Hakikati ve barışı en güzel anlatanlardan biri olan gazeteci Hrant Dink’in gazetesinin önünde katledilmesinin 10. yıldönümü gelmek üzere, ama dava henüz bitmedi. Ailesi ve avukatlarının çabasıyla ve toplumsal ilginin sürmesiyle bu cinayetin tüm sorumlularının ortaya çıkarılması mücadelesi sürüyor. Bu mücadeleyi ve hukuksal süreci Avukat Hakan Bakırcıoğlu’ya sorduk. Bakırcıoğlu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1996 yılı mezunu. Daha önce de siyasal davalarda avukatlık yapmış bir isim, ama her yönüyle ilgilendiği ilk siyasi dosya Dink ailesinin avukatı olarak izlediği Hrant Dink davası. Bakırcıoğlu’nun dosyaya hakimiyetini anlatmak için bu uzun söyleşide andığı olay, yer, isim ve tarihler için tek bir kez bile dosyalara bakma gereği duymadığını belirtmek yeterli olur sanıyoruz. İğneyle kuyu kazarak çıkarılan kanıtlar ile 27 kamu görevlisinin sanık olarak eklendikleri dava, bu sanıkların sorgusuyla sürüyor. İlk kez bu kadar çok sayıda üst düzey kamu görevlisinin yargılandığı bir siyasi cinayet davasıyla karşı karşıyayız. Söyleşinin sonunda Bakırcıoğlu’nun yaptığı çağrıyı biz de buradan tekrarlamak isteriz: Gelecek duruşması 10 Ekim’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek bu önemli davayı izleyin.

Hrant Dink’in ölümünden önce kendisiyle tanışıyor muydun? Cinayetten önce hakkında açılan davalarda da savunmanı mıydın?

Bir kez karşılaşmışlığımız var, onun dışında bir tanışıklığımız yok. Cinayet öncesi hakkında açılan davalarda savunman olarak bulunmadım.

Cinayetin üzerinden on yıla yakın bir süre geçti. Bu süre zarfında bir çok dava açıldı, bir çok isim kamuoyunda tartışıldı. Fakat hem zamanın uzunluğu hem cinayet nedeni ile açılan soruşturma ve kovuşturmaların sayısının fazlalığı nedeni ile dosyayı izleyenlerde ciddi bir kafa karışıklığı oluşturdu. En başından alarak Dink Cinayeti dosyasını özetleyebilir misin?

Elbette ama biraz uzun olacak, baştan söyleyeyim.

Olsun…

İlki herkesin bildiği 20 Nisan 2007’de açılan davadır.

Yasin Hayal, Erhan Tuncel ve Ogün Samast’ın sanık olarak yargılandığı dava bu, değil mi?

Evet. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki bu davada on sekiz kişi sanık olarak yargılandı. Ahmet İskender, Ersin Yolcu ve Salih Hacısalihoğlu gibi isimler de bu davada sanık olarak yer aldılar. Sonrasında Osman Hayal ile Coşkun İğci ek iddianame düzenlenerek davaya dahil edildiler. Ogün Samast ise çocuk olması sebebiyle İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

SORUMLU KAMU GÖREVLİLERİNE DAİR İLK İPUÇLARI

Trabzon’da açılan davalar?

2007 yılının sonunda Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde Okan Şimsek ve Veysel Şahin adlı iki Trabzon İl Jandarma görevlisi hakkında görevi ihmal ve kötüye kullanma suçlamasıyla dava açıldı. Sanıklar katıldıkları duruşmada Dink Cinayeti’ne dair bilgiye sahip olduklarını ve bunları Albay Ali Öz’ün de bulunduğu bir toplantıda Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerine aktardıklarını ikrar edince yeni bir soruşturma başlatıldı.

Kimler vardı bu soruşturmada?

Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, başçavuşlar Gazi Günay, Okan Şimşek, Hüseyin Yılmaz, uzman çavuş Hacı Ömer Ünalır, Veysel Şahin ve Önder Aras vardı. Bu sekiz kişi hakkında Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Sonrasında Albay Ali Öz İl Jandarma Komutanı olması nedeniyle Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaya başladı.

Dink Cinayeti sonrası açılan başka hangi dava vardı?

Bir de Ogün Samast’ın Samsun’da gözaltına alınması sonrasında onunla bayrak önünde fotoğraf çektiren kamu görevlileri hakkında açılan dava var.

