haber konusu yapması
      • Halkımızın sesi twitter hesabı paylaşımı
        • “KAPILARI KIRABİLİRSİNİZ AMA DİRENİŞİ KIRAMAZSINIZ”
      • Sanat meclisinin paylaşımı
        • #NuriyeveSemihinaçlıgınasesver

Gülmen ve Özakça’nın savunmaları
İddianamenin “sonuç ve değerlendirme” başlığı öncesi son bölümünde savcı, Gülmen ve Özakça’nın savunmalarına yer veriyor.
Özakça, “Görevden KHK ile uzaklaştırıldım. İdare mahkemesine açtığımız dava incelenmeden red edildi. 27 kez hakkımda işlem yapıldı, ,dar, para cezaları kesildi. Buna rağmen taleplerimize bir kelime cevap verilmedi.  İşime geri dönebilmek için açlık grevine başladım…Örgüt üyesi değilim. Örgüt adına hareket etmiyorum. Kendime karşı yapılan haksızlığa karşı kendi adıma eylem hareket ediyorum. Örgütlerin benim düşüncelerimi paylaşması veya eylemi desteklemesi benim etki ettiğim bir durum değildir…Suçlamaları kabul etmiyorum, yalnızca işime geri dönmek istiyorum.”
Gülmen, “ Benim eylemimin tek amacı işime geri dönebilmemdir. Benim bahsettiğiniz örgütle alakam yoktur…Benim gibi bir çok insanın KHK lar ile herhangi bir gerekçe gösterilmeden, soruşturma yapılmadan işten çıkartılarak bizim durumumuza düşmesi benim sebep olduğum bir şey değilidir…Eylem yaptığımız yerden geçen herkes bize destek oldu, bu insanlar işlerini istemelerinde herhangi bir örgütün teşviki ya da yönlendirmesi olamaz, biz sadece görevimizi geri almak istiyoruz. Başka bir amacımız yoktur…Ben emek verdim, okudum belli bir aşamaya geldim. Buna sahip çıkmak ve bu durumda olan herkesi benim gibi hakkını aramaya meslek onuruna ve emeğine sahip çıkmaya davet ediyorum.”
İddianamede sonuç
Savcı iddianeminin sonuç cümlesini “şüphelilerin DHKP/C terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttükleri anlaşılmaktadır.” şeklinde bağlamış. Bu sonuca ulaşmasını sağlayan gerekçelerini de aşağıdaki şekilde sıralamış:

  • Terör örgütünün talimatlanyla eylemlerini gerçekleştirdiler,
  • Eylemlerde terör örgütüyle özdeşleşen sloganlar attılar,
  • Gözaltı sırasında güvenlik güçlerine etkin direndiler
  • Açlık grevi eylemi DHKP/C terör örgütüne özgü bir eylemdir.

Bu tespitlerden yola çıkarak örgüt üyeliği ilişkisi kurmak ve hukuksal çerçeveye oturtmak mümkün olabilir mi? Olmuş. Olmasa nasıl iki insan 113 gündür yaşam riskleri olmasına rağmen cezaevine kapatılabilir.
Bu yazı kaleme alındığı vakitlerde Özakça ve Gülmen’in savunmanlığını yapacak avukatların da gözaltına alındığı bilgisi geldi.
Hukuk neydi? Ne için vardı? Hatırlayanız var mı?