‘Ulaş ya uslanacak ya da geberip gidecek’ demiş, müdür.

Katilin annesi ile telefon görüşmesi:

‘Yav askere git askere git dedin işte millet dağda öldüremiyor teröristi biz burda öldürdük işte daha ne istiyon’

Bu soruşturmanın evraklarını, suçtan zarar gören vekili olarak temin ederek, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde açıklama yaptığım için, yargılanıyorum.

Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, yetkisizlikle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne ceza dosyamı gönderdi. Geçen yıl bu mahkemede müşteki vekili olarak kürsünün sol tarafında Avukat Nuri MEHMETOĞLU ile birlikte yer almıştık. Bu kez kürsünün tam karşısında ben, sağ yanımda ise Keleş ÖZTÜRK, Mehmet Ümit ERDEM, Özlem AKSUNGAR ve Kemal AYTAÇ savunma yapmak üzere yer aldılar. Mahkeme İstanbul’da yargılanmama karar verdi.

Geçen yıl aynı salonda Ulaş’ı öldürenlerin ceza almaları için salondaydık. Kan donduran zulmü dinlemiştik. Tanıklara, sanıklara sorular sormuştuk, gerçeği ortaya çıkartmak için. Bu kez Ulaş’a 8.5 ay eziyet ederek öldürenlerin yer aldığı, cezaevi görevlilerinin ise yer alması gerektiği yerde ‘sanık’ olarak ben yer aldım.

Cezaevinin tüm işlerinden sorumlu; amir, C3 koğuşunu cezalandırma odası olarak kurmuş. Sözünü dinleyen hemşerisi bir mahkûmla yıkım ekibi kurmuş. İnfaz koruma memurları şiddete göz yummuşlar. Sayımlarda görmezden gelmişler, şiddeti. Başka mahkûmlar da dayak yemiş, ama Ulaş daha özel bir uygulamaya tabi olmuş. Müdür bunu ifadelerinde şöyle açıklıyor; ‘arayanı soranı yoktu, ailesi para için şimdi peşine düştü. Bu işin asıl mağduru benim.’

Ulaş YURDAKUL o koğuşta kaldığı süre boyunca sabah- akşam dövülmüş. Şiddet giderek artmış. İlaç verilerek altını ıslatması sağlanmış. Tuvaletin karşısında merdiven altında yer yatağında yatırılmış. Koğuş temsilcisi ve adamları koğuşa gelen ilaçlarla kafa yapmışlar. Ulaş’ı zevkine dövmüşler. Revirde doktor muayenesi bile koğuş temsilcisi- katilin- nezaretinde yapılmış.

Ölüm sonrası yapılan soruşturma ile mahkûmlar için iddianame hazırlanırken, cezaevi görevlileri açısından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı itirazı yaptığım gibi Ceza Ve Tevkif Evleri Müdürlüğüne de ihbar da bulundum. Böylesine bir ihlali kamuoyu ile de paylaşmak için anne ve kardeş Yurdakul ile İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinde açıklama yaptık. Yapılan açıklama üzerine basın ve yayın organlarında haber yapıldı, bir hafta sonra hürriyet gazetesinde manşetten yer alması sonucu kamuoyunda tepkiler oluştu. Aynı gün açıklama yapan başsavcılık kararın kaldırıldığını açıkladı. Cezaevi 1. Müdürü başta olmak üzere olayda sorumluluğu olan personelin 12’sine ‘görevi kötüye kullanmadan ’ iddianame düzenlendi. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Baş raportörü 35 gün süren bir inceleme yaparak 377 sayfalık bir rapor hazırladı. Adalet Bakanlığı Başmüfettişleri de cezaevi görevlileri hakkında bir disiplin soruşturması sonucu ayrı bir rapor hazırladılar. Adli soruşturmanın yetersizliği açığa çıkmış oldu. Yeni suç duyuruları yapıldı. İlk defa raporla ortaya çıkan kamera kayıtları ile Aralık ayına ilişkin sayımlarda Ulaş’ın hareketlerinin zayıf olduğu, yürümekte zorlandığı, bazı zamanlarda sol tarafını tuttuğu ve yıkım ekibi tarafından Ulaş’ın darp edildiği rapora yansımıştır. Disiplin soruşturması ise 8.5 ay boyunca Ulaş’la hangi görevli ne kadar temas etmiş ise onların tespiti ve sorumluluğunu açığa çıkarmak için yapılmıştır. 114 görevli tespit edilmiştir. Başmüfettiş disiplin soruşturmasın da; bir kere temas eden de, 53 kere temas eden de tespit edilmiştir. İnfaz koruma memurlarına Ulaş’ın maruz kaldığı şiddeti neden fark etmedikleri sorulmuştur,

