Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) resmi web sitesinde yayınlanan verilere göre, 2019 yılında Türkiye geneli avukatlık stajına başlayan stajyer avukat sayısı toplam 127.691. Yine TBB tarafından yayınlanan geçmiş yıllara ait veriler incelendiğinde, stajyer avukat sayısının her yıl katlanarak arttığını görmekteyiz. Bu artış, piyasa sektörü içerisinde sıkışan stajyer avukatların ekonomik açıdan daha rahat sömürülmelerine olanak sağlamaktadır. Şöyle ki; 1 yıl kesintisiz devam eden staj süreci boyunca stajyer avukatlar, meslektaşları tarafından avukatlık bürolarında ücretsiz ya da oldukça cüzi bir rakam karşılığında çalıştırılmaktadırlar.

Avukatlık Kanunu’na göre, avukatların icra ettikleri kamu hizmeti sebebiyle kanunda belirlenen tarifenin aşağısında ve ücretsiz olarak iş bakma yasağı düzenlenmiş olmasına rağmen, stajyer avukatlara ilişkin herhangi bir ücret tarifesi düzenlemesi bulunmamaktadır. TBB ve il barolarının stajyer avukatlara ilişkin iş kanunları çerçevesinde asgari ücret tarifesi dahi belirlememiş olması ve hatta gündemlerine dahi almamış olmaları, yaşanılan emek sömürüsünü daha da derinleştirmektedir. Kanuni staj süresi boyunca bir avukat gibi tam zamanlı olarak çalıştırılmalarına rağmen stajyer avukatlar tarafından sarf edilen çaba, emek ve özveri ne yazık ki asgari ücrete dahi layık görülmemektedir. Adaletin tecelli etmesinde kurucu unsur niteliğine sahip olan avukatlar ise, mesleğin onuruna yakışmayacak şekilde meslektaşları olan stajyer avukatları ucuz iş gücü olarak kullanmaya ve istihdam etmeye çalışmaktadırlar. Şöyle ki; birçok avukat, mesleği öğrettiklerini öne sürerek, oldukça ağır çalışma koşulları karşısında stajyer avukatlardan ücretsiz olarak iş görme edinimlerini ifa etmelerini beklemektedirler. Bu durum mesleğin itibarini açıkça zedelemektedir.

Stajyer avukatların ücret karşılığı çalışamayacağına ilişkin verilen Danıştay kararı incelendiğinde ise Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlıkla birleşmeyen işler” başlıklı 11. maddesinin gerekçe gösterildiğini görmekteyiz. Avukatlığa engel bir durumun, stajyer avukatlığa da engel teşkil edeceğinden yola çıkılmıştır. Ancak 11. maddenin yorumu oldukça hatalıdır. Kaldı ki aynı kanunun 12/c maddesinde “… bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlık yapmak avukatlıkla birleşen işlerdir” düzenlemesi yer almaktadır. Bu sebeple stajyer avukatın ücret karşılında bir avukatın yazıhanesinde çalışması, avukatlık mesleği ile bağdaşan bir iş olup, stajyer avukatların da avukatlar gibi ücret alabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği üzere icra ettikleri kamu hizmeti sebebiyle avukat, yargının kurucu unsurlarından biridir. Avukat, adaletin tesisinde iddia makamı karşısında savunma hakkının etkin bir şekilde kullandırılmasında asli rol oynar. Bu sebeple iddia makamı ve avukat arasında hiyerarşik bir yapılanmadan söz edilemez. Ancak Adalet Bakanlığı tarafından hakim ve savcı adaylarına, yani stajyerlerine, ilişkin düzenli bir maaş tablosu her yıl yayınlanmasına rağmen stajyer avukatların maaşları asgari düzeyde dahi düzenlenmemiştir.

Yaşanılan ekonomik sıkıntılara ek olarak, birçok stajyer avukatın hukuk fakültesi boyunca devlet kredisinden yararlanmış olduğu ve staj süresi boyunca TBB’den geri ödemeli burs kredisi aldığını da düşünürsek, stajyer avukatların mesleki hayatlarına borç içinde başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki bu emek sömürüsü ve kredi borç yükü altında mesleğe başlayan stajyer avukattan, kamunun mesleğe olan inancını pekiştirecek bağımsız ve nitelikli mesleki çalışmalar yapmasını bekleyebilir miyiz? Yalnız bırakıldığı, emeğinin sömürüldüğü ve buna ilişkin bir çözüm üretilmeyen bir alanda, stajyer avukatların mesleğe ve meslektaşlarına güven duygusunun zedelenmesi normal değil mi? Böyle bir ortamda avukatın bağımsızlığından bahsedebilmek mümkün mü?

Ne dersiniz? Mümkün mü?