Kovuşturulmayan, izin verilmeyen hangi soruşturmalar var?

Biz avukatlar olarak Dink Cinayeti sonrası İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin tamamı hakkında soruşturma başlatılması gerektiğini ifade ettik, buna ilişkin dilekçeler verdik. Fakat İstanbul Savcıları esas dava hakkındaki iddianameyi düzenlerken Trabzon’daki kamu görevlileri hakkında görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Trabzon’a gönderdi. İstanbul’daki kamu görevlileri hakkında ise hiçbir inceleme yapmadı.

4483 sayılı yasa (Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun) bakımından bir inceleme yapıldı mı?

Evet yapıldı ve Trabzon İl Emniyet görevlilerinin hiçbiri hakkında soruşturma izni verilmedi. İtiraz ettik, itirazımız reddedildi. İstanbul İl Emniyet görevlileri hakkında yapılan incelemelerde İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında soruşturma izni verildi. İçinde Celalettin Cerrah’ın da bulunduğu diğer görevliler hakkında ise izin verilmedi.

Buna da itiraz ettiniz.

Evet. Ahmet İlhan Güler kendi lehine, biz de soruşturma izni verilmeyen diğer görevliler aleyhine itirazda bulunduk. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi soruşturma izni verilmemesi kararını “eksik inceleme” nedeniyle bozdu. Yeniden incelemeler yapıldı. Yine aynı yönde, “soruşturma izni verilmemesi” yönünde karar verildi. Yeniden itirazlar yaptık. Bölge İdare Mahkemesi ikinci kez kararı bozdu. Bunun üzerine kapsam genişletildi; Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler dışında Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altuğbulak, Bahadır Tekin ve Özcan Özkan olmak üzere altı görevli hakkında yeniden bir inceleme yapıldı. Bu kez altısı hakkında soruşturma izni verildi, ikisi hakkında verilmedi. Hakkın da yeniden soruşturma izni verilenler kendi lehine biz de soruşturma izni verilmeyen iki kişi hakkında itirazlarda bulunduk. Bu kez İstanbul Bölge İdari Mahkemesi hakkında soruşturma izni verilen altı kişinin de soruşturma izinlerini kaldırdı.

Trabzon’daki kamu görevlileri?

Trabzon’da sekiz kamu görevlisi hakkında inceleme yapıldı. Bunlardan yalnızca Okan Şimşek ve Veysel Şahin hakkında soruşturma izni verildi.

Trabzon’da jandarma bahsinde ne olmuştu?

Yasin Hayal’ın akrabası Coşkun İğci, 27 Ocak 2007’de silah temin ettiği iddiası ile gözaltına alındı. İğci hem TEM, hem de Savcılık ifadesinde jandarma muhbiri olduğunu, Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürme kararından ve İstanbul’da keşif yaptığından haberdar olduğunu ve bu bilgiyi irtibat halinde olduğu iki jandarma istihbarat görevlisine ilettiğini, bu iki görevlinin Yasin Hayal’in kendi denetimlerinde olduğunu ve cinayeti işleyemeyeceğini kendisine ifade ettiklerini, ardından cinayetin işlendiğini ve kendisinin hiçbir şekilde silah temin etmediğini Savcılığa anlatmıştı.

Trabzon İl Jandarma bu kişinin muhbir olduğunu kabul etti mi?

Hayır. İğci’nin ifadelerinin tamamen gerçek dışı olduğunu, Veysel Şahin ve Okan Şimşek’in bu kişiyi tanıdıklarını, fakat bu kişinin muhbir olarak çalışmadığını ve belirttiği hususta bir bilginin kendilerine aktarılmadığını savunmalarında söylediler. Bu savunmalara itibar edildi ve yalnızca Okan Şimşek ve Veysel Şahin hakkında soruşturma izni verildi ve yalnızca bu iki kişi hakkında iddianame düzenlendi.

Soruşturma izni verilmeyen kişiler hakkında itiraz ettiniz mi?

Evet. Tüm il jandarma görevlileri hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiğini, soruşturma izni verilen iki kişinin üst makamların bilgisi dışında hareket etmesinin mümkün olmadığını belirttik. Fakat bu itirazımız reddedildi.

Peki sonrasında İl Jandarma Komutanının da dahil olduğu diğer kişiler hakkında nasıl dava açıldı?

