Umut Koloş (Foucault, İktidar ve Hukuk: Modern Hukukun Soybilimi) 379 sayfa, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Siyaset bilimi veya genel entelektüel dünya için bir figür olarak ilgi çekici olabilen Michel Foucault’nun Türkiye’de, hukuk felsefesi açısından akademik bir çalışmaya ilk kez konu olduğunu belirterek başlamak önemli bir tespit olacaktır. Foucault’nun ilgisini yoğunlaştırdığı ana kavramlara dikkatlice bakıldığında aslında bu noktaların genel olarak hukukla ve özel olarak hukuk felsefesi ile olan yakın ilişkisi açıkça görülebilir. Arkeolojik analize konu ettiği bilgi ve soy bilim ile özne ve hakikat sorunları ve özel olarak da iktidar meselesi, hukuk felsefesinin temel konularındandır.
Foucault aykırı, tiz ve farklı frekansta kendi için ve kendine özgü oluşturduğu bir sesle konuşmaktadır. Bu sesin bütünlüğü, belki de bile isteye çoğu kez ulaşılan her yapının yıkılarak yeniden yapılmasına diğer yandan da sorunun çekirdeğinin belli belirsiz ama o derecede kurucu özelliğine atıf yapılan sağlam bir noktaya bağlanmasıdır. Metinleri dağınıktır ve bunların azımsanmayacak bir kısmı derslerinin, konferanslarının ve söyleşilerinin sonradan yazılı hale getirilmesiyle oluşmuştur. Düşünsel dağınıklık ve umursamazlığa, sözlü olanın yazıya dökülmesindeki güçlük de eklenince anlaşılabilirliği daha da zorlaşır. Ancak, doğrudan yazdığı monografiler ve çok sayıda makale, konferans ve söyleşileri de orijinal bakış açısı itibariyle entelektüel ilgiyi hak etmektedir. Tarihi örnekler üstünden ama hep problem eksenli bir yaklaşımı gerçekten de arkeolojik bir tutum almayı gerektiriyor. Tüm bu güçlüklere rağmen bu aykırı ses iktidara ilişkin, özneye ve hakikate ilişkin ezberlerimizi bozacak önemli şeyler söylemektedir; bu nedenle de hakkında düşünmek hukukçular için de bir kazançtır.
İktidarın, en basit tanımıyla bir tarafın diğer tarafa istediğini yaptırması olarak konumlanması her iktidar ilişkisini kutuplu bir biçimde tanımlayan geleneksel tutumdur. Böyle tanımlarda sosyal sınıfların diğer sosyal sınıflara, devletin topluma veya bir egemenin herkese tahakkümü hallerinin hepsi iktidar olarak görünür. Bu tanımın siyasi iktidarın karşılıklılığını ve işlevsel boyutunu devre dışı bıraktığını da görmek gerekir.
Bildiğimiz iktidar analizleri çoğu kez “merkez” kavramı üstünden yapılırken Foucault’nun iktidara ilişkin analizi böylesi bir merkezi varsaymak anlamında yukarıdan aşağı değildir; aynı zamanda çok merkezlidir ve negatif de değildir. İşte tam da bu nedenlerle hukukun, yapısı ve uygulanma modelleri açısından bu iktidar analizi yeni bir bakış açısı geliştirmek için ilginç bir yaklaşım kapısını açabilir. İktidar, özne ve hakikati üretmektedir. Foucault’ya göre hem öznenin hem de hakikatin hukuk pratiklerinin üretim sürecinde oynadığı bu rol analizde merkeze alınmalıdır. Böyle yapıldığında artık farklı bir iktidar ve ilişkiler alanından tanımlamaya geçilmiş olur. Elias, Uygarlaşma Süreci Hakkında[i] adlı kitabında iktidarların ilişkisel olarak da tanımlanmasından bahsetmiştir. Bu tutum da iktidara ilişkin köklü bir farklılaşmadır. Buna göre farklılaşmanın yüksek bir düzeye eriştiği toplumlarda iktidar, bazı işlevlerini ve özellikle de merkezi işlevlerin, o işlevlerin sahiplerine kazandırdığı sosyal güç olarak anlaşılır. Bu sosyolojik tanım modern toplumun siyasi iktidar tipinin o topluma özgü “sosyal işlevler arası tarafsız ilişkilerce” belirlendiği ve bunların yöneticileri de belirleyeceği şeklindedir. İktidarı ilişkisel niteliği üzerinden tanımlama; iktidarı denetleme yönünden, davranış biçimlerine yönelik iktidar olarak isimlendirmeyi de haklı kılar. İlişkisel iktidar tanımında hem özne, hem öznenin gücü, iktidarın konumunu belirleyecek güce erişir.[ii]
