Seçimler ve Siyasi Parti Üyeliklerinde Memnu Hakların İadesi Sorunu
Memnu hakların iadesi kurumu, çoğunlukla seçim dönemlerinde gündeme gelmekte ve bazı sorunlara neden olabilmektedir. Yüksek Seçim Kurumu (YSK) ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile ilk derece mahkemelerinin memnu hakların iadesine ilişkin izledikleri yol ve benimsedikleri anlayış da, bu sorunları derinleştirmektedir. Ben de bu nedenle bu yazıda memnu hak kavramı, yasada nasıl düzenlendiği ve ne gibi sorunlara vücut verdiği gibi konuların üzerinde kısaca durmaya çalışacağım.
Memnu yani yasaklanmış hakların iadesi ceza hukuku açısından; kişilerin sahip olduğu bazı hakların, işlemiş oldukları bir suça dayalı olarak, yasaklanması demektir. Başka bir ifadeyle kişilerin işlemiş oldukları bir suçun sonucu olarak temel hak olan kamu haklarının bir kısmı ya da tamamının ya da bir meslek ya da sanatın icra edilmesinin mahkeme kararı ile ya da özel kanunlarda bulunan hükümler marifetiyle geçici veya müebbeden bir süreyle bu hakları kullanmaktan men edilmesidir. (Zor, Burç Volkan, “Yerel Yönetimlerin Karar ve Yürütme Organlarının Seçilme Yeterliliği”, Dicle Üniversitesi Adalet Dergisi, Cilt:2, Sayı: 4, 2018, s.95.) Memnu hakların iadesi kurumu genel ve özel aftan, cezanın ertelenmesinden ve yargılamanın yenilenmesinden farklıdır. Koşulların gerçekleşmesi halinde mahkemeden memnu haklarının geri verilmesini istemek kişi için bir hak ve devlet için bir görev olup; istek üzerine yapılan muhakeme sonucunda ceza mahkûmiyetinin sonucu olarak uygulanmakta olan yaptırım, gelecek için kaldırılmaktadır. (Arslan, Çetin, “Yasaklanmış Hakların Geri Verilmesi (5352 sayılı Adli Sicil Kanunu md.13/A)”, AÜHFD, C.56, S.4, 2007, s.7.)
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve YSK memnu hakların iadesine yönelik, ilk derece mahkemelerince verilen, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53. maddesi uyarınca hükmedilen hak yoksunluklarının hapis cezasının infaz edilmesiyle yasa gereği kendiliğinden ortadan kalktığına ilişkin kararları kabul etmemekte, verilen karada “yasaklanmış(memnu) hakların geri verilmesine” ibaresinin bulunmasını aramaktadır.
Memnu hakların geri verilmesi kurumu önceden, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 121 ile 124 ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 416 ile 420. maddelerinde düzenlenmekteydi. Bu iki kanun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlükten kaldırıldıktan sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda memnu (yasaklanmış) hakların geri verilmesi kurumuna yer verilmemiştir. Buna gerekçe olarak da, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda esas alınan yaptırım teorisinin sürekli hak yoksunluğunu benimsememesi gösterilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde hak yoksunlukları güvenlik tedbiri olarak düzenlenmekle beraber, bu yoksunlukların cezanın infazının tamamlanmasıyla birlikte sona ereceği kabul edilmiştir. Bu kanunda ömür boyu süren bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, bundan böyle, memnu hakların iadesi kurumunun yöntem ve esaslarını gösteren yeni bir düzenleme yapılmasına da ihtiyaç olmadığı düşünülmüştür. Ancak, 2839 sayılı Kanunun 11. maddesi, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 9. maddesi ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunun 11/b maddesinde bazı mahkûmiyetlerin siyasi partilere üye olmaya engel teşkil edeceği belirtilmektedir. Bu nedenle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi ile ilgisi bulunmayan ve bu kanuna göre bir hak yoksunluğu doğurmayan bu tür mahkûmiyetlerin, çeşitli hakların kullanılmasını imkânsız hale getirdiği