Okan Şimşek ve Veysel Şahin haklarında açılan davanın ikinci celsesinde; Coşkun İğci’nin anlattığı her şeyin doğru olduğunu, kendilerine anlatılan tüm bilgilerin kendileri tarafından Şube Müdürü Metin Yıldız’a aktarıldığını söylediler. Ertesi günü istihbarat değerlendirme toplantısının yapıldığını, Metin Yıldız’ın Albay Ali Öz’e bu bilgileri aktardığını, Ali Öz’ün “ Bu meseleyi kapatın, sonra özel olarak görüşürüz” dediğini, ardından üstleriyle bu konuda görüşmeler yaptıklarını ama hiçbir işlemin yapılmadığını söylediler. Ayrıca Hrant Dink’in vurulmasından hemen sonra Coşkun İğci ile görüştüklerini, kimseye bir şey anlatmaması gerektiği hususunda telkinde bulunduklarını ifade ettiler. Mülkiye müfettişlerinin denetime geleceği bilgisi üzerine de üstlerinin talimatı ile Trabzon İl Jandarma istihbarat arşivlerini yeniden düzenlediklerini söylediler. Bu beyanlar üzerine Albay Ali Öz, Metin Yıldız ve ismi zikredilen diğer görevliler hakkında dava açıldı.

Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesindeki davaydı bu, değil mi?

Evet. İlk başta yalnızca Okan Şimşek ve Veysel Şahin’in sanık olduğu bu davaya bahsettiğim ifadeler sonrasında altı görevli daha eklendi ve toplamda sekiz kişinin yargılandığı bir davaya dönüştü. İddianamede suçlama “görevi ihmal” idi. İtiraz ettik. İlk olarak bu kişilerin cinayeti işleyen örgütle organik ilişki içinde olabileceğini ve bu kapsamda yargılanmaları gerektiğini belirttik. Yine bu kişilerin cinayetten önce tüm bilgilere sahip olduklarını ve bu cinayetin önüne kasıtlı bir şekilde geçmediklerini anlattık. Bu durumda, “örgüt” suçlaması ile soruşturma yürütülmesini istedik ve davranışlarıyla “kasten öldürme” ye neden olmalarından dolayı TCK madde 83 (kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi) kapsamında yargılanmaları gerektiğini belirttik.

Trabzon İl Jandarma görevlilerinin belirttiğiniz ifadeler dışında, cinayetin bilgisine sahip oldukları ve cinayetin kasten önüne geçmediklerine dair başka bir delil var mıydı?

Şöyle enteresan bir belge var; jandarma istihbarat görevlileri göreve çıktıklarında elde ettikleri bilgileri “Görev Sonuç Raporu” adlı bir evraka dönüştürüyor. Bu raporda belirtilen bilgiler önemli görülürse “Kayıt Bildirim Formu” başlıklı başka bir belge oluşturuluyor. “ Kayıt Bildirim Formu” bilgisayar ağı üzerinden Jandarma Bölge Komutanlığı ile Genel Komutanlığa gönderiliyor. Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri Hrant Dink’in öldürülmesinden önce elde ettikleri bilgileri Dink’in öldürülmesinden bir gün sonra elde etmiş gibi evrak düzenlemişler. Bu evrakta cinayetten sonra Coşkun İğci ile görüştükleri ve bu bilgileri 20 Ocak 2007 tarihinde elde ettikleri belirtiliyor. Yine o evrakta Dink Cinayeti’nin Ardeşen el yapımı silahla işlendiği belirtiliyor. Evrakın düzenlenme tarihi 20 Ocak 2007, saat 21:30. Fakat Ogün Samast Samsun Otogarı’nda 22:30 veya 23:00 sularında yakalandı ve silah da o zaman ele geçti. Bu evraktan da anlaşılacağı üzere Trabzon Jandarma İstihbarat cinayet işlenmeden önce cinayetin hangi silahla bile işleneceği bilgisine sahipti. Bu belgeyi de gerekçe göstererek davanın ağır ceza mahkemesinde TCK madde 83 kapsamında görülmesi gerektiğini söyledik.

Mahkemenin bu itirazlarınız karşısında tavrı ne oldu?

Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimi itirazlarımız üzerine görevsizlik kararı vererek dosyayı Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Trabzon Savcılığı itiraz etti, Asliye Ceza Mahkemesi itirazı kabul etti; dosya tekrar Sulh Ceza Mahkemesine gönderildi ve dosya burada görülmeye devam etti.