İktidarın bu tanımında değiş-tokuş ilişkisinde avantajsız konumda olanın rızası belirleyici olacaktır. Rıza yoksa iktidar değil, kaba güç söz konusu olur. Ancak yöntemsel olarak bu tanımın iktidar ile siyasi iktidarı ayrıştırmada güçlükler taşıdığı açıktır. Şimdilik bu saptama ile yetinerek daha kökensel bir başka kavrama değinelim; bu kavram da soy bilim kavramıdır. Foucault’nun temel kavramlarından olan soy bilim, modern dönemin doğa bilimlerine kazandırdığı egemen ve merkezî gücün karşısında yerel, süreksiz, bir kenara bırakılmış, meşrulaşmamış bilgilerin bağımsızlığını koruma girişimidir.[iii]
Foucault’nun tarihsel olarak geçmişte kalan şeyleri bugün sorguluyorsunuz tespitine verdiği cevap soy bilim araştırmasıdır. Soy bilim ile içinde bulunduğumuz zamanda ortaya çıkan sorunlar hakkında, sorunun geçmişinde önerilen cevapları izleyerek çözüm yolunda elde edilen kazanımları bugün için işlevsel hale getirmek amaçlanır.[iv] Aslında soy bilimin salt tarihsel bir perspektif arayışı olmayıp işlevsel yaratıcı bir çaba olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Foucault’nun soy bilim kavramı ile perspektif bütünüyle değişir. Tarihsel alana bakış anlam ilişkileri üzerinden değil, iktidar ilişkileri üzerinden kurulacaktır.
Bir başka ince ayrım olarak ortaya koyduğu, arkeoloji ile soy bilim ayrımı da konunun anlaşılması açısından önemlidir. Arkeoloji yerel bilgilere ilişkin söylemlere uygun düşen bir çözümleme yöntemidir. Soy bilim de genel bilgilere ilişkin söylemlerden çıkar ancak onlara tabi değildir, bir taktiktir.[v]
Foucault tarihsel ontolojiyi üç soy bilim üzerinden sınıflandırır:

  • İlki; Hakikatle ilişkimiz bakımından kendimize ait olan alan
  • İkincisi; İktidarla ilişkimiz açısından kendimize ait olan alan
  • Üçüncüsü; Etik ilişkimiz açısından kendimize ait olan alandır.

İlk alanda kendimizi bir bilgi nesnesi olarak kurarız. İkinci alanda ise kendimizi başkaları üzerinde iktidar uygulayan özneler olarak kurarız. Etik ilişkimiz açısından kendimize ait olan alanda ise kendimizi ahlaksal özne olarak kurduğumuz alandır.[vi]
Foucault iktidar mekanizmalarını, biri hukuk diğeri de gerçeklik olmak üzere iki noktadan kavramıştır. Foucault, disiplinci iktidarın kendilerinden daha fazla yararlanmak için insanları terbiye etmeyi görev edinmiş bir iktidar olduğunu belirtir. Bireyleri kendi açısından hem nesne hem de uygulama aracı olarak gören iktidar disiplin aracılığıyla aynı zamanda bireyi de üretmektedir. Çünkü disiplin bir iktidar uygulama biçimidir. İşlevini de dışlama, kapatma, gözetleme ve normalleştirme pratikleriyle gerçekleştirir.
Foucault kendisinin iktidarı inceleme gerekçesi olarak özneyi gösterir. O, asıl olarak, özneyi anlamak istemektedir. Bunu ünlü makalesinde şöyle ifade eder; “…iktidar sorununa epey bulaşmış durumdayım. İnsan öznenin, bir yandan üretim ve anlamlandırma ilişkilerine girerken, öbür yandan ve aynı derecede, çok karmaşık bir nitelikte olan iktidar ilişkilerine de girdiğimi anlamam uzun sürmemişti. Bana kalırsa, ekonomi tarihi ve kuram üretim ilişkileri açısından iyi bir araçtı. Linguistik ve göstergebilim ise anlamlandırma ilişkilerini incelemenin araçlarını sunuyordu. Ama iktidar ilişkilerini incelememiz için elimizde bir araç yoktu. Bir tek yasal modeller temelinde iktidar hakkında düşünme yollarına, ‘İktidarı meşru kılan nedir?’ sorusuna başvurabilirdik. Ya da kuramsal modellere dayalı iktidar hakkında düşünme yollarına, yani ‘Devlet nedir?’ sorusuna başvurabilirdik. Bu yüzden, bu tanımdan öznenin dışsallaştırılmasını incelerken yararlanmak isteniyorsa, iktidar tanımının boyutlarını genişletmek bir zorunluluktur.”[vii]
Genel olarak Foucault’da iktidarın ne bir kapasite ne de bir sahiplik ilişkisi olarak tanımlanamayacağının vurgulandığı açıktır. İktidar bir ağ gibidir; her yere uzanır. İktidar ilişkileri; iktisadi süreçlere, bilgi ilişkilerine, cinsel ilişkilere içkindir. Bu nedenle son derece geniş bir yayılım alanı vardır.