anlaşılınca, yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumuna yeniden ihtiyaç duyulmuş ve söz konusu kurum 5352 sayılı Adli Sicil Kanununa 13/A maddesi eklenmek suretiyle yeniden düzenlenmiştir. Sözü edilen maddenin getiriliş amacı gerekçesinde, “5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun geçici 2. maddesinde, diğer kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkûm olan kişilerin, belli hakları kullanmaktan süresiz olarak yoksun bırakılmasına ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki süresiz hak yoksunluğu doğuran bu hükümlere rağmen, yasaklanmış hakların geri verilmesi yolunun kapalı tutulması, uygulamada ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkûm olan kişilerin süresiz olarak kullanmaktan yasaklandıkları hakları tekrar kullanabilmelerine imkân tanıyan bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.” denilerek açıklanmıştır. Dolayısıyla, mahkûmiyet hangi yasadan kaynaklanmış olursa olsun, şayet bu mahkûmiyet 5237 sayılı Yasa dışındaki herhangi bir yasadaki ayrıksı hüküm gereğince hükümlü yönünden süresiz hak yoksunluğu doğuruyorsa, bu yoksunluğun giderilmesi için, süre ve diğer koşullar gerçekleştiğinde memnu hakların geri verilmesi yoluna gidilmesi mümkündür. Bu nedenle milletvekilliği ve yerel yönetimler seçimleri adaylığına, siyasi partilere üye olmaya ve bu partilerde görev almaya engel mahkûmiyeti bulunanlardan 765 sayılı Kanun döneminde suç işleyenlerin 765 sayılı Kanunun 121, 122, 123 ve 124 maddeleri gereğince, 5237 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra suç işleyenlerin 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 13/A maddesi gereğince memnu haklarının geri verilmesine karar verilmesi gerekmektedir. (Yüksek Seçim Kurulu 579 Karar Sayılı Turgut Öker, 556 Karar Sayılı Abdullah Güngen Kararları.)
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda benimsenen yaptırım teorisi gereği, kural olarak sürekli hak yoksunluğu benimsenmemiş ise de, bunun istisnaları 2839, 2972 ve 2820 sayılı kanunlarda bulunmaktadır. Buna bir örnek vermek gerekecek olursak, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimlerinde HDP’nin İstanbul adayı olarak YSK’ya bildirilen Turgut Öker’in, 2017 yılında hakkında Cumhurbaşkanına Hakaret suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası verilip bu cezanın ertelenmesine karar verilmesi, adaylığına engel olarak görülmüştür. Öker’e ceza veren ilk derece mahkemesine memnu hakların iadesi talepli yapılan başvuruda mahkeme, yapılan yargılama sonucu verilen kararda 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesi gereğince hak yoksunluğu uygulanmasına yer olmadığına dair karar verildiği gerekçesiyle Öker hakkında “yasaklanmış haklarının bulunmadığının tespitine” karar vermiştir. Buna karşın YSK, memnu hakların iadesi kararının alınması gerektiği nedeniyle bu kararı kabul etmemiş ve Öker’in de adaylığını veto etmiştir çünkü 5352 sayılı Adli Sicil Kanunun 13/A maddesi gereğince memnu hakların iadesine karar verilebilmesi için, mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması gerekmektedir.
Sürekli hak yoksunluğunu doğuran bu gibi istisnalar, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bazı suçlar açısından sadece infazın bitmesi ile kazanılan memnu hakların iadesi, diğer bazı suçlar açısından istisnalar getirilerek infazın bitmesinden sonra da devam etmektedir. Kısaca açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, memnu hakların iadesi kurumu ve Adli Sicil Kanunun 13/A maddesi, 5237 sayılı Kanunda benimsenen yaptırım teorisi dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli ve yaşanılacak mağduriyetlerin önüne geçilmelidir.