Halbuki anlattığın olayda “resmi evrakta sahtecilik” suçu da var. Bu bile bu kişilerin ağır ceza mahkemesinde yargılanmasını gerektirmez mi?

Belirttiğin bu hususu da mahkeme önünde dile getirdik. “Bu sahte evrak bile kamu görevlilerin ağır ceza mahkemesinde yargılanmasını gerektirir” dedik. Fakat bu itirazlarımız ve gerekçelerimiz kabul edilmedi ve yargılama 2. Sulh Ceza Mahkemesinde görülmeye devam etti.

Albay Ali Öz’ün davası Trabzon Ağır Ceza Mahkemesindeydi, değil mi?

Evet. Fakat burada açılmasının nedeni bu kişinin örgüt veya TCK madde 83 kapsamında suçlanmasından değil. İl Jandarma komutanları HSYK Kanunu’na tabi, bu nedenle yargılamaları Ağır Ceza Mahkemesinde yapılıyor.

Bu iki davanın (Ağır Ceza ve Sulh Ceza Mahkemelerinde görülmekte olan) birleştirilmesi ve yargılamanın Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesi yönünde talebiniz oldu mu?

Evet oldu. Fakat Ağır Ceza Hâkimi bu talebimizi kabul etmediği gibi Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde açılmış dava olduğunu, CMK madde 233 uyarınca aynı iddia ile ikinci dava açılamayacağını belirterek kendi mahkemesinde açılan davayı da reddetti. Böylece Albay Ali Öz de dahil olmak üzere Trabzon’daki kamu görevlileri 2. Sulh Ceza Mahkemesinde topluca yargılandılar.

Ne oldu bu davanın sonucu?

Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi davayı “görevi ihmal”den karara bağladı. İki kişi hakkında “beraat” kararı verdi, diğerleri hakkında hüküm kurdu. Albay ve Yüzbaşı hakkında altı ay ceza verdi ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” şeklinde karar oluşturmadı. Bu değerli bir karardı.

Neden?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verseydi bizim temyiz hakkımız olmayacaktı.

Temyizin sonucu ne oldu?

Hem Sulh Ceza Mahkemesinin hem de Ağır Ceza Mahkemesinin kararını temyiz ettik. Yargıtay, Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinin Ali Öz hakkındaki davayı reddedip Sulh Ceza Mahkemesindeki dosya ile birleştirmesinin hukuka aykırı olduğuna karar verdi.

Sulh Ceza Mahkemesi kararının temyiz sonucu?

Yargıtay iki davanın birleştirilmesi ve “evrakta sahtecilik” suçunun da değerlendirilmesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Bozmaya ilişkin yedi sanığın beyanları alındı. Sekizinci sanık Gazi Güney’in beyanı alınmadı. Güney bu son operasyonlarda tutuklandı. Onun da bozmaya ilişkin beyanları alındıktan sonra muhtemelen Mahkeme Yargıtay ilamına uyma kararı verecek ve dosyayı Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ile birleştirecek. Bekliyoruz.

İLK DAVA VE “ÖRGÜT VAR MI YOK MU” TARTIŞMASI

Yasin Hayal, Ogün Samast’ların yargılandıkları İstanbul’daki cinayet davasının sonucu ne oldu?

Ocak 2012’de Mahkeme karar verdi; “örgüt yoktur” dendi ve Erhan Tuncel hakkında “beraat”, Yasin Hayal hakkında ise “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” kararı verildi. Ersin Yolcu, Ahmet İskender hakkında “cinayete yardım” suçundan hüküm kuruldu, diğer bütün sanıkların ise “beraat”ına karar verildi.

Temyiz ettiniz.

Evet. Yargıtay 13 Mayıs 2013 tarihinde Mahkemenin kararını bozdu. Erhan Tuncel hakkında verilen beraatların hatalı olduğunu, “cinayete yardım” suçundan hüküm kurulması gerektiğini belirtti. Erhan Tuncel’in aynı zamanda Mc Donalds eyleminin faili olduğu ve bu eylemden ötürü de hakkında altı kişiyi “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan hüküm kurulması gerektiğini belirtti.

Bu durumda Yargıtayın bozma gerekçeleri mahkeme kararına dönüşürse Erhan Tuncel asıl cezayı Dink Cinayeti’nin azmettiricisi olmaktan değil Mc Donald’s eyleminin faili olmaktan alacak.

Evet.

Yargıtay kararındaki diğer bozma gerekçeleri neler ?