Foucault’ya göre, öznel deneyimi açıklamak için öznenin değil o deneyimi kuran söylem ile söylemin karşılıklı ve kaçınılmaz bir ilişki içinde olduğu iktidar sistemlerinin analizini yapmak gerekir. Böylece Foucault iktidar ile özne arasındaki ayrılmaz ilişkiyi vurgularken diğer yandan öznel deneyimin kurulmasında insan bilimlerinin oynadığı rolü ortaya çıkararak güçlü bir bilim eleştirisi de getirmiştir.[viii]
Foucault tartışılmaksızın kabul edilen pek çok kavramı soy bilimsel ve arkeolojik incelemeye tabi tutarak eleştirir. Bunu yaparken önce çıkardığı tarihsel bağlamda Foucault’nun genel felsefesi, eleştirel bir yeni-tarihselcilik olarak değerlendirilebilir. Bu eleştirilerle birlikte geleneksel iktidar tanımlarını da dışlayarak özne ve hakikat üreten bir iktidarı tüm çalışmalarının merkezine koymuştur. Foucault devletin makro konumu ile asıl iktidarın yaşandığı mikro alanların ilişkisini, gelenekselden farklı olarak, terse çevirmiştir. Çünkü ona göre makro-iktidar varlığını mikro-iktidarı kolonize ederek gerçekleştirir. Özellikle devlet-etkin kolonizasyonlarla, bilginin tekelleşmesi, disiplin edici aygıtlar ve psikiyatri aracılığı ile iktidar ilişkisi yeniden üretilir. Bu değerlendirmeden Foucault’nun devleti göz ardı ettiği sonucuna ulaşılamaz. Ancak iktidar sorunsalına bambaşka bir boyut getirerek, ilişkiler üzerinden iktidar betimlenmiştir. Foucault’nun hukuka ilişkin açıklamalarını soy bilim ve arkeolojik yöntemin yansımalarıyla kurduğu dönemleri dikkate alarak değerlendirmek gerekir. Bu belirlenim modern dönem açısından biyo-iktidar kavramıyla şekillenmiştir. Anatomo-politika yani bedenlerin disipline edilmesi ile nüfusun düzenlenmesine yönelik biyo-politika kavramları modern hukukla sımsıkı bir ilişki içindedir.
Foucault’nun hukuka ilişkin görüşlerini özellikle dispositif kavramlaştırması ile “Foucault ve Hukuk” tartışmaları bakımından orijinal bir başlık çerçevesinde tanımlayan Koloş, sonucu, hukukun da iktidar pratikleri gibi yönetimsellik denen siyasi bir projenin içinde yer aldığına bağlamıştır. Yani siyasi zemin genel bir yönetme zeminidir ve bu yönetme, makro ve mikro alanları kapsar. Hukuk da böylesi heterojen unsurları içeren dispositifsel oluşuğun unsurlarından biridir.
Eleştirel düşünce zihinsel bir temizlenmeyi olanaklı kılar. Örtülü ifadelerin altında yatan varsayımlara vakıf olmayı daha nitelikli bilmeyi sağlar. Eleştirel düşünmenin dikkat çekici özellikleri olarak;

  • Aktif bir düşünme süreci olması
  • Özenli ve dikkatli bir değerlendirmeyi gerektirmesi
  • Hem kanıtların hem de sonuçların farkındalığı ve sürecin de titizlikle işlendiği bir yeniden yapılanma süreci oluşu
  • Düşünme sürecinin kendisi hakkında düşünme
  • Dönüşüme ve değişime açık düşünme
  • Son olarak da kontrollü düşünmedir.

Tüm bu eğilimler aslında problem çözme değil problem bulmaya yönelik bir tutum almadır.