CTE Raportörü tarafından cezaevi müdürü dâhil 34 kişi hakkında çok sayıda suç duyurusu yapılmıştır. Suç duyusu üzerine yapılan ikinci soruşturmaya da görevlileri koruma anlayışı yine egemen olmuş, olayda sorumluluğu raporla tespit edilen idareciler ceza soruşturmasıyla ‘aklanmıştır’ ve korunmuştur. 1. Müdür hakkında 8 ayrı konuda suç duyurusu yapılmasına rağmen savcılık sadece sayımlarda Ulaş’ın yanlarında düşmesine rağmen müdahale etmeyen 8 infaz koruma memuru hakkında ikinci bir iddianame düzenlemiş, diğer eylemler hakkında zarar oluşmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Birinci adli soruşturmada tespit edilmeyen; Kamera kayıtları, telefon dinlemeleri, mektuplar ve onlarca gizli-açık ifadeler olmasına rağmen ikinci soruşturma prosedür gereği yapılmıştır. Müdür ve yıkım odası oluşturan memur hakkında hiçbir cezai işlem yapılmamıştır. İhbara esas kamera kayıtları dahi soruşturma bittikten sonra Bakanlıktan istenmiştir. Adli Soruşturma tespiti yapılan kamera kayıtları dahi olmadan yapılmıştır. Adalet Bakanlığı başmüfettişleri tarafından bu kez 112 görevli hakkında suç duyurusu yapılmış olup üçüncü bir soruşturma ise hala devam etmektedir. Müdür ise yine soruşturmanın dışında tutulmuştur.

Müşteki vekili olarak çok sayıda delil toplanması talebimiz soruşturma savcılarınca yerine getirilmemiştir. İkinci kez etkin bir soruşturma yürütülmeden şikâyet dilenlerin ifadeleri alınarak başkaca bir işlem yapılmadan ikinci kez ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara yapılan itirazımızda sulh ceza mahkemesi tarafından gerekçesiz şekilde savcılık kararı tekrar edilerek reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesine etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesi ile bireysel başvuru yapılmıştır.

Rapor sonrası etkili bir adli soruşturma yapılmasını beklerken, soruşturma savcılarının suçtan zarar gören vekili olarak benim soruşturmanın gizliliğimi ihlal ettiğimi iddia etmeleri ise tam bir hezeyan halidir. Tebligat ikinci itirazın sonucunu beklerken, adli tatilde yapıldı.

1.Müdür dâhil 17 personelin ‘görevi kötüye kullanmaktan’ da olsa mahkeme karşısına çıkması sağlandı. Ulaş YURDAKUL ’un başına gelenlerin başka birinin başına gelmesine o cezaevi içinde engel olunduğunu düşünüyorum. Başka bir mahkûmun benzeri ezaya maruz kalmasına engel olduğumu düşünüyorum.

Balıkesir (Kepsut) Cezaevi’nde bu ekip döneminde çok sayıda ölüm, intihar vakası ve çocuklara yönelik cinsel saldırı vakalarının yaşanmış olduğunu, yaptığım araştırmalr sonucu öğrendim. Cezaevi doktor hakkında 9 kez suç duyurusu yapıldığı halde hiç dava açılmadığını, ilaçlar ve başkaca akçeli işlerin yine bu cezaevinde döndüğünü, pek çok girift ilişkileri de öğrenmiş oldum.

Hakkımda başlayan soruşturma; Cezaevinde şiddet ortamını oluşturanların talebiyle, iki kez ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verenlerce yapılmıştır. Hepsi suçlarının açığa çıkmasının telaşıyla izlerini resmi yazışmalarına bıraktılar.

Katılan Vekilleri olarak; tüm duruşmaları birlikte takip ettiğimiz başta Batman Barosundan Nuri MEHMETOĞLU’NA, duruşmalara gelen tüm meslektaşlara, Balıkesir’e gelerek beni yeni yol masraflarından kurtaran, avukatlarıma teşekkürler.

İyi ki varsınız.