Yargıtay, her ne kadar bir terör örgütü değerlendirmesi yapmasa ve karar bu yönüyle eksik olsa da “bir örgüt vardır” dedi ve buradan da hüküm kurulması gerektiğini belirtti. Yasin Hayal, Ersin Yolcu, Ahmet İskender hakkında kurulan hükümleri onadı. Zeynel Abidin ve Yavuz Tuncay adlı sanıklar hakkında “örgüt üyeliği”nden hüküm kurulması gerektiğini belirtti.

Ogün Samast?

Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada 22 yıl 10 ay ceza verildi. Cezası onandı. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi “örgüt üyeliği” yönünden Ogün Samast hakkındaki davayı tefrik etmiş ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki davayı beklemekteydi. 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararı “örgüt vardır” gerekçesi ile bozulunca Samast hakkındaki örgüt üyeliği suçlaması dosyası da bu mahkemedeki dosya ile birleşti. Sonrasında özel yetkili mahkemeler kapatılınca, 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki dosya 5. Ağır Ceza Mahkemesine devroldu. Orada yargılama sürmekteyken de kamuoyunun şu an gündeminde olan kamu görevlileri hakkındaki dava açıldı. Bu dava yeni kurulan 14. Ağır Ceza Mahkemesinde açılırken, 5. Ağır Ceza Mahkemesi de kendi dosyasını 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dosya ile birleştirdi. Dolayısıyla İstanbul’da Dink Cinayeti ile ilgili derdest tek dava oluştu.

AİHM KARARININ DOĞRUDAN ETKİSİ

14. Ağır Ceza Mahkemesi ile 5. Ağır Ceza Mahkemesi dosyalarının birleşme sürecini biraz daha açabilir misin?

Bu önemli bir aşamaydı, bunu ayrıntılı anlatmak da yarar var gerçekten. Biz kamu görevlileri hakkında AİHM kararına dayanarak suç duyurusunda bulunmuştuk. Bu suç duyurumuz 2007’den beri açık olan Savcılık soruşturma dosyası ile birleştirildi. 2013 yılında CMK’da, “etkin soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği ve bu konuda AİHM tarafından karar verildiği durumlarda müşteki tarafın üç ay içerisinde başvuruda bulunması durumunda yeniden soruşturma açılır” şeklinde bir yasal düzenleme yapıldı (CMK m. 172/3) . Biz bu yasal düzenlemeden önce başvuru yapmıştık, düzenleme sonrası hak kaybına uğramamak için yeniden AİHM kararına dayanarak suç duyurusunda bulunduk. Başvurumuz sonrası İstanbul Savcılığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkında görevsizlik kararı verdi. Dönemin valisi Muammer Güler hakkındaki kısmı ise Yargıtay Başsavcılığına gönderdi. Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve Celalettin Cerrah’ın da içinde bulunduğu toplam sekiz İstanbul Emniyet görevlisi hakkında yeniden Valiliğe başvurarak soruşturma izni verilip verilmemesinin karara bağlanmasını istedi.

DEVLET DİRENİYOR

Yasal düzenleme açık bir şekilde “AİHM kararı sonrasında başvuru yapılması durumunda soruşturma açılıyor” diyor. Nereden çıktı bu izin alma meselesi?

Savcılığa bu konuda itirazlarımızı içerir dilekçe verdik. Dilekçemizde; CMK’da açık bir şekilde “soruşturma açılır” denmesine rağmen soruşturma izni istenmesinin yasanın ihlali olduğunu belirtik ve kararından rücu etmesini talep ettik. Savcılık ne Trabzon’daki kamu görevlileri hakkında verdiği ne de Valilikten soruşturma izni istenmesi kararından rücu etti. İzin için dosyayı Valiliğe gönderdi, yapılan inceleme sonucunda “soruşturma izni verilmemesine” karar verildi. İtiraz ettik, Bölge İdare Mahkemesi itirazımızı reddetti, bunun üzerine İstanbul Savcılığı “evrakın işlemden kaldırılmasına” karar verdi.

Bu kararlar üzerine ne yaptınız?

Valilik ve Bölge İdare Mahkemesi kararları aleyhine Anayasa Mahkemesine başvurduk. Savcılığın “evrakın işlemden kaldırılması” kararının da “kovuşturmaya yer olmadığı” niteliğinde bir karar olduğunu belirtip o karar aleyhine de Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz ettik. Dink Cinayeti soruşturmalarının gidişatını değiştiren temel kararlardan birini bu Mahkeme 21 Mayıs 2014 tarihinde verdi.