Foucault’nun yaklaşımında etnolojik açıdan pek çok nokta için referans oluşturabilecek öğeler vardır. Etnometodolojiyi sözlük anlamında tanımladığımızda; bireylerin gerçeği korumasında ve bu kavramları zihninde yeniden kurmasında, gündelik ilişkiler içinde sorgulamaksızın kabul ettiği inanç ve değerlerin çözümlenmesidir. Foucault işte tam da bu biçimde kabullerden kurtarılmış bir özne, hakikat ve iktidarın anlamına işaret etmektedir.
Etnometodoloji öznel ifadelerin (indexical expressions) ve gündelik yaşamın örgütlenmiş sanatsal ve diğer tüm pratik eylemlerin incelenmesidir. Bu nokta önemlidir çünkü öznel ifadelerin bilimsel gerçekliğe eklendiği etkileşim alanlarının da sorgulanması gerekir. Anlaşılabilmeleri için nesnel doğrular olarak kabul edilmeleri değil, kendi bağlamlarında incelenmeleri daha uygun olur.
Bu özellikler akılda tutulduğunda, bu çalışma ile Umut Koloş alanımıza son derece önemli bir katkıda bulunmuştur. Bu vesile ile sevgili Umut’a Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi alanında daha nice başarılar dilerim.
 
İÇİNDEKİLER:
Önsöz
Giriş
BİRİNCİ BÖLÜM
Foucault’nun Ontolojisi ve Metodolojisi
Paul-Michel Foucault
Michel Foucault ve Ontolojisi
Mümkün Deneyimin A Priori Koşulları Olarak Epistemeler
Foucault Düşüncesinde Episteme Kavramı ve Epistemeler
Kavram
Epistemeler
Rönesans Çağı ve Benzerlik Epistemesi
Klasik Çağ ve Temsil Epistemesi
Modern Çağ ve Antropolojik Episteme
Epistemik İlişkiler ve Süreksizlik
Mevcut Episteme ve Şimdinin Ontolojisi: Foucault’nun Eleştirel Projesi
Michel Foucault ve Metodolojisi
Metodolojik Kopuşlar mı? Bütünlüklü Bir Şema mı?
Arkeoloji
Kavram ve Arkeolojinin Amacı
Arkeolojinin Konusu Olarak Söylem
Foucault’nun Söylem Kavramı
Kavram
Foucault’nun Kavramı Konumlandırışı
Söylemin Kurucu Kategorisi Olarak Bir Söylemsel Oluşumun Unsurları
Nesneler
Sözceler ve Söylemde Özne Konumları
Sözce – Söz-Edim İlişkisi
Söylemde Özne Konumları
Kavramlar
Stratejiler
Söylemin Düzeni
Söylemin Düzenini Sağlayan Dışlama Usulleri
Söylemin Düzenini Sağlayan İçsel Usuller
Soybilim
Kavram ve Soybilimin Amacı
Soybilim ve Kimi Değini Alanları
Soybilim ve Tarihyazımı
Soybilim ve Bilgi
Soybilim ve İktidar
İKİNCİ BÖLÜM
İktidar Sorunu ve Foucault
İktidar Sorunu ve Foucault’da İktidara Giden Yol
Genel Olarak
Antropoloji ve İktidar
Sosyoloji ve İktidar
Siyaset Bilimi ve İktidar
Hukuk ve İktidar
Foucault’nun İktidar Kavramı
Foucault’nun İktidar Analizinin Temellendirilmesi
İktidar Ontolojisi ve Nominalizm
Foucault’nun –Foucault’ya Rağmen– İktidar Ontolojisi: Ayırıcı Bir Girişim
Ayrımsal Girişimin İkili Ortaya Konuluşu
İktidarın Özcü Formal Ontolojisi
İktidarın Değişken Formal Ontolojisi
İktidar Tanımının Unsurları
İlişki Olma
Eylem Üzerinde Eylem Olma
Davranışları Yönlendirme
Tarihselleştirme ve Pragmatik Nominalizm
Foucault’nun İktidar Analizi: İktidarın Özellikleri
İktidarın Merkezsizliği
İktidarın Sayısız Noktadan Çıkarak İşlemesi
İktidarın Eşitsiz İlişkiler İçinde İşlemesi
İktidarın Hareketli İlişkiler İçinde İşlemesi
İktidar ve Aidiyet
Aşağıdan Yukarıya İktidar
Materyal İktidar – İçkin Niyetler
Pozitif İktidar: Özne ve Hakikat
Genel Olarak
Descartes ve Kant Bağlamında “Özne İnsan”
Descartes
Epistemolojiden Ontolojiye
Kartezyen Düalizm ve Çifte Ontoloji
Kant
Epistemoloji ve Üçüncü Yol
Akılla Sınırlı Özgürlük
Husserl’in Fenomenolojisi
Nietzsche Parantezi
Hakikat İstenci
İktidar İstenci
Nietzsche’de Hakikat ve Özne
Foucault’da Özne ve Hakikat
Verili Özne ve Keşfedilmeyi Bekleyen Hakikat
Verili Özne ve Foucault
Keşfedilmeyi Bekleyen Hakikat ve Foucault
Kurulu Özne ve İcat Edilen Hakikat – İktidar
İktidar Mekanizmaları
Özne, Nesne, Hakikat Oyunları
Söylemsel Pratikler, Söylemsel Olmayan Pratikler ve Dispositif
Sorunsallaştırma, Hakikat Rejimi, İktidar, Nesneleşme ve Özneleşme
Özne ve Hakikat ile İktidar Mekanizmaları Üzerine Tartışma Soruları
Foucault ve Özgürlük
Özneyi Ele Alış ve Özgürlük
İktidarın Koşulu ve Desteği Olarak Özgürlük
İktidar, Direniş, Özgürlük versus Tahakküm, İtaat
Analiz Edilen İktidarın Kurumsal Ortaya Çıkış Alanları ve İlgili Pratikler
Foucault’nun Özgün Alanları Olarak Delilik, Tehlikeli Birey, Cinsellik
Delilik – Tımarhane
Büyük Kapatılma – Akıldan Yoksunluk Âlemi
Tımarhanenin Doğuşu ve Norm Toplumu
Tımarhanenin Doğuşu
Hekimin Dahli ve Norm Toplumu
Tehlikeli Birey – Hapishane
Cezalandırma Zihniyetinde Değişim – Tehlikeli Birey
Hapishane, Disiplin, Panoptikon
Cinsellik – Psikanaliz
Cinselliğe Dair: Varsayılan–Olan
Cinsellik Dispositifi – Psikanaliz
İktidar Bilgi İlişkisinin Yeniden Değerlendirilmesi: Karşılıklı İlişkileri İçinde İktidar ve Bilgiden, “İktidar/Bilgi”ye
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Foucault’nun İktidar Analizinde Hukukun Yeri
Modern Öncesi Dönemde Hukukun Yeri: Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli
Foucault’nun Hukuk Tanımı
Foucault ve Modern Öncesi İktidar Döneminde Hukukun Yeri: Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli
“Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli” Kavramının Seçiliş Nedeni
Devredilip Devralınan Bir Olgu Olarak İktidar
Hukuksal İktidarın Kaynağı Olarak Toplum Sözleşmesi
Hobbes ve Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli İle İlgisi
Foucault’nun Hobbes İlgisi
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli’nin Temel Özellikleri
Merkezî İktidar
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli Bakımından Devletin Yeri ve Önemi
Monarşik Devlet Konseptinin Hukuk-Söylemsel İktidar Modeli Bakımından Önemi
Ortaçağ’dan Moderniteye Kadar Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli’nin Yeri ve Önemi
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modelinde Hükümranlığa Örnek Olarak Kral
Meşrulaştırma ve İtaatin Sağlanması
Negatif İktidar: Yasa(k) Döngüsü
Yasak Cinsellikten Hukukun Yasasına
Hukukun Yasası ve Austin’e Temas
Foucault’nun Hukuk Anlayışının Temas Ettiği Kadarıyla Austin’in Hukuk Yaklaşımı
Foucault’nun Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli Bağlamında Hukuka Austinci Yaklaşımı
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modelinin Açıklayıcılığı
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli Bağlamında Özne ve Hakikat Sorunları
Özne Sorunu: Uyruk – Hukuksal Özne Dikotomisi
Hakikat Sorunu: Sınama ve Soruşturma
Sınama – Hakikat
Soruşturma – Hakikat
Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli Bağlamında Hak Sorunu
Modern İktidarın Hukuksal-Söylemsel İktidar Modeli ile Analiz Edilmesine Yönelen Foucault Eleştirileri