Neydi o karar?

İtirazımızın doğru olduğunu, Savcılık kararının yasaya ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğunu, İl Emniyet görevlileri ve Ergun Güngör hakkında soruşturma işlemlerinin “izin alınmaya gerek olmaksızın” yapılması gerektiğini belirtti ve dosyayı Savcılığa iade etti. Savcı bunun üzerine “kamu yararına bozma” talebi ile Adalet Bakanlığına başvuruda bulundu.

Gerekçesi?

Bölge İdare Mahkemesi kararı varken Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi böyle bir karar veremez” gerekçesini ileri sürdü. Adalet Bakanlığı bu talebi reddetti ve bozma talebinde bulunmadı. Sonrasında da Anayasa Mahkemesi, Valilik ve Bölge İdare Mahkemesi kararı ile ilgili yaptığımız başvuruyu kabul etti ve “ihlal” tespitinde bulundu. Dolayısıyla elimizde kamu görevlilerinin soruşturulması gerektiğine dair AİHM, AYM ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine ait üç karar oluştu. Trabzon’daki kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin itirazlarımız Savcılık tarafından HSYK’ya gönderilmişti. HSYK da lehimize olarak bu görevliler hakkında soruşturma işlemlerinin yapılmasına karar verdi. 21 Mayıs 2014 Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 1 Temmuz 2014 HSYK, 16 Temmuz 2014 Adalet Bakanlığının “kamu yararına bozma istemini ret”, 17 Temmuz 2014 AYM kararları. İki aylık süre içerisinde alınan bu kararlar Dink Cinayeti dosyasını başka bir mertebeye yükseltti.

İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının birleştirildiği İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesinde İstanbul Savcılığının birçok kamu görevlisi hakkında açtığı bir dava görülmekte . Bu dava ne zaman açıldı, kimler hakkında açıldı ve kamu görevlileri ne ile suçlanmakta?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CMK madde 250 ile yetkili kısmı 20 Nisan 2007 yılında iddianamesini düzenlediğinde Dink cinayetinde açığa çıkan bilgileri soruşturmak üzere 2007/972 numaralı soruşturma numaralı dosyayı açık tutmuştu. Yasal değişlikler sonucu önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının TMK madde 10 ile yetkili kısmı tarafından sonradan da Terör ve Örgütlü Suçlar kısmı tarafından devralındı bu dosya. 2007/972 soruşturma numarası 2014/40810 soruşturma numarasını aldı. 14 Eylül 2010 tarihli AİHM kararı, 21 Mayıs 2014 tarihli Bakırköy 8.Ağır Ceza Mahkemesi kararı, HSYK 3.Dairesinin 1 Temmuz 2014 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 17 Temmuz 2014 tarihli kararları sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığın genel yetkili kısmında bulunan soruşturma dosyaları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından yürütülen soruşturma dosyası ile birleştirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri tarafından yürütülen bir inceleme dosyası da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosuna gönderildi. Bu gelişmeler sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ile Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinin şüpheli sıfatı ile ifadeleri alınmaya ve delil toplanmaya başlandı. Nihayetinde İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün yirmi beş görevlisi ve bir mülkiye müfettişi olmak üzere yirmi görevli hakkında 4 Aralık 2015 tarihinde iddianame düzenlendi. M.Ali Özkılınç adlı mülkiye müfettişi hakkında ek iddianame düzenlenmesi ile sanık sayısı yirmi yediye çıktı. İddianamede İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun hakkında görevi ihmal, Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay, Trabzon İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç ile İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler hakkında TCK madde 83 uyarınca suçlama yöneltildi. Geriye kalan görevliler hakkında ise cinayete azmettirme, örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım, delilleri gizleme vs. suçlamalar yöneltildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Dink cinayetini icra eden ve organize ettikleri iddiası ile Trabzon ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkındaki soruşturmayı ise tefrik etti. 2016 yılı Temmuz ve Ağustos ayında on üçü İstanbul ve Trabzon İl Jandarma görevlisi olmak üzere on beş kişinin tutuklanmasına yönelik işlemeler bu soruşturma kapsamında gerçekleşti.

Söyleşinin devamı yarın Hukuk Politik’te…

KAYNAK: HUKUK POLİTİK