Modern Dönemde Hukukun Yeri: Dispositif Olarak Hukuk
Dispositif Olarak Hukuka Açılan Yol: Modern Dönem İktidarı Olan Biyo-İktidar Kavramı ve Unsurları
Foucault’da Biyo-İktidar Kavramı
Kavram ve Tarihsel Belirleme
Modern Dönem ve Biyo-İktidar İlişkisinin Kurulması
Kavram Işığında Biyo-İktidarın Unsurları
Anatomo-Politika
Disiplin Boyutu
Anatomo-Politika Bağlamında Norm Boyutu
Biyo-Politika
Düzenleme ve Güvenlik Boyutu
Biyo-Politika Bağlamında Norm Boyutu
Foucault ve Modern İktidar Döneminde Hukukun Yeri
Sorular-Tezler
“Hukukun Defedilmesi” Tezi
Defetmenin Anlamı ve Defetme Tezinin İddiası
Defetme Tezini Destekleyen Foucault Argümanları
Disiplinlerin Karşı-Hukuk Oluşu ve Disiplin-Etkin Kolonizasyon
Karşı-Hukuk Oluş
Disiplin-Etkin Kolonizasyon
Yasa-Norm Ayrımı
Hukuk-Disiplin-Güvenlik
“Foucault’nun Hukuku” Tezi
Tez ve İddiası
Tez Bağlamında Foucault’da Hukuksal – Hukuk Ayrımı
Teze Göre Foucault’da Hukukun Zorunluluğu
Foucault’ya Göre Modern Dönemde Hukukun Varlık Sebepleri
Zahiri Sebepler
Asıl Sebepler
Modern Disiplinler ve Normalleştirme Rejimlerinin Gelişimi – Hukukun Yeri
Tezlerin Değerlendirilmesi ya da Foucault ve Modern Dönemde Hukukun Yeri: “Dispositif Olarak Hukuk”
Tezlerin Değerlendirilmesi
Dispositif Olarak Hukuk: Kavram
Yeniden Dispositif
Dispositif Olarak Hukukun Anlamı
Dispositif Olarak Hukukun Özellikleri
Yasa-Norm İlişkisi
Hukuk Pratikleri Esprisi
Dispositif Olarak Hukuk Yaklaşımının Ayırt Ediciliği: Hukuksal Pratikler Bağlamında Özne ve Hakikat Sorunları
Özne Sorunu: Denetleme ve Öznellik
Hakikat Sorunu: İnceleme
Hukuksal Pratiklerde Özne ve Hakikat Sorunlarının Bağlılığı
Dispositif Olarak Hukuk ve Modern Dönemde Hukuka Açılan Somut Yer Olarak Yönetimsellik
Yönetimselik Kavramı ve Yönetimsellik Üçgeni
Kavram
Yönetimsellik Üçgeni
Yönetimsellik Bağlamında Hukuk: Dispositif Olarak Hukukun Yeri
Yönetimsellik Bağlamında Devlet: Devletin Yeri ve Devlet-Etkin Kolonizasyon
Devletin Yeri
Devlet-Etkin Kolonizasyon
Devletin Yönetimselleşmesi
Dispositif Olarak Hukuk Bağlamında Hak Sorunu
Sonuç
Kaynakça
Dizin
 
KİTAP
Foucault, İktidar ve Hukuk
Umut Koloş
Bilgi Üniversitesi Yayınları
379 Sayfa
[i] Norbert Elias, Uygarlaşma Süreci, C. 2, çev. Erol Özbek, İletişim Yayınevi, İstanbul, 2007.
[ii] Cemal Bali Akal, İktidarın Üç Yüzü, 2. baskı, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2003, s. 348 vd.
[iii] Michel Foucault, “Nietzsche, Soybilim, Tarih”, çev. Işık Ergüden, Seçme Yazılar: 5 Felsefe Sahnesi, yay. haz. Ferda Keskin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2004, s.230.
[iv] Foucault, “Nietzsche, Soy bilim, Tarih”, s. 231.
[v] Foucault, “Nietzsche, Soy bilim, Tarih”, s. 233.
[vi] Foucault çok sayıda kitabında dağınık biçimde yer alan bu alan ayrıştırmasıyla, aynı zamanda, tarihsel dönemler içinde özneyi tanımlayarak da ortaya koymuştur. 1955-1972 yıllarında epistemolojik özne, 1972-1980’de politik özne, 1980-1984 yıllarında ise etik özneyi betimler.
[vii] Michel Foucault, “Özne ve İktidar”, çev. Osman Akınhay, Edebiyat-Eleştiri, No. 6-7, 1994, s. 110.
[viii] Ferda Keskin, “Büyük Kapatılma”, Seçme Yazılar: 3 Büyük Kapatılma